Dün paçavralar içinde titreyenler,
Bugün mor urbaya burun bükerler!
Dünya tiyatrosunda karmaşa hüküm sürer,
Biri çıkarken sahneye biri iner.
Boşuna dolaşıp dururuz bizler,
Sonunda yabancı toprakları yuva bilirler.
Nihayetinde harcanan bütün emekler,
Başkaları giysin diye dikilmektedir giysiler!
Tuhaf, aksak Taocu ellerini çırptı.
“Tam üstüne bastın!” dedi içten bir gülüşle.
“Gidelim.” diye cevap verdi kısaca Shiyin ve Taocunun omuzundaki torbayı alıp kendi omuzuna astı; sonra evine bile uğramadan bu tuhaf rahiple beraber yürüyüp gitti.
Onun ortadan yok olma haberi hemen ağızdan ağza tüm çevreye yayılıp bir velvele yarattı. Shiyin’in karısı Dame Feng haberleri duyunca öyle bir ağlama nöbetine tutuldu ki ölümün eşiğine geldi. Ama tek seçeneği babasına danışmak ve araştırsınlar diye dört bir yana hizmetkârlar göndermekti. Kocasından hiçbir haber çıkmadı. Çaresiz geri dönüp, hayatını idame ettirmek için anne babasına bel bağlamak zorunda kaldı. Neyse ki iki hizmetçisi hâlâ yanındaydı. Üçü beraber gece gündüz dikiş dikerek, babasının günlük masraflarına destek oldular. Babası Feng Su’nun, her gün kötü talihine söylense de kaçınılmaz olana boyun eğmekten başka çaresi yoktu.
Bir gün hizmetçilerin daha büyük olanı, kapının önünde ip satın alırken birden birtakım adamların sokağın boşaltılması için bağırdıklarını duydu. İnsanlar, yeni bir üst düzey memurun göreve başlamak üzere geldiğinden söz ediyorlardı. Kız kapı aralığına saklanıp seyretmeye başladı. Önce askerler ve muhafızlar ikişerli sıralar hâlinde geçtiler, sonra siyah şapkası ve kırmızı ceketiyle büyükçe bir tahtırevanda oturan bu yüksek memuru taşıdılar. Kız afallayıp kaldı.
“Bu yetkilinin yüzü oldukça tanıdık geliyor.” diye düşündü. “Sanki onu daha önce bir yerde gördüm.”
Kısa süre sonra eve girdi ve bu olayı hemen unutup, bir daha düşünmedi. Gece tam yatmaya giderlerken kapının vurulduğunu duydu. Bir grup adam gelmişti.
“Biz yüce efendimizin gönderdiği habercileriz, içinizden birini sorgu için almaya geldik.” dediler.
Bunları duyan Feng Su öyle bir dehşete kapıldı ki ağzı bir karış açık hâlde bakakaldı.
Nasıl bir tehlikenin beklediğini öğrenmek için, sevgili okur, sonraki bölümü okuman gerekiyor.
2. BÖLÜM
Jiaların kızı Yangzhou’da hayatını kaybeder.
Leng Zixing, Rong Konağı’ndaki Jialardan söz eder.
Bir dörtlük der ki:
Satranç oyununun sonunu kim tahmin edebilir ki?
Tütsü yandı, çay içildi ama durum hâlâ şüpheli.
Yorumlamak için refah ya da gerileme belirtilerini,
Tarafsız bir izleyici getirilmeli.
Devam edelim. Kapısının önündeki velveleyi duyan Feng Su habercilerin ne istediklerini öğrenmek için dışarı koştu ve zoraki bir gülümsemeyle açıklama yapmalarını istedi. Ama bu insanların tek yaptıkları bağırıp çağırmaktı.
“Haydi, acele et! Zhen Bey’e dışarı çıkmasını söyle!”
“Benim adım Feng.” dedi Feng Su, kendini gülmeye zorlayarak. “Zhen değil. Bir zamanlar Zhen adında bir damadım vardı ama bir-iki yıl önce rahip olmak için evi terk etti. Muhtemelen onu arıyorsunuz?”
“Feng mi, Zhen mi biz bilmeyiz. Senin damadın olduğuna göre bizimle gelip Yüce Efendimize durumu açıklarsın.”
Bunun üzerine bütün görevliler, itiraza meydan bırakmadan Feng Su’yu peşlerinden sürükleyerek götürdüler. Bu arada Feng ailesinin tüm üyeleri bunlara bir anlam veremeyip afalladılar.
İkinci saatin8 sonuna doğru Feng Su eve döndü. Herkes neler olduğu konusunda onu soru yağmuruna tuttu.
“Yeni atanan yüksek memur Jia Hua, Huzhouluymuş ve damadımızın eski bir arkadaşıymış. Bizim kapının önünden geçerken, Jiaoxing’in iplik aldığını görünce Shiyin’in buraya taşındığını düşünmüş, adamları onu almak için gelmişler. Ben olan biteni anlatınca canı sıkıldı ve üzüntüsünü ifade etti. Sonra torunumu sordu, fenerleri seyrederken kaybolduğunu anlattım. ‘Endişelenme, ben hemen bir araştırma başlatırım, onu bulup geri getireceğimizden eminim.’ dedi. Görüşmemizin sonunda tam ben ayrılmak üzereyken, iki tael gümüş verdi bana.”
Zhen’in karısı Bayan Zhen Shiyin duyduklarından çok etkilendi ve bütün gece sükûnet içinde geçti.
Sabahın erken bir saatinde Jia Yucun adamlarıyla Bayan Zhen’e, minnetinin bir ifadesi olarak iki torba gümüş ve dört parça ipek sırma gönderdi. Ayrıca, Feng Su’ya yazdığı gizli mektupta, hizmetçisi Jiaoxing’i ikinci eş olarak almasına izin vermesi için Bayan Zhen’i ikna etmesini istiyordu.
Feng Su o kadar memnun oldu ki kaşlarını kaldırıp gözlerinin içi gülerek yüksek memura yaltaklanmak hevesiyle, hemen kızını ikna etmeye koştu. Aynı akşam küçük bir tahtırevana oturtulup, yamene9 götürülen Jiaoxing’e eşlik etti.
Yucun’ın sevincini anlatmamıza gerek yok. Feng Su’ya yüz parça altın verdi ve Bayan Zhen’e de pek çok değerli hediyeler göndererek, kızının nerede olduğunu bulana kadar kendisine iyi bakmasını istedi. Feng Su evine döndü, onu orada bırakıyoruz.
Şimdi hizmetçi Jiaoxing’in, birkaç yıl önce Suzhou’da Yucun’a dönüp bakan ve bu sıradan bakışın kendisine olağanüstü bir kısmet getireceğini tahmin bile edemeyen kızın ta kendisi olduğunu belirtmek gerekir. Kader ve şansın onu bu kadar kayırıp Yucun’la daha bir yıl yaşadıktan sonra ona bir oğul vereceğini kim bilebilirdi ki? Bunun yanı sıra, altı ay kadar sonra da Yucun’ın ilk karısı ani bir hastalığa yakalanıp ölünce Jiaoxing birinci eş olarak onun yerini aldı. Şu dizeler şansını ifade etmeye yeterli olur:
Tek bir sıradan bakış gönderdi,
Bu sayede statüsü yükseldi.
Yucun, Shiyin’den gümüş hediyesini aldıktan sonra ayın on altısında başkente gitmek üzere yola çıkmıştı. Üç yılda bir yapılan imtihanda bütün dilekleri gerçekleşmiş, en yüksek dereceyi alıp ismini vilayet ataması listesine yazdırmıştı. Şimdi de bu bölgenin yamen makamına terfi etmişti. Ama tüm başarılarına ve yeteneklerine rağmen hırslı ve zorba olmaktan geri durmuyordu. Kendi becerilerine güvenerek üstlerine karşı olan küstah tavırları, hor görülüp sevilmemesine neden oluyordu.
Daha bir yıl bile geçmemişti ki üst düzey yetkililer tarafından, düzenbazın teki olduğu, ayinlerde ve törenlerde yeni icatlar çıkarmayı görev edindiği, doğruluk ve dürüstlük kisvesi altında azılı astlarıyla birlik olup, bölgede gizliden gizliye sorun yarattığı ve halka hayatı zindan ettiği konusunda ihbar edildi.
Bu haberi alan İmparator son derece öfkelendi. Hiç zaman kaybetmeden kovulmasını buyurdu. Bu emrin ulaşmasıyla ya-mendeki istisnasız bütün memurların yüreklerini bir sevinç kapladı. Yucun, içten içe utanıp öfkelense de en ufak bir rahatsızlık belirtisi açığa vurmadan, eskisi gibi güle oynaya dolaşmayı sürdürdü.
Resmî