Siz edindiğiniz bütün bilgi ve tecrübenizi uygulama sahası buldunuz. Çünkü 1994 yılında İstanbul’da bir zihniyet dönüşümü yaşanıyor. Bir dönem kapanıyor, yeni bir dönem açılıyor. Siz de o dönemin mimarlarındansınız. Günümüz İstanbul’unun pek çok planı o dönemde mi yapıldı?
Tabii! Allah razı olsun, bu işe fevkalade hazırlıklı olarak Tayyip Bey var başta ve kendisiyle eş çalışabilecek, rahat çalışabilecek, birbirimizi anlayacak geçmişi olan, birbirimizin huyunu bilen insanlar olarak, bir ekip kendiliğinden teşekkül etti en üstte. Bu da Allah’ın bir lütfudur.
TAYYİP ERDOĞAN İLE YOLLARI NASIL KESİŞTİ?
Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türk siyasi hayatında olduğu kadar, sizin geçmişinizde de önemli bir yeri var. Tevafuk eseri kesişen yollarınız, uzunca bir süre beraber gidiyor. Siz Tayyip Erdoğan’ı ilk nerede gördünüz? Onu ilk gördüğünüzde ne düşündünüz, ne hissettiniz?
Doğrusunu söylemek gerekirse Tayyip Erdoğan’la geçmişte nerede karşılaştığımızı hatırlayamıyorum. Ama 84 senesinde bana Refah Partisi il başkanlığını kurma yetkisi verildiğinde tanıştık sanıyorum.
Merhum Necmettin Erbakan Hoca o zaman yasaklıydı ve Ahmet Tekdal genel başkandı. Tabii, siz siyasi yasaklı değilsiniz. Aynı zamanda 12 Eylül’ün veto edilenler listesinde de yoksunuz ve oradan kurucu il başkanı yetkisini aldınız.
Evet, Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı kurucu yetkisini bana verdiler. Hoca telefon etti ve “İl başkanlığını kuracaksın.” dedi. Biz hemencecik liste tanzimi ile ilgili çalışmalara başladık. Hemen yanımızdaki, önümüzdeki arkadaşlara “Partinin kuruluşuyla ilgili olan bütün arkadaşları bir bir toplayın ve onlarla bir görüşme yapalım.” dedik. Benim ilk ciddi temasım o toplantıda oldu. O toplantıya Tayyip Bey de gelmişti.
MSP’nin iktidarda oluşu sebebiyle siz 70-80 arası Ankara’da bürokrasiyle ilgilisiniz. Dolayısıyla Sayın Erdoğan’ın, MSP Beyoğlu ilçe başkanlığını ve gençlik kolları başkanlığını biliyorsunuz.
Ben, daha önceden, mesela 73’e kadar olan dönemde Millî Selamet Partisi yönetim kurulundayım. O dönemde meydanda Tayyip Bey yoktu. 73’ten sonraki dönemde var. Onda da ben Ankara’dayım. Ondan dolayı bilmiyorum.
O dönemde siz Sanayi Bakanlığındasınız ve İstanbul’da Refah Partisi il yönetimini teşekkül ettireceksiniz. İstanbul’da Tayyip Erdoğan da var. Henüz genç bir adam. O sizi biliyor, siz de onu biliyorsunuz.
Evet doğru. Ama ilk kurucu listesine ismini yazamıyoruz. Çünkü o da yasaklılar listesinde. Kurucular listesini doldurduk, verdik ve çalışmalara başlayacağız. “Arkadaşlar çalışma yapacağız, bana kim yardımcı olur?” dediğim zaman Tayyip Bey Allah razı olsun çıkageldi. “Ben çalışmaya hazırım abi.” dedi. “Allah razı olsun.” dedim. Başka iki üç arkadaş daha oldu, biz çalışmalara başladık. Birlikte çok sıkıntılar çektik.
Tayyip Bey’in geçmişini biliyorsunuz. Orada sizde nasıl bir intiba bıraktı? Nasıl bir insandı?
Benim Refah Partisi il başkanlığım çok kısa oldu. O kısa dönemde, benim İran’da çok yüklü işlerim vardı.
Ne işi yapıyorsunuz?
İran’da bir fabrika kuruyorum. Eğer bu fabrikayı kuramazsam hepten sefil olurum. Benim hayatım söner. Öyle bir sorun var. Onun için İran’a çok gidip gelmem lazım. O yüzden de benim İstanbul’daki il başkanlığım sırasındaki olan çalışmalara yeterince zaman ayırmam mümkün değil. Yazışmaları yapmam mümkün değil. Ne yapılacak? Birisi bunun sahibi olacak. Bunun sahibi oldu. Allah razı olsun, Tayyip Erdoğan çok da güzel yaptı. Hatta bu çalışmalardan o derece memnun oluyordum ki doğrusu kendisini her görüşte sarılıp öpüyordum. Allah razı olsun, ne güzel gidiyorsun… Ve tam olarak da yetkilendirmiştim. Ha Tayyip Erdoğan, ha Kahraman Emmioğlu; benim imzam yetiyor, her şey yapılıyordu.
84 yılında il başkanlığını kuruyorsunuz ama 12 Eylül’ün toplum üzerinde ağır bir tasallutu var.
Evet, yönetici olarak adam bulmakta çok zorlandım. Kimse gelmiyordu. Korkuyordu. Teşkilatları kurarken işte beş asil, beş tane yedek bulmam lazım. Efendim şunları bulmam lazım, falan filan… Gereken formalitenin ikmali için bile adam bulamadık da bir tanesine yalvardık; “Ya! Nüfus kâğıdının suretini gönder de bu işi yapalım.” dedik. Sonra kim olduğunu gördüm.
Ezcümle siz şunu söylüyorsunuz: Yıl 1984, 4-5 milyonluk bir nüfus var İstanbul’da ve 10 kişi bulamıyorsunuz.
Bulamıyorsun, bulamıyoruz. Millet korkuyor, çekiniyor. Ha! İşin kötü tarafı, çekinmeyecek tıynette olan arkadaşlar da yasaklı. Allah razı olsun, Erdoğan, “Ben varım!” dedi.
Sizin orada gözleminiz Erdoğan, farklı bir dil mi inşa ediyor? Farklı bir siyaset sunumu mu var?
Bana göre orada benim düşündüğüm idareyi net olarak gerçekleştirebiliyordu. Benim için bu iş çok iyi idi.
Siz iktisatçı değilsiniz, mühendissiniz. Partide Tayyip Erdoğan olaylara sosyal bilimci gözüyle bakıyor, siz mühendis gözüyle bakıyorsunuz.
Öyle değil. Ben şahsen o günlerde, meselelere bakış tarzımızda pek fazla bir farklılık görmedim. Mesela kendisinin de rahat çalışması için il merkezini Kasımpaşa’ya götürdük.
Sadece Erdoğan orada daha rahat çalışsın diye… Evet. Erdoğan’da Kasımpaşalılık yeni tezahür etmiş bir şey değil.
Değil. İl merkezini Kasımpaşa’ya taşımayı teklif ettiğinde “Çok iyi olur.” dedim. Kasımpaşa’da yer tuttuk ve il başkanlığını oraya taşıdık. Hâlbuki Kasımpaşa İstanbul il idaresi için en son düşünülecek bir yerdir. Çünkü kör noktada. Doğru düşünülürse ilk yer Fatih’tir. Şüphesizdir yani. İlk zaten Fatih’te başladık. Ve oradaki olan çalışmalarımdan Allah razı olsun o kadar memnun oldum ki… Mesela geliyordum neler yapıldı diye bakıyordum, sonra İran’a gidiyordum. Ben İran’a bir gidişte bir ay kalıyorum, iki ay kalıyorum. Parti çalışmaları bir ay, iki ay beni bekleyebilir mi?
Yine örgütlenme işine dönecek olursak, o arada kaç ilçede örgütlendiniz?
Elhamdülillah, çok büyük bir sıkıntı görmedik. Mesela Silivri’yi en zor düşünürdük; Allah rahmet eylesin talebelerimden Mehmet çıkageldi, dedi ki: “Hocam ne olursunuz bana verin. Ben ilçeyi kurayım.” Şişli çok zordu. Dedim: “Şişli’de ilçe teşkilatını nasıl kurarız?” Dediler ki: “Bir adam tanıyoruz, öğretmen. Eğer ikna edersen bu işi götürebilir.” “Kim bu?” “Ekrem Erdem.” Telefon ettim Ekrem’e. “Ben Refah Partisi İstanbul İl Başkanı Kahraman Emmioğlu, seninle bir görüşme yapmak istiyorum.” “Ama benim parti tecrübem yok.” dedi. “Lan oğlum! Bırak bu ayakları! Boş ver, sen gel bir görüşelim.” dedim. Sağ olsun geldi, görüştük. Hoşuma gitti ve tercih ettik. O da kabul etti ve yürüdü. Diğerlerinde çok zor bir durumla karşılaşmadık. Açıkçası, teşkilatın kurulmasında çok büyük bir zorlukla karşılaşmadık. Allah lütfetti. O zaman da hemen hemen her tarafta, Yalova dâhil, teşkilatımızı kurduk.
Tabii teşkilatımızın kuruluşunda, Allah razı olsun, Tayyip kardeşimin çok büyük yardımı oldu. Benim zamanım olmadığı için o koşturdu. Burada bakıyorum ki bütün emek genellikle onun.
Sizin