“Gözünün önündeki síde bak,
Sert Dagda tarafından yaptırılan
Bir kral köşkü olduğu sizin için apaçık
Bir mucize, bir saray, takdire şayan bir tepeydi.”
Bu, Brug na Boinne idi. Oengus Mac Ind Óc veya “Gençlerin Oğlu”, yani Dagda ve Boann, o sırada üvey babası Midir ile birlikteydi, ancak kısa süre sonra Esav’ın kutsaması gibi onun meskenini talep etti. Ama talebi karşılanmadı; bunun üzerine Oengus geceyi Dagda’nın sarayında geçirmek istedi. Ertesi gün kalmasına da izin verildi ve babası da bunu onayladı. Bu süre geçtikten sonra Oengus’a gitmesi emredilse de zaman gündüz ve geceden oluştuğu için kira süresinin daimi olması gerekiyordu. Bu yüzden gitmeyi reddetti. Dagda evinden çıkarıldı ve síd, Oengus’un hâkimiyetine geçerek ismini aldı: Brug Maic Ind Óc.
Fermoy Kitabı’ndaki bu hikâyenin Tuatha Dé Danann’ın bazılarının fani olarak öldüğü görüşünden etkilenmiş başka bir yorumuna göre Dagda vefat edeli çok olmuştur ve höyükler, belki de kralların buraya gömüldüğü gerçeğinin bir yansıması olarak, mezar yerleridir. Ancak bunlar, başlıca hayatta kalanlar (Bodb Dearg ve Manannan; ikincisi, gizli konutları seçme görevine sahiptir) tarafından paylaştırılırlar. Manannan, bunları güzel tepelerde ve vadilerde buldu ve bizzat Tuatha Dé Danannların görüp içinden geçebilmesine rağmen, etraflarına görünmez ve aşılmaz bir duvar çizdi. Onları yaşlılıktan, hastalıktan ve ölümden koruyan Goibniu’nun birasını ve bir gün öldürülüp yenen, ertesi gün canlanıp tekrar kullanıma uygun olan kendi domuzunu verdi. Dolayısıyla bu mitolojik anlatıdan bile, kişiliklerinin gerçek tanrısallığı ortaya çıkıyor.
Bu anlatımda Bodb Dearg, Ler’in Çocukları (Aided Chlainne Lir) hikâyesinde olduğu gibi, Tuatha Dé Danann’ın hükümdarı yapılır. Bu seçimden hiç hoşlanmayan Ler inzivaya çekilir. Bunun üzerine diğerleri onu cezalandırmaya karar verir. Ancak bu karar, biat etmesi şartıyla Ler’e kızı Aobh’u eş olarak veren Bodb tarafından hükümsüz kılınır. Aobh, ölmeden önce ona iki kız ve iki erkek çocuk doğurur ve Bodb onu teselli etmek için şimdi ona kız kardeşi Aoife’yi verir. Aoife, üvey çocuklarını kıskanıp onları kuğuya dönüştürür (Konuşmayı, düşünmeyi ve enfes şarkı söyleme yetisini korusalar da dokuz yüz yıl boyunca kalmaları gereken bir şekil). Bodb, bir ceza olarak Aoife’ı “hava iblisi”ne dönüştürür. Aziz Patrick ve Aziz Mochaomhog zamanına kadar Ler’in çocukları kendi suretlerine geri dönemezler. Solmuş ve yaşlanmış bir halde Hıristiyan inancını kabul ederler ve babalarının sarayını çatısız bir harabe halinde bulduktan sonra ölürler.
Elcmar’ın Kitabı’nda verilen yorumda Oengus’un üvey babası Fermoy, Brug na Boinne’i alır ve Manannan, Oengus’a onu ondan istemesini tavsiye eder. Manannan’ın büyü gücü sayesinde Elcmar kovulur ve Oengus görünmez bir şekilde yaşadığı, domuzları yiyip ölümsüzlük birasını içtiği sídi elde eder. Yine başka bir yorumda Oengus’un kökeni hakkında Dagda’nın öz oğlu olduğuna dair ilginç bir açıklama vardır (annesi Elcmar’ın karısıdır). Dagda, Elcmar’ı bir yolculuğa gönderir ve büyüler yapar; üzerine karanlık ve “sapıklıklar” getirir ve ondan açlığı ve susuzluğu uzaklaştırır. Belki de Uther ve Manannan gibi benzer durumlarda gerçek koca görünümüne büründüğü için tanrıçaya erişebilmiştir. Oengus doğduğunda Elcmar hâlâ yoktur, ancak daha sonra gerçeği keşfetmiş olabilir; çünkü Oengus’la, Merlin gibi, ebeveyni olmadığı için alay edilir. Oengus, gözyaşları içinde tanrı Midir’e gider ve Midir, onu Dagda’ya götürür. Dagda onu oğlu olarak kabul eder, ona Elcmar’ın sídine gitmesini ve ona “ülkesinde bir gecelik ve bir günlük hükümranlığını” vaat etmezse onu ölümle tehdit etmesini buyurur (Oengus’un ilk versiyonda Dagda’ya yaptığı aynı numara). Bu hikâye, daha sonra anlatılacak güzel Etain mitine giriş niteliğindedir. Şunu belirtmek gerekir ki keşiş Flann Manistrech’in bir şiirinde Elcmar, Midir’i katleder ve kendisi de Oengu tarafından öldürülür. Ancak bunun daha önceki bir efsanenin parçası olması gerekli değildir.
Yine, onuncu yüzyıl şairi Cináed úa hArtacáin tarafından manzum olarak başka bir anlatı sunulur. Nechtain’in karısı Boann, beyhude bir şekilde aşkını arayan Dagda’nın kulu olan kardeşi Elcmar’ın yanında kalmaya gelir. Druidleri ona Elcmar’ı bir göreve göndermesini tavsiye eder. Ancak Elcmar onu gece göndermemesi için onunla pazarlık eder, bunun üzerine Dagda “dokuz ayın sonuna kadar güneşi göklerin yüksek sırtında tutar.” Elcmar sadece bir gün geçtiğini düşünür, ancak döndüğünde çiçeklerdeki değişimden ne kadar çok zaman geçtiğini anlar. Bu arada Dagda ve Boann onu kandırırlar, ama şimdi korkarlar ve güvensiz karısı doğum sancısı çekmektedir. Çocuğu Oengus’u yol kenarında Midir’in sídine bırakırlar. Çocuk, arkadaşları tarafından bilinmeyen kökeniyle alay edilerek burada büyür. Oengus tarafından zorlanan Midir gerçeği söyler ve onu Dagda’nın sídine götürür. Orayı bir gece bir gün süreyle ele geçirerek onu kandırır.
Bu ister Dagda’nın isterse Elcmar’ın evinden çıkarılmasıyla ilgili en eski hikâye olsun, Oengus babasını ya da üvey babasını kandıran bir tanrıdır ve belki de ikincisi ilkel biçimde acı çekendir. Rhys, Dagda’yı Kronos’un ve Oengus’u Zeus’un eşdeğeri yapar. İlgili Yunan ve Kelt hikâyelerinde tam olarak paralel olmayan mirastan mahrum etme olayı dışında, Dagda ve Oengus’un Kronos ve Zeus ile bariz ortak özellikleri yoktur. Dagda’nın Kronos gibi, kovulmadan önce veya sonra ölüleri yönettiğine dair en ufak bir kanıt da yoktur. Benim başka bir yerde öne sürdüğüm gibi, hikâyenin temeli, bir tanrı kültünün neden diğerininkinin yerini aldığını açıklayan bir mittir.
Dördüncü Bölüm
Tanrıların Efsanevi Güçleri
Çoğu mitolojide olduğu gibi Kelt tanrıları, kendilerine özgü güçlerin yanı sıra, tıp adamlarının sahip olduğu varsayılan güçleri yansıtır. Bunlar, ölümsüz tanrıların gücü hakkında pek çok şey bilen Druidler tarafından öğretilen mitlerin konusuydu. Tanrılar ölümsüzdü ve onların meskeni, hiç kimsenin ölmediği “ebediyen yaşayanlar”dı. Caoilte, Tuatha Dé Danann’ı Aziz Patrick’e, kendisinin veya insanların aksine “solmayan ve uzun yaşayan” varlıklar olarak tanımlar. Başka bir deyişle “ölümsüzlükle donatılmış, bedensel biçimlere sahip periler veya ruhlardır”. Yine de ölümsüzlüğün onlara Goibniu’nun ölümsüz birasını içmeleri yoluyla Manannan tarafından verildiği söylenir, böylece “hiçbir hastalık ya da illet onlara uğramaz” ya da “onlar ne bozulurlar ne de yaşlanırlar”. Aziz Patrick, Bodb Dearg’ın kızına tanrıları formda ve çekici kalmalarını sağlayan şeyin ne olduğunu sorar ve kız şu cevabı verir: “Hepimiz Goibniu’nun ziyafetine katıldık; onlara ne acı ne de hastalık uğruyor.” Başka bir yerde bu ölümsüzlük, bazı kokulu meyvelerin yenmesine bağlı gibi görünüyor. Bu meyvelerden şu şekilde bahsedilir: “Onları yiyenlere hiçbir hastalık gelmez, ama onlar şarabın ve eski bal likörünün coşkusunu hissederler ve bir asır yaşında olsalardı tekrar otuz yaşında olurlardı.” Tuatha Dé Danann, Féinn’le bir maç oynayıp Vaatler Diyarı’ndan kızıl fındık, elmalar ve güzel kokulu meyveleri getirir. Meyvelerden biri toprağa düşer ve meyveleri bu erdemlere sahip olan bir üvez ağacı gelişir. Tanrılar, ağaçlarını korumak için adamlarından birini gönderirler: Demir sopasıyla üç darbe vurulana kadar öldürülemeyecek olan vahşi, tek gözlü dev Searbhan