Üç Silahşörler. Александр Дюма. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Александр Дюма
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-605-121-893-9
Скачать книгу
olsaydım!” diye bağırdı Dartanyan.

      “Pekâlâ.” diye devam etti Madam Bonacieux şefkatli bir ses tonuyla Dartanyan’ın elini sıkarken. “Ben sizin kadar çok şey söylemeyeceğim; çünkü bugün kaybedilen sonsuza dek kaybedilecek diye bir şey yok. Özgür olduğumda merakınızı gideririm belki, kim bilir?”

      “Aşkım için de aynı sözü veriyor musunuz?” dedi Dartanyan keyifle.

      “Onun için söz veremem. Bu sizin bende uyandıracağınız hislere bağlı.”

      “O zaman bugün…”

      “Bugün için minnettarım size.”

      “Ah, çok hoşsunuz!” dedi Dartanyan hüzünle. “Aşkımı istismar ediyorsunuz.”

      “Hayır, sadece cömertliğinizi kullanıyorum, o kadar. Ama emin olun ki bazı insanlar her şeyi yoluna sokabilir.”

      “Ah beni dünyanın en mutlu erkeği yaptınız. Bu geceyi, bu sözünüzü unutmayın.”

      “Rahat olun. Doğru zaman ve doğru yerde her şeyi hatırlayacağım. Şimdi gidin. Tanrı aşkına gidin! Beni gece yarısında bekliyorlardı ve geç kaldım.”

      “Beş dakika.”

      “Evet, ama bazen beş dakika beş yüzyıl gibidir.”

      “Hele de âşıksa biri.”

      “Peki ama size biriyle ilişki yaşamadığımı kim söyledi?”

      “O zaman sizi bekleyen kişi bir erkek mi?” diye bağırdı Dartanyan, “Bir erkek!”

      “Gene başa dönüyoruz.” dedi Madam Bonacieux sabırsızlığını hafiften belli eden bir tebessümle.

      “Hayır, hayır! Gidiyorum. Size inanıyorum. Sadık olmanın bütün gereklerini yerine getireceğim. Bu gereklilik aptallık olsa da. Hoşça kalın madam, hoşça kalın!”

      Tuttuğu elden güç kullanarak kopması gerekircesine yay gibi fırlayarak oradan uzaklaştı Dartanyan. Madam Bonacieux kapıyı, panjura vurduğu şekilde, üç kez çaldı. Delikanlı caddenin köşesine vardığındaysa geriye döndü. Tuhafiyecinin güzel karısı çoktan kaybolmuştu.

      Dartanyan yoluna devam etti. Madam Bonacieux’a kendisini izlememe sözü vermişti ve bu sözü ne pahasına olursa olsun tutmaya kararlıydı.

      “Zavallı Athos!” dedi. “Bütün bunların ne anlama geldiğini asla öğrenemeyecek. Beni beklerken uyuya kaldı herhâlde. Belki de evine döndü. Bir kadının geldiği evine… Athos ve bir kadın… Aramis’in evinde bir kadın olduğuna hiç şüphe yok. Bütün bunlar çok tuhaf. Bu olayların nasıl sonuçlanacağını çok merak ediyorum.”

      “Çok kötü, beyefendi! Çok kötü!” diye cevap verdi sesini tanıdığı Planchet. Meşgul insanların yaptığı gibi kendi kendine konuşarak ilerlemiş, evinin merdivenlerine ulaşmıştı.

      “Nasıl kötü? Ne demek istiyorsun seni aptal?” diye sordu Dartanyan. “Ne oldu?”

      “Bir sürü talihsiz şey.”

      “Ne?”

      “İlk olarak Mösyö Athos tutuklandı.”

      “Tutuklandı mı? Athos mu? Ne için?”

      “Onu sizin odanızda buldular. Siz zannettiler.”

      “Peki kim tarafından tutuklandı?”

      “Kaçmak zorunda bıraktığınız siyahlı adamların getirdiği muhafızlar tutukladı.”

      “Peki onlara adını neden söylemedi? Bu olayla ilgisi olmadığını neden anlatmadı?

      “Bunu yapma zahmetine girmedi beyefendi. Tam tersine bana, ‘Şu an için özgür olmaya ihtiyacı olan efendin, ben değilim. Çünkü her şeyi o biliyor, ben ise bir şey bilmiyorum. Onun tutuklandığına inanırlarsa zaman kazanmış olur. Üç gün sonra onlara kim olduğumu söylerim, beni bırakmak zorunda kalırlar.’ dedi.”

      “Bravo Athos! Asil yürekli adam!” diye söylendi Dartanyan. “Peki muhafızlar ne yaptı?”

      “Dört kişi onu götürdü. Bastille’e mi yoksa For-l’Evêque’ye mi bilemiyorum. İki kişi siyahlı adamlarla kaldı ve evin altını üstüne getirip kâğıtları götürdü. Diğer ikisi kapıda nöbet tuttu. Her şey sona erince evi bırakıp gittiler.”

      “Peki ya Porthos ve Aramis?”

      “Onları bulamadığımdan gelmediler.”

      “Ama onlara haber saldın ve her an gelebilirler değil mi?”

      “Evet mösyö.”

      “Tamam yerinden ayrılma. Eğer gelirlerse ne olduğunu anlat. Beni Pomme-de-Pin’de beklesinler. Burası tehlikeli olabilir. Evi izliyor olabilirler. Ben Mösyö de Treville’e koşup olanları anlatacağım. Sonra onlarla buluşurum.”

      “Peki mösyö.” dedi Planchet.

      “Ama sen kalacaksın değil mi? Korkuyor musun?” dedi Dartanyan uşağını cesaretlendirmek için.

      “Rahat olun mösyö.” dedi Planchet. “Beni daha tanımıyorsunuz. Gerektiğinde cesurumdur. Ayrıca ben bir Picardlıyım.”

      “O zaman anlaşıldı.” dedi Dartanyan. “Görev yerini bırakmaktansa ölürsün yani?”

      “Evet, mösyö. Ayrıca beyefendiye ne kadar bağlı olduğumu kanıtlamak için yapmayacağım şey yok.”

      “Güzel!” dedi Dartanyan kendi kendine. “Demek ki bu delikanlı için seçtiğim yöntem en iyisiymiş. Gerektiğinde kullanacağım bir yöntem…”

      Gün boyunca dolaşmaktan az biraz yorulan bacaklarının tüm hızıyla Mösyö de Treville’in evinin yolunu tuttu.

      Mösyö de Treville, konağında değildi. Louvre’da nöbet tutan birliğinin yanına gitmişti.

      Olan biteni bildirmek için Mösyö de Treville’e ulaşmak çok önemliydi. Bu yüzden Dartanyan, Louvre’a girme kararı aldı. Mösyö Dessessart’ın birliğine ait muhafız üniforması giriş belgesi olabilirdi.

      Her ne kadar tekneyle gitme kararı alsa da parası olmadığını fark etti.

      Guenegaud Caddesi’ne gelip de Dauphine Caddesi’nden çıkan iki kişiyi görünce hayretler içinde kaldı. Biri erkek biri kadın olan bu kişilerden biri Madam Bonacieux’a benziyordu. Erkek olanı ise Aramis’e…

      Dahası, kadın hâlâ Dartanyan’ın gördüğü kıyafeti giymekteydi. Erkekte ise silahşor üniforması vardı.

      Adam yüzüne mendil tutarken kadın başlığını takıyordu. Tanınmak istemedikleri belliydi.

      Dartanyan’ın da yolunun üzerinde olan köprüye geldiler. Delikanlı onları takip etmeye başladı. Kısa süre sonra anladı ki adam Aramis, kadın da Madam Bonacieux’tu.

      Kalbi kıskançlıkla sıkışmaya başladı. Hem arkadaşı hem de sevdiği kadın tarafından ihanete uğramış hissediyordu. Madam Bonacieux, Aramis’i tanımadığına yeminler etmişti. Bu iddiasından sadece on beş dakika sonra ise Aramis’in kolundaydı.

      Dartanyan tuhafiyecinin karısını sadece üç saattir tanıdığını unuttu. Kadının kendisine kurtarıldığı için duyacağı minnet dışında hiçbir şey borçlu olmadığının, vaatlerde bulunmadığının farkında değildi. Öfkelenmişti. İhanete uğramış ve alay edilmiş hissediyordu. Kan beynine sıçradı. Bu gizemi çözmeye karar verdi.

      Takip edildiğini fark eden adam ve kadın daha hızlı yürümeye başladılar. Dartanyan yanlarından geçti. Sonra da sokak lambasının aydınlattığı Samaritaine’de onlarla karşılaşacağı şekilde