Orhan Gazi’nin Bursa Tekfuru Evranos ile yaptığı anlaşmada şu hükümler yer almıştır:
1- Şehre giren Osmanlı askerleri halka zarar vermeyecek (yağma olmayacak, esir alınmayacak).
2- Halktan şehri terk etmek isteyenler mallarıyla Osmanlı askerlerinin himayesinde şehri terk edecek.
3- Teslimde, Orhan Bey’e 30.000 altın ödenecek.
Bursa’nın fethi, çeyrek yüzyıldır işgal altında olan ve Bizans için kutsal kabul edilen İznik’in de direncini kırdı. Bizans İmparatoru III. Andronikos Paleologos, Gebze önünde bugün Eskihisar Geçidi’nde denizi geçip abluka altındaki İznik’i kurtarmaya karar verdi. İmparator, bu amaçla 1328 yılında Anadolu sahilinde Bizans’a ait Kapıdağı ve sahildeki Karabiga’ya giderek Karesi Beyi Demirhan ile anlaşma yapmıştı. Bu, Osmanlı Beyliği’ne karşı bir ittifak anlaşması idi. Bizans imparatoru, Orhan Bey üzerine yürümeden önce Kocaeli valisini yanına çağırarak Türklerin savaş taktikleri ve yetenekleri konusunda bilgi aldı. Kocaeli valisi, imparatoru bu savaşa teşvik etti. Osmanlı Beyliği ile Bizans İmparatorluğu arasında gerçekleşen ve 1 Haziran 1329’da başlayan Pelekanon Savaşı, ikinci günün sonunda Bizans kuvvetlerinin bozgunuyla sonuçlandı. Kazanılan zaferden sonra Osmanlı Beyliği bütün Kocaeli çevresini ele geçirirken, İznik’in de direnişi kırıldı ve iki yıl sonra teslim olmak zorunda kaldı.
Bizans’ı Haraca Bağladı
Anadolu’nun yükselen gücü hâline gelen Orhan Bey, kendisi gibi Bizanslılarla savaş hâlinde olan Aydınoğlu Umur Bey ile de yakın ilişkiler kurdu. Orhan Bey, Umur Bey ile 1330 yılında bugünkü Saruhan’da buluşarak Bizans’a karşı üçlü ittifaka imza attı. Alınan bu karardan sonra, Anadolu’dan gazilerin akın yolunu kesen Gelibolu Kalesi’ne Aydınoğulları, Saruhanoğulları ve Osmanoğulları Beyliği birlikte sefer yaptılar.
Güney Marmara’nın ele geçirilmesinden sonra uç beyleri Konur Alp, Gazi Abdurrahman ve Akça Koca, İstanbul ile Bolu arasındaki bölgeyi tümüyle Osmanlı topraklarına katmak için seferlerini sıklaştırdılar ve Üsküdar’a kadar bölgeyi Osmanlı topraklarına kattılar.
1333 yazında III. Andronikos, Orhan Bey’in büyük bir ordu ile İzmit’i kuşattığı haberini aldı. İmparator, ordusuyla İzmit’in yardımına koşmak için filosuyla İstanbul’dan yola çıktığında Orhan bir elçi heyeti göndererek, anlaşmaya razı olduğu takdirde savaştan çekileceğini fakat savaşmak isterse buna hazır olduğunu bildirdi. İmparator barışa razı oldu. Anlaşmaya göre Orhan, imparatorun dostu olacak ve Bizans’a tabi şehirlere karşı düşmanca hareketlere girişmeyecekti. Karşılıklı değerli hediyeler gönderildi.
Ağustos 1333’te İzmit önünde yapılan antlaşmaya göre imparator, İzmit kuşatmasından vazgeçmesi karşılığında Orhan’a yılda 12 bin altın ödemeyi kabul etti. Böylece Bizans, Osmanlı Devleti’nin haraçgüzarı hâline geldi.
Orhan Bey, İzmit’i ele geçirmek için aradığı fırsatı Bizans imparatorunun 1337 yılında Arnavutluk’ta çıkan isyanı bastırmak için sefere çıkması üzerine yakaladı. Topladığı kuvvetlerle dört yıl aradan sonra İzmit’i tekrar kuşatan Orhan Bey, kısa sürede şehri teslim aldı. İznik’te yapıldığı gibi, şehir ele geçirildikten sonra ilk iş olarak kiliseler mescide çevrildi, bir kilise de medrese için ayrıldı.
Devleti Yeniden Teşkilatlandırdı
Türklerde, mülk, hükümdar ailesinin malı sayıldığı için, Hunlardan bu tarafa ele geçirilen topraklar hükümdar ailesi arasında paylaştırılıyordu. Selçuklular’ın da devam ettirdiği bu geleneği, Anadolu beylikleri de devam ettirdi. Orhan Bey de bu geleneğe uyarak sahip olduğu toprakların yönetimini aile bireyleri arasında paylaştırdı. Hükümdar, ulubey unvanı ile bütün beyliğin yüksek sahibi sayılırdı.
Orhan Bey İzmit’in fethinden sonra ülkesini yeni baştan teşkilatlandırdı. Büyük oğlu Süleyman’a İzmit’in; ikinci oğlu Murat’a Bursa sancağının yönetimini verdi. Bölgeye “Bey Sancağı” adı verildi. Eskişehir yakınında ilk payitaht Karacahisar’a da amcasının oğlu Gündüz Alp’i tayin etti. Orhan Gazi kendi vilayetlerinin “ulubey”i oldu. Süleyman Paşa, İzmit ucundan doğuda Taraklı Yenicesi, Göynük ve Mudurnu’yu doğrudan Osmanlı idaresi altına aldı. İpek Yolu üzerindeki bu kasabalar önemliydi. Süleyman Paşa bu kasabalarda yaşayan halka adil davrandı. Yörenin yerli Rum halkı, Türklerden gördükleri adaletten etkilenerek Müslüman oldu. Rumca bilen bu mühtedileri Yıldırım Bayezid, daha sonra İstanbul’da kurulan Müslüman mahallelerine yerleştirdi.
İstanbul’u Fethetmek İstedi
İstanbul’u fethetmek isteyen ilk Türk hükümdar Orhan Bey oldu. Bizans imparatorunun Edirne’de bulunduğu 1337 yılının yaz ayları sonunda 36 gemilik bir donanma ile İstanbul yakınlarına bir çıkarma yaptı. Olay İstanbul’da panik yaratsa da bu çıkarma gözdağı vermek amaçlıydı.
Bu arada Osmanlı Beyliği’nin bölgesinde güçlenmesi, Kütahya merkezli Germiyan Beyliği ile aralarındaki rekabeti artırdı. Germiyan beyleri bütün Batı Anadolu beyleri üzerinde egemenlik iddiasındaydı. Osman ve Orhan devrinde Germiyan Beyliği, I. Yakup idaresinde en güçlü dönemini yaşıyordu. Osmanlı Beyliği, Germiyan Beyliği’nin Bizans topraklarında akınına engel oluyordu. Bizans, Germiyan akınlarından korunmak için Yakup’a yıllık 100 bin dinar haraç ödüyordu. Germiyan Beyliği’nin rolünü Osmanlı Beyliği üzerine almıştı.
Diğer yandan Balıkesir ve Çanakkale’yi içine alan topraklarda egemen olan Karesioğulları da Bizans’a karşı gazaya devam etmek için güçlü Osmanlı Beyliği ile birleşmek istiyordu. Karesioğulları gazileri, Orhan’ın yanına sığınan Demirhan’ın küçük oğlu Dursun’u, bu amaçla desteklemeye karar verdiler. Hacı İlbey ile Karesioğulları ileri gelenleri, Demirhan’ın 1335 yılındaki ölümünden sonra Dursun’u davet ettiler. Orhan, Karesi Beyliği’ni ülkesine katmak için bu fırsattan yararlandı. Dursun ile yapılan anlaşmada Karesi Beyliği bütünüyle Osmanlı ülkesine katıldı. Dursun’a Behramkale ile zengin tuz geliri olan Kızılca-Tuzla bölgesi bırakıldı.
Orhan Bey, Dursun Bey ile anlaşıp Karesioğulları’nı topraklarına katsa da Dursun’un kardeşi bu anlaşmaya uymadı. Bunun üzerine Orhan Bey, ilk aşamada Balıkesir üzerine yürüdü ve aynı yıl Balıkesir’i de topraklarına kattı. Böylece Osmanlı Beyliği’nin sınırları Ege Denizi’ne uzanmış oldu. Bu sefer sırasında Karesi ile Osmanlı Beyliği arasında gidiş gelişi kontrolü altında tutan Ulubat Kalesi de fethedildi.
Orhan Bey, Balıkesir’i ele geçirdikten sonra Karesi sancağına Süleyman Paşa’yı tayin etti. Süleyman Paşa, kısa sürede Marmara ve Ege sahil kesimindeki kaleleri ele geçirerek Bursa’nın nüfuz alanını iyice genişletti. Böylece, Bursa’dan Lâpseki’ye uzanan sahil yolunu, Anadolu’dan gelen savaşçı gazi, göçmen ve tüccarların Rumeli’ye geçişi için güvenli hâle getirdi. Buna rağmen, Biga Kalesi 1371 yılına kadar Bizans’ın elinde kaldı.
Güney Marmara ve Kuzey Ege’yi Osmanlı Beyliği’ne katan Orhan Bey, devletin egemenlik alanını genişletmek için İç Anadolu’ya akınlar başlattı. Bu akınlar 1354’te Gerede, kurulduğu yıldan itibaren Osmanlı Beyliği’ne destek veren Ahilerin merkezi Ankara kalelerinin de Orhan Bey’in eline geçmesi ile sonuçlandı.
Rumeli’ye Geçmek İçin Bizans ile İş Birliği Yaptı
Orhan Bey, devletin sınırlarını genişletmek için savaş kadar barış yöntemine de başvurdu. Bu amaçla, hükümdarlığının son yıllarında Trakya topraklarına ayak