Hayatım ve İşim. Генри Форд. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Генри Форд
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6862-82-1
Скачать книгу
benzeyen ve birinden herhangi bir parça alınıp diğerinin içine konabilecek şekilde yapılmış olması kesinlikle birbirine benzer olduğunu gösterir. Aslında, benzer değillerdir. Bu iki Ford farklı yol alışkanlıklarına sahip olacaklardır. Yüzlerce ve bazı durumlarda binlerce Ford kullanan adamlarımız var ve onlar hiçbir iki Ford’un tam olarak aynı şekilde hareket etmediğini söylemektedirler. Yeni bir arabayı bir saat ya da daha az süre kullandıktan sonra ve daha sonra bir grup yenileriyle karıştırdıktan sonra, her bir arabayı bir saatliğine aynı koşullar altında tekrar kullandıklarında, arabaya bakarak değil sürerek tanıyabilmişlerdir.

      Ben genel anlamda konuşuyordum. Haydi şimdi daha somut olalım. Bir insan sunduğu bir hizmetle aynı derecede yaşamalıdır. Son zamanlarda, bir hizmet sunmak insanların aklına gelen son şeydi bu yüzden bu konuda konuşmak için güzel bir zamandır. Kimsenin ücretleri ve sunulan hizmeti önemsemediği bir noktadaydık. Siparişler zahmetsizce geliyordu.

      Bir zamanlar müşteri satıcıyı seçip alışveriş yaparken şartlar değişince satıcı müşteriyi seçip satış yapar oldu. Bu durum ticaret için hiç de iyi değildir. Tekelleşme, istifçilik ve mücadele etmek zorunda olmamak iş için hiç iyi değildir. Ticaret en çok çaba gösterilip emek harcandığında sağlam olur; tıpkı bir tavuğun istediğine ulaşana kadar belirli bir süre toprağı eşelemesi gerektiği gibi.

      Her şey çok kolay elde ediliyordu. Değerler ve fiyatlar arasında dürüst bir ilişkinin sağlanması gerektiği ilkesinde bir azalma vardı. Halk artık “hizmet edilen” olmak zorunda değildi. Hatta birçok yerde “halkın lanetlendiği” tutum vardı. Bu durum ticaret için oldukça kötüdür. Bazı insanlar bu anormal durumu “refah” olarak adlandırdı. Bunun adı refah değil, gereksizce para avcılığı yapmaktı. Para avcılığı iş değildir.

      Bir plan iyice akılda tutulmadıkça paranın yükü altına girmek ve sonra daha fazla para kazanma çabasıyla insanlara talep ettiklerini satmayı ihmal etmek çok kolaydır. Para kazanma merkezli ticaret en emniyetsiz ticaret şeklidir. Bu, çok uzun yıllar boyunca düzensiz ve nadiren ilerleyen pamuk ipliğine bağlı bir vaziyet üzerinde olmaktır. Ticaretin işlevi para ve spekülasyonlar için değil, tüketim için üretmektir. Tüketim için üretmek, üretilen malın kalitesinin yüksek, fiyatının ise düşük olacağı ve yalnızca üreticiye değil, halka hizmet eden bir ürün olması anlamına gelir. Paranın rolü doğru bakış açısından saparsa üretimin de üreticiye verdiği hizmet sapacaktır.

      Üreticinin refahı, insanlara verdiği hizmete bağlıdır. Üretici bir süre kendine hizmet ederek idare edebilir ama bu tamamen şans eseri olacaktır ve insanların kendilerine hizmet edilmediği konusunda gözleri açıldığında, o üreticinin sonu görünür. Yükseliş döneminde, üretimin daha büyük çabası kendine hizmet etmekti ve bu nedenle insanlar gerçekleri görmeye , birçok üretici iflas etmeye başladı. Üreticiler ”Buhran Dönemi”ne girdiklerini söylediler. Gerçekte böyle olmamıştı. Onların yaptığı basitçe, anlamsızlığı mantıklı olanla karşı karşıya getirmekti ve bu, başarılamayacak bir şeydi. Para konusunda doyumsuz olmak, parayı elde etmemenin en kesin yoludur. Ancak kişi, doğru olduğuna inandığı şeyi yapmaktan memnuniyet duymak için hizmet etmek adına çalışırsa para kendi kendine bereketlenir.

      Para, hizmetin sonucunda kendiliğinden gelir. Ve kesinlikle paraya sahip olmak gereklidir. Şunu unutmamalıyız ki kolay olan paranın bitmesi değil, hizmet etme fırsatının bitmesidir. Bana göre hiçbir şey rahat bir hayattan daha iğrenç olamaz. Hiçbirimizin rahatlamaya hakkı yoktur. Tembellere medeniyette yer yoktur. Parayı ortadan kaldırmayı amaçlayan herhangi bir plan, yalnızca işleri daha karmaşık hâle getirir, bu yüzden hep bir tedbirimiz olmalıdır. Mevcut para sistemimizin değişim için tatmin edici bir altyapısı olduğu ciddi bir şüphe konusudur. Bunu bir sonraki bölümde ele alacağım. Mevcut para sistemine itirazımın temeli, üretimi kolaylaştırmak yerine, kendi başına bir şey hâline gelme ve bloke etme eğiliminde olmasıdır.

      Benim gayretim her şeyin sade olması yönünde. Genelde insanlar çok azına sahiptir ve buna rağmen en basit temel ihtiyaçları almak bile oldukça pahalıdır (Herkesin hakkı olduğunu düşündüğüm lükslerin payını hariç tutalım.) çünkü yaptığımız neredeyse her şey olması gerekenden çok daha karmaşıktır. Giysilerimizin, yiyeceklerimizin, ev eşyalarımızın hepsi şimdi olduğundan çok daha sade ve aynı zamanda daha iyi görünebilir. Geçmiş çağları ele alalım, yapılan tüm işler belli bir formda yapılmış ve o zamandan beri üreticiler sadece onları takip etmişlerdir.

      Bunlardan bahsederken ucube tarzları benimsememiz gerektiğini söylemiyorum. Giyinme gereksinimini karşılamak için delik açılmış bir çuval kullanılabilir. Bunu yapmak kolay olabilir ama giymek uygun değildir. Bir battaniye çok fazla terzilik gerektirmez ancak Kızılderili modasını battaniyelerde gözetseydik hiçbirimiz fazla iş yapmış olmazdık. Gerçek sadelik, en iyi hizmetin, en uygun kullanımla sağlanması demektir. Köklü ıslahatlarla ilgili sorun her zaman, belirli şekilde tasarlanmış eşyaların sil baştan değiştirilip kullanılması gerektiği konusunda ısrar edilmesidir. Bence kadınlar için kıyafet ıslahatı ki bu çirkin kıyafetler demek gibi görünüyor, her zaman herkesi sade göstermek isteyen, sade kadınlar ile başlamalıdır.

      Bu doğru bir süreç değildir. Uygun bir ürün ile başlayın ve ardından tamamen işe yaramayan kısımları ortadan kaldırmanın bir yolunu bulmak için çalışın. Bu, bir ayakkabı, bir elbise, bir ev, bir makine parçası, bir demir yolu, bir buharlı gemi, bir uçak olabilir, her şey için geçerlidir. İşe yaramayan kısımları kesip gerekli olanları sadeleştirdiğimizde, üretim maliyetini de azaltmış oluyoruz. Bu basit bir mantıktır ancak garip bir şekilde olağan süreç, ürünün basitleştirilmesi yerine imalatın ucuzlatılmasıyla başlar. Başlangıç ürün ile olmalıdır. İlk başta, olması gerektiği kadar iyi yapılıp yapılmadığını anlamalıyız. Sonra şu soruları sormalıyız: Mümkün olan en iyi hizmeti veriyor mu? Malzemeler en iyisi mi yoksa sadece en pahalısı mı? Karmaşıklığı ve ağırlığı azaltılabilir mi?

      Bir eşyanın fazladan ağırlığa sahip olmasının, bir faytoncunun şapkasında kokart takılı olmasından daha fazla anlamı yoktur. Aslında, o kadar bile yoktur.

      Çünkü kokart, faytoncunun şapkasının tanımlamasına yardımcı olabilirken ekstra ağırlık sadece güç kaybı demektir. Ağırlığın güç anlamına geldiği yanılgısının nereden geldiğini hayal bile edemiyorum. Bir kazık çakıcısında yeterince ağırlık olduğunu düşünelim ama onunla hiçbir şeye vurmayacaksak neden ağır bir yükü taşıyalım ki? Taşımada neden bir makineye fazladan ağırlık verelim?

      Neden bunu taşımak için tasarlanmış makinenin yüküne eklemiyoruz? Şişmanlar zayıflar kadar hızlı koşamazlar ama araçlarımızın çoğunu sanki ölü ağırlık hızını arttırıyormuş gibi yapıyoruz! Fazla ağırlıkların taşınmasından bir miktar yoksulluk doğar. Bir gün ağırlığı nasıl daha fazla ortadan kaldıracağımızı keşfedeceğiz. Örneğin ahşabı ele alalım. Bazı amaçlar için ahşap, bildiğimiz en iyi maddedir ancak ahşap son derece sarfiyatlıdır. Bir Ford arabasındaki odun otuz libre su içerir. Bundan daha iyisini yapmanın bir yolu olmalı. Aynı gücü ve esnekliği, gereksiz ağırlıkları taşımak zorunda kalmadan elde edebileceğimiz bir yöntem olmalı.

      Ve böylece binlerce süreç sayesinde bu başarılabilir.

      Çiftçi, günlük telaşlarından dolayı işleri çok karmaşık hâle getirmektedir. Ortalama bir çiftçinin harcadığı enerjinin sadece yüzde 5’inin, gerçekten faydalı bir amaca hizmet ettiğine inanıyorum.

      Eğer bir fabrika ortalama bir çiftliğin donatıldığı tarzda donatılırsa burası tıka basa insanlarla dolu olurdu. Avrupa’daki en kötü fabrika, ortalama çiftlik ahırı kadar kötü değildir. Güç, mümkün olan