İhanetin Ortak Elebaşlarından Ferit Paşa Kabinesine Taarruz
Efendiler, Ali Galip teşebbüsünün, Padişah’ın ve Ferit Paşa hükûmetinin ve yabancıların ortak bir teşebbüsü olduğuna, arz ettiğim vesikaları gördükten sonra şüphe ve tereddüt edenler kalmaz, zannederim. Bu ihanetin ortak elebaşlarına karşı alınması lazım gelen vaziyet bellidir. Ancak karşı teşebbüste mümkün olduğu kadar cephe hücumundan sakınmak, o günün gereği olmakla beraber, teşebbüs kuvvetini çeşitli hedeflere yönetmekten kaçınarak bir noktada toplamak ihtiyata uygundu. Biz de taarruzun hedefi olarak yalnız Ferit Paşa kabinesini tespit ettik ve Padişah’ın da bu işin içinde olduğunu bilmemezlikten geldik. Ferit Paşa Kabinesinin Padişah’ı hakikatlerden haberdar etmeyip aldatmakta olduğu tezini tuttuk. Padişah, durumu öğrendiği takdirde, derhâl kendisini aldatanlara layık oldukları muameleyi tatbik edeceğinden emin olduğumuzu ileri sürdük ve hükûmetin ortaya çıkmış olan cinayeti üzerine kendisine itimadın kalmaması tabii olduğundan hakiki durumu yalnız ve ancak doğrudan doğruya Padişah’a arz etmekle vaziyetin düzeltilebileceği hususunu, teşebbüslerimiz için hareket noktası kabul ettik. Bu düşünceyle, Eylül’ün on birinci günü Padişaha hitaben bir telgraf hazırlandı; bu telgrafta tahmin buyuracağınız gibi zamanın icabı olan birçok basmakalıp sözler içinde, “Hükûmetin silah zoruyla Kongre’yi basarak Müslümanlar arasında kan dökülmesine sebep olacağı, Kürdistan’ı ayaklandırmak suretiyle vatanı parçalatmak planını para karşılığında taahhüt etmiş olduğunun vesikalarla ortaya çıktığı, hükûmetin bu işlere alet ettiği adamların perişan edilerek kaçmaya mecbur edildiği, yakalandıkları takdirde kanunun pençesine teslim olunacakları ve bu cinayetleri hazırlayan Dâhiliye ve Harbiye Nazırları tarafından tebliğ ve tatbik ettiren İstanbul hükûmetine milletin itimat ve emniyetinin kalmadığı belirtildikten sonra, namuslu kimselerden meydana gelen yeni bir kabinenin kurulmasıyla bu casus şebekesi hakkında bir an önce kanuni soruşturma yapılarak suçluların cezalandırılması isteniliyor ve adil bir kabine kuruluncaya kadar İstanbul ile hiçbir şekilde haberleşme ve münasebette bulunmamaya karar vermiş olan milletten ordunun ayrılamayacağını, hadisenin içyüzünü bilen ve o civarda bulunan kolordu komutanları zatışahanenize arz etmeye mecbur olduk.” deniliyordu (Ves. 82).
İşte bu telgraf suretinin bütün kolordularca İstanbul’a çekilmesinin uygun olacağı düşünüldü. 11 Eylül günü telgraf başında kolordu komutanlarına şu talimatı verdim:
Şimdi bir suret vereceğiz. Bu suretin 3’üncü, 15’inci, 20’nci, 13’üncü ve 12’nci Kolordu Komutanlarının müşterek imzasıyla çekilmesini uygun görüyoruz. Okunduktan sonra diğer komutanlarla aynı zamanda çekmek için bekleyiniz:
Suret:
Sadrazamlık Yüksek Makamına,
Şimdi, doğrudan doğruya, pek mukaddes Başkomutanımız, şanlı Halifemiz Efendimize önemli maruzatta bulunmak mecburiyetindeyiz. Engel çıkarılmamasını rica eder, aksi takdirde doğacak vahim neticelerin sorumluluğunun sadece yüksek şahsınıza ait olacağını arz ederiz. 12’nci Kor., 13’üncü Kor., 20’nci Kor., 15’inci Kor, 3’üncü Kor.
Bu önemli maruzat, arz etmiş olduğum gibi Padişah’a yazılan telgraf metninden ibaretti.
Eylül’ün 11’inci günü, bilhassa 12-13’üncü gecesi, her tarafta, kolordu komutanları telgraf merkezlerini işgal ederek kararlaştırıldığı şekilde İstanbul ile haberleşmeye çalışıyorlardı. Fakat Sadrazam ortadan kaybolmuş gibiydi, cevap vermiyordu. Biz de telgraf başında, Sadrazam’ın telgrafları alıp cevap vermesi için baskı yapıyorduk. İstanbul merkezi telgraf memurlarıyla olan uzun çekişmelerden sonra bir telgraf memuru özel olarak şu bilgiyi verdi: “Sadrazam Paşa’ya yazılan ifade telefonla söylenildi. Alınan cevaplar: Telgraf metni Sadrazam Paşa hazretlerine arz olundu. İletecekleri maruzatları usulü dairesinde telgrafla arz olunmalıdır. Telgraflar da usulü dairesinde Padişah’a takdim edilir, buyurduklarını Müdür Bey söylüyor efendim.” (Ves. 83)
Bunun üzerine, gece yarısından sonra, saat 4’te şu telgraf, Sivas telgrafhanesine gönderildi:
Sadrazam Ferit Paşa’ya,
Vatan ve milletin haklarını ve mukaddesatını ayaklar altına alarak ve Padişah hazretlerinin yüce şeref ve haysiyetlerini çiğneyerek birtakım gafilce teşebbüs ve hareketlere giriştiğiniz meydana çıkmıştır. Milletin Padişah’ımızdan başka hiçbirinize emniyeti kalmamıştır. Bu sebeple hâlini ve istirhamlarını ancak Padişah hazretlerine arz etmek mecburiyetindedir.
Kabineniz, gayrimeşru hareketlerinin vahim neticelerinden korkarak millet ile Padişah arasında engel teşkil ediyor. Bu husustaki direnmeniz daha bir saat devam ederse, millet artık kendisini her türlü hareket ve faaliyetlerinde serbest saymakta haklı görecektir ve bütün vatanın gayrimeşru kabinenizle kesin olarak alaka ve bağlantısını kesecektir. Bu son ihtarımızdır. Bundan sonra milletin alacağı vaziyet burada bulunan yabancı subaylar vasıtasıyla İtilaf temsilcilerine dahi etraflıca bildirilecektir.
Sivas Telgraf Müdürlüğüne de, aynı zamanda telefonla şu emir verildi:
Kongre’mizden seçilen bir heyetle, telgrafhaneye gönderilecek bir telgrafımızın doğrudan doğruya Mabeynihümayun’a (Saray) çekilmesine İstanbulca engel olunduğu bildiriliyor. Bir saat içinde telgrafın çekilmesine müsaade edilmediği takdirde İstanbul ile bütün Anadolu telgraf haberleşmelerini kesmeye mecbur olacağımızı üst makamınıza bildiriniz.
Kolordu Komutanlarına da aşağıdaki umumi tebliğ yapıldı:
Sivas’tan, 11-12.9.1919
20’nci Kolordu Komutanlığına,
15’inci Kolordu Komutanlığına,
13’üncü Kolordu Komutanlığına,
3’üncü Kolordu Komutanlığına,
Kongrenin Padişahlık yüce makamına olan maruzatına İstanbul’da Telgraf Başmüdürlüğünce engel olunmuştur. Bir saat içinde Saray’a yol verilmezse bütün Anadolu’nun İstanbul ile telgraf haberleşmelerinin kestirileceği cevap olarak, adı geçen müdürlüğe tebliğ ettirilmiştir. Kongre’nin bu meşru isteğine müspet cevap alınmadığı takdirde, tebliğ anından itibaren, Ankara, Kastamonu, Diyarbakır telgraf merkezleriyle Sinop’ta telgraf haberleşmelerinin durdurulması, yani Kongre’nin tebliğlerinden başka hiçbir telgrafın İstanbul’a geçirilmemesi ve İstanbul’dan kabul olunmaması ve Batı Anadolu ile haberleşmemize engel olmayacaksa Geyve Boğazı tarafındaki hattın dahi tutulması veya geçici olarak kesilmesi ve yapılanların neticesinin bildirilmesi rica olunur.
Bu talimatın yerine getirilmesine engel olacak telgraf memurları, bulundukları yerlerde derhâl Harp Divanına verilerek haklarında en ağır ceza uygulanacaktır. Tebligat gereğinin yapılması 20’nci, 15’inci, 13’üncü ve 3’üncü Kolordu Komutanlıklarından rica edilmiştir. Alındığının bildirilmesi.
Bu telgraftaki talimat sonraki telgraflarla tamamlandı (Ves. 84, 85).
11-12 Eylül gecesi yapılmış olan umumi tebliğe ek olarak da şu ricada bulunuldu:
Bu gece netice elde edilinceye kadar hiçbir komutanın ve sivil idare amirlerinin ve ilgili heyetlerin telgrafhaneleri terk etmemesi rica olunur.
Telgrafhanelere de şu ihtarda bulunuldu:
Ektir: Bu tebligatın, gereğinin yapıldığı haberi Kongre Heyetince öğrenildikten sonra aynı şekilde aramızda haberleşmeye devam edileceğinden