Pudding Shop – Büyülü Bir Yolculuğun Hikâyesi
Araştırmacı tarihçi, yazar ve profesyonel turist rehberi Kerim Kuvetli 1986 yılında dünyaya geldi. İlköğretim ve lise eğitimini Antalya’da tamamladı. Çocukluk ve gençlik yıllarında hem ülke çapında hem de uluslararası düzenlenen çeşitli edebiyat yarışmalarında ödüller kazandı. Yazıları dergi ve gazetelerde yayımlanan Kerim Kuvetli, televizyon ve radyo programlarına da katıldı. Lisans öğrenimini Ankara’da Gazi Üniversitesi’nde tamamladı. Buradaki öğrenimi boyunca tarih, arkeoloji, mitoloji ve sanat tarihi alanlarında yoğun çalışmalar gerçekleştirdi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Ülkesel Profesyonel Turist Rehberliği lisansını aldı. TUREB ve İRO üyesi oldu. Daha sonra ise gerek şahsi ilgisinden gerek mesleki nedenlerden birçok ülkeyi ve şehri gezme fırsatı oldu. Yerli ve yabancı gezginlere, yurtiçi ve yurtdışında rehberlik etti. Seyahatleri sırasında çektiği fotoğrafların bazıları dergi ve internet sitelerinde yayımlanarak ödüller kazandı.
Anadolu’nun Sırları adlı kitabı 2019’un Nisan ayında yayımlandı. Kısa sürede ilgi gören kitap sekiz baskı yaptı.
Önsöz
Geçmişte ya da bugün insan yaşamının parçası olan her şeyin bir ruhu ve anlamı vardır. Kelimeler ise bu ruhun ve anlamın içimizden taşarak yazıya dökülmüş halidir diyebiliriz. Bazen bizi duygulandırıp ağlatan, bazen güldüren, bazen de heyecanlandıran kelimeler… İşte bu kelimeleri onları bekleyen meraklı okurlarla buluşturma haline yazarlık deniyor sanırım. İnsan ruhunun en güzel ürünü olan yaratıcılık kabiliyetinin ortaya çıkıp yansıması ve ışıldaması, işte bu karanlığı aydınlatan lirik güneşimizdir.
Yolculuk, edebiyat, müzik, felsefe, kişisel gelişim, tarih, savaş-barış, değişim, başkaldırı, siyasal ve sosyal gelişmeler, toplumsal analizler içeren geçmişin hareketli ve görkemli günlerine bir yolculuğa davet ediyorum sizleri aslında.
Bazı olayları anlayamasak ya da anlamlandıramasak da içimizde uyandırdığı hissi severiz. Daha özgür, huzurlu, barışçıl, güvenli ve sevgi dolu bir dünya sanırım hepimizin hayalidir. Bunu yaşayabilmek mümkünken yaşayamıyor olmak ise ortak hüsranımız. Hafızalardaki hatıralarla dolu, hayallerdeki ümitleri içeren hayatların “Oldies but Goldies” (“Ne varsa eskilerde var,” anlamına gelen bir deyim) dediğimiz zamanlardaki öyküsüdür bu.
Bu kitapta 1950 ile 1980 arası dönemde dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmelerin bir kısmı yer alıyor. Farklı zamanlarda dünyanın farklı noktalarında birbirinden ayrı ama aslında bir zincirin halkaları olan olaylara pencereler açıyoruz.
Bunu bir araştırma tarih kitabı ya da tarihsel olaylarla, sanatla, müzikle ve toplumsal gelişmelerle ilgili bir deneme olarak değerlendirebilirsiniz. Belki de dünyanın en uzun ve anlamlı olan yolculuğunu “Hippi Trail” (Hippi Yolu) olarak bilinen, Londra’dan Hindistan ve Katmandu’ya kadar uzanan bir macerayı da anlattığından bir nevi gezi eseri de olabilir. Belki hepsi belki de hiçbiridir. Bunun kararını siz değerli okuyuculara bırakıyorum. Benim için sadece zamanda açılan bir pencereden bakış ile önemli bulduğum şeyleri anlatma arzumu yazma isteğiydi.
Jack Kerouac, Allen Ginsberg, John Clellon Holmes ve William S. Burroughs gibi Beat Kuşağı efsane yazarları ve şairlerinden; The Beatles, The Rolling Stones, Pink Floyd ve Bob Dylan gibi müzikte dünyadaki önemli isimlerden; M. Luther King ve Muhammed Ali gibi efsanelerden; Anadolu folk ve rock müziği ile Türk yazarlar ve siyasetçiler gibi dönemin Türkiye’sindeki etkin isimlere kadar hepimizin yakından tanıdığı kişiler de bulunuyor.
1960’lı yıllar tüm dünyada önemli değişimleri de beraberinde getirmişti. İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı gibi art arda gelen tüm trajediler ve olaylar artık iletişimin yaygınlaşmasıyla beraber insanların oturma odalarına kadar gelmiş ve takip edilir olmuştu. İnsanlar günü gününe haber aldıkları bu kadar acıyı ve hüznü kaldırmakta zorlanıyordu. Bunun son bulmasını dilemekteydiler. İşte böylesi bir dönemde barış ve sevgi dolu bir dünyanın hayalinin peşinde koşan milyonlarca genç insan dünyanın farklı kıtalarında aynı isteklerin oluşturduğu bir çember etrafında toplanmışlardı. Savaş yerine edebiyat, sanat, müzik, dans ve eğlence dolu aşkı yaşamak istiyorlardı. İşte tüm bu değişim rüzgârlarının ve önemli olayların içerisinde, İstanbul ve bu güzide şehirdeki bir restoranın unutulmaz öyküsü vardı. Burası tarihe tanıklık etmiş ve hafızalarda iz bırakmış bir mekândı. Adı “Pudding Shop” olarak anılacak bu mekânı merkeze alarak, Türkiye’de ve dünyada yaşanan önemli gelişmeleri ve büyülü bir yolculuğun hikâyesini takip edeceğiz.
Dönemin Türkiye ve dünyasındaki siyasal olaylara yer vermiş olsam da sadece yaşanmış olanların bir kısmını yazmakla yetinmek istedim. Çünkü bu siyasi bir kitap değil asla. Bazılarınız daha uzun anlatılabilir ve daha kalın bir kitap olabilirdi diyeceksiniz. Fakat amacım derin bir analiz yapmak ya da bu bağlamda bir kaynakça oluşturmak değildi. Bu sebeple kısa ve öz olarak anlamlı bir bakış atmak, dönemin yaşanmışlıkları ile ruhunu bir nebze hissettirebilmekti sadece. Yani bir solukta okuyabileceğiniz bir kitap olsun istedim. Ayrıca bu dönemi yaşamış ve tanık olmuş insanların hafızalarında saklı bu gelişmelerden, yakın dönem tarihi hakkında bilgisi ya da fazla fikri olmayan genç neslin de haberlerinin olmasını sağlayabilmekti. Belki bu onlarda bir merak uyandırır ve böylece benim kısaca bahsettiğim konuları çok daha ayrıntılı anlatan eserleri okumak isteyebilirler. Kaynakça kısmında kitapta bahsetmiş olduğum konularla ilgili yazılmış bazı eserlerin bir listesi de mevcut. Umarım daha ayrıntılı ve uzun okuma yapmak isteyenlere de bir katkısı olur.
Kitabın içine yerleştirdiğim QR Kodu ile Spotify şarkı listesine ulaşabilir ve okuma serüveniniz sırasında döneme damga vurmuş birbirinden güzel şarkıları dinleyebilirsiniz. Böylelikle zamanın ruhunu daha iyi hissedebileceğinize inanıyorum. Ayrıca kitabın ortasına çeşitli fotoğraflar içeren ve dönemi gözünüzde canlandırmanızı sağlayacak bir mini albüm de ekledik.
Geleceğe dair tüm kaygılarınızdan, yorgunluklarınızdan sıyrılarak içinizdeki varoluşsal ateşi uyandıracak ve hayatın güzelliklerini anımsamanızı sağlayacak bir yolculuğa çıkmaya hazır olun. Bir zamanlar gençlik harekete geçmiş ve dünyayı değiştirmişlerdi. Onların yaktığı ateş tüm dünyaya yayıldı. Kaçınılmaz olan şey her zaman değişimdir. Yarın ya da gelecekte bir gün değil hemen şimdi harekete geçmeliyiz. Beklemek sadece vakit kaybından ibarettir. Unutmayın hayat yaşandığı kadar vardır. Unutmayın bu kitapta yazılmış tüm olaylar ve hikâyeler gerçek. Ya siz kendi hikâyenizi yazmaya hazır mısınız?
Lale Pastanesi
Dünya tarihinde öyle özel ve güzel anlar vardır ki biz farkına varamasak da o günlerde yaşananlar hepimizi derinden etkileyen renkli hareketler doğurmuştur. 1950’li yıllarla başlayan yaklaşık otuz yıllık dönem ise dünya tarihine damga vuracak çok önemli olaylara sahne olmuş ve yirminci yüzyılın belki de en renkli dönemi olarak anılmayı hak etmiştir. İşte bu, o renklerin hikâyesidir.
Yıl 1957, tüm İstanbul yeni bir güne uyanıyor. Başında iki tacı bulunan bir kraliçedir bu şehir. Hep bir kadına benzetmişimdir bu şehri. Zarif, mağrur, gururlu ve çekici, güzel bir kadına… Fakat bilge ve yaşanmışlıkların etkisiyle yaşlanmış bir kadın… İki büyük ve önemli eşi olmuş bu kadının. Biri Roma, bir diğeri Osmanlı. İkisine de sadık kalmış ama ikisine de ait olmamış. Boğaz’ın suları, boynunda zarif elmas gibi parıldayan bir kolyeyi andırıyor. Bu boğazın iki yakasında ise yakut süsler taşıyan işte bu güzel kadın, uykusundan henüz uyanmış. Şehrin tam kalbinde, bir vakitler Büyük Konstantin tarafından yaptırılmış Roma’nın yüz bin kişilik görkemli hipodromunun bulunduğu, eski isimleriyle At Meydanı ve Et Meydanı da denilen yer bulunuyor. Gökyüzüne yükselen altı görkemli minareyle çevrili ve koca bir kubbeyle örtülü, adını Sultan Ahmet Han tarafından yaptırılmış Sultanahmet Camisi’nden alan şimdinin Sultanahmet Meydanı