Modist: “Bu familyayı pek zengindir deyi işitirdik. Bu kadar irattan, akardan gelen ne olor acep?”
Saffet Hanım: “Ana oğul su gibi harç ediyorlar, vaktiyle öyle alışmışlar. Her taraflarından zırıl zırıl borç akıyor, zenginlikleri öyle bir kuru namdan ibarettir. İki çiftlik var, işte onun biri de gidiyor. Kaynanam yaşlandıkça süse, nizama daha düşkün oluyor.”
Modist: “Ah bilirim. İsimleri Firuze Hanımefendi’dir. İki yanağında birer gül oturmuş pupe39 gibi gezer.”
Saffet Hanım: “Benim sana anlattığım çektiklerimin yarısı bile değil. Hani sen de bana metres ne olduğunu anlatacaktın?”
Modist: “Bir erkek bir karıya alakalanıp da onunla hocanın yahut papasın haberi olmadan yani nikâhsız karı koca şeklinde yaşar ise o herife ‘aman’, karıya da ‘metres’ derler. Yarım saatlikten tut da beş on seneliğine metres vardır.”
Saffet Hanım’ın çehresi gelincik gibi kızararak:
“Ha anladım, kapatma…”
Modist: “Yağı, tuzu, biberi kendinden iç yakar öyle bir kapatma.”
Saffet, helecanlı bir seda ile:
“Acaba bizim beyin de var mıdır dersiniz?”
Modist: “O pak yüreğinize yara vurmak istemem. Lakin mutlak onun metresleri olmalıdır. Siz tekine razı olunuz. Ben birkaçından korkarım.”
Saffet Hanım çatır çatır arkasından korseyi çıkarıp atarak yarı çıplak bir vücutla bir sandalye üzerine yığılır. Hüngür hüngür bir matem ağlaması tutturur.
Modist şaşırarak:
“Koca hanıma ağlama yaraşır? Sus ol efendim. Ben laf olsun deyi öyle bir söz ettim. Beyinizin metreslerini gözüm ile görmemişim, kulağımla işitmemişim, iftira kabilinden bir cesaret göstermişim. O ki borçları çoksa metresi ne ile tutacak? Metresler ‘aman’larının sıfatlarına değil keselerine alakalanırlar.”
O sıra, oda kapısı açılır. Firuze Hanımefendi oğlu Hami Bey’in bir kız kardeş tavrı ile koltuğuna girmiş, edalı, ağır adımlarla içeri gelirler. Bunları görünce modist lakırtıyı, Saffet de ağlamayı keser. Meryem Dudu da biraz evvel söylediği gibi ellerini çekerek sustaya durur.
Firuze Hanımefendi’nin yüzüne bakan, yüzdeki çizgilerden mana çıkarabilenlerden ise yıllardan ziyade düzgün, pudra, allık, saç, kaş, göz, kirpik boyalarının, tuvalet sularının, sabunlarının aşındırmasına uğramış o yüzde derin bir bencilik, elli yıllık hayatla çekişen şiddetli bir gençlik isteği görür. Yıllar geçişlerinin izini derin çizgilerle göz önüne koyarken birkaç paralık boyanın yalancı şahitliği ile herkesi gençliğine inandırmaya uğraşan, bu boyalı yüzde elli yılın bıkkınlık veren alayına karşı koyan yalnız iki uzuv kalmıştı ki onlar da gözler idi. Gerçekten de birer firuze gibi parlayan, sahibinin bütün kadınlık ihtirasını dışarı vuran bu bir çift mavi gözün uçlarında pençe pençe peyda olmuş çizgiler ile burun kanatlarının üzerinden başlayarak dudakların birleştiği noktalara ulaşan çizgilerin ve göz kapaklarını çeviren buruşukların derinliği lepiskaya boyanmış saçların, kumral kalem gezdirilmiş kaşların, kirpiklerin, kat kat sürülmüş pembe pudranın renk oyunlarına rağmen Firuze Hanımefendi’nin yüzüne acıklı bir kocakarılık hâli getirmişti.
Eskiden, belki yirmi beş yıl evvel çok güzel bir yapıda olduğu hâlâ dikkatli bir gözden gizli kalmayan bu yüz zayıflıktan şimdi biraz uzamış, elmacık kemikleri dışarı fırlamış, eski güzelliğini hatırlatacak meydanda yalnız o iri parlak mavi gözlerle buruşuk, uzunca bir gerdan kalmıştı. Pörsümüş bir cilt üzerindeki kavisliliği hemen yarı yarıya boya ile tutturulabilmiş olan kumral kaşların tatlılığı altında parlayan, yapma tahrillerle40 çevrili o ateşten gözleri, etleri çekilmiş iri sarı dişleri kapamaktan artık yorulmuş gibi biraz pörsük, aralık duran kıpkırmızı ince dudaklar, hâlâ düzgünlüğünü koruyan çekme güzel bir burun, sağ yanak ile çene arasına kondurulmuş yapma bir ben, pudranın kat kat aşırı kullanılmasından daha buruşmuş, daha kırçıllanmış görünen o cilt üzerindeki bütün bu yüz azaları, yün gibi kabartılmış lepiska saçlardan meydana gelen bir çerçeve içinde kalan bu yüz, umumi duruşu ile Firuze Hanımefendi’ye bir moda karikatürü yahut şöhret sahnesinden artık çekilme zamanı gelmiş kart bir artist şekli vermiştir.
Fransızların Keşmir şalını taklit ederek dokumaya uğraştıkları kumaştan, şeker rengi zemin üzerinde serpme ufacık açık tirşe yapraklı, omuzları kabarık, bedeni zayıf vücudu üzerine sıkı sıkıya iri gümüş düğmelerle iliklenmiş bir ceket. Bunun altında güzel İngiliz şayağından bir jüpon, gene açık tirşe gayet narin ve zarif atlas, terlikler, ceketin dışarı devrik tirşe atlas yakası ortasında erkeklerinkine benzer kolalı beyaz dik bir yakalıktan aşağı uzanan, üzerinde pırlantadan bir ok, yay parlayan Prens dö Gal modasında beyaz bürümcükten bir boyun bağı, Firuze Hanımefendi’nin o günkü tuvaletini tamamlamakta idi.
Koltuğunda böyle elli yaşında boyama bir bebek, yahut modistin deyişine göre pupe taşıyan Hami Bey zayıflık ve boyca annesinin bir eşiydi. Fakat kadınlar arasında boyca uzun görünen Firuze Hanımefendi’nin eşi saydığımız Hami Bey’in boy uzunluğuna erkeklere göre bir ölçü tayini gerekirse ancak ortadan biraz yüksek denebilir. Solgun renkli uzunca bir çehre üzerindeki az kavisli ince kaşlar, ince uzun dudaklar, kanatları büyükçe çekme burun cinsel tutkularına karşı düşkünlükçe, ana ile oğlu arasında tam bir benzerlik olduğunu gösteriyordu. Annesininkilerden biraz ufarak ve maviden ziyade yeşile kaçan gözleri, baktığı yerde bir zaman dikili kalarak orasını derin bir küçümseme ile süzerdi. Yaşı otuza gelmişti. Fakat bütün yüzünde, davranışlarında görülen incelik, tazelik, kendini olduğundan üç dört yaş küçük gösteriyordu.
Arkasında tıpkı terzi camekânlarında görülen modeller gibi düzgün duran barudi bir kostüm, önü işlemeli dik yakalı bir gömlek, kostüm renginde bir fiyango boyun bağı, ceketinin sol yaka iliğinde goncalıktan çıkmış, fakat tam olarak açılmamış iki yaprak arasında sarı bir gül, ayağındaki uçları sivri rugan potinler, Hami Bey’e o kart aktrisin koltuğunda jön premiye41 rolüne çıkan bir aktör hâli vermiştir.
Gelişigüzel giyinmeyerek, elbiselerin renk ve biçimince, tuvaletlerinin en ince noktalarında birçok yılların tecrübelerine uydukları görülen bu ana ile oğula karşı modist büyük bir saygı göstermeye hazırlanmakta iken orada ayakta duran Meryem Dudu takdim törenine girişerek çok ehemmiyetli bir tavır ile ana oğlu modiste gösterip:
“Hanımefendi ve mahdumları beyefendi ile maan beraber…”
Sonra hanımefendiyle beye dönüp modisti göstererek:
“Modist Hezar Kürkçiyan hizmetkârınız.”
Firuze Hanım’la Hami Bey’in ufak bir baş sallamalarına karşı He-zar Kürkçiyan yerlere kadar derin bir reverans yaparak biraz önce dolandırıcılıklarından yakındığı bu ana ile oğlu büyük bir saygı ile selamladı.
Oradaki toplanışları gerçek tiyatro sahnelerindeki komedya meclislerinden birine benzeyen bu insanlar içinde en gülünç hâlde kalanı Saffet Hanım olmuştu. Belinden aşağı bir keten etekliğinden başka vücudunda hemen hiçbir şey yoktu. Gümrah kumral saçları firketelerden kurtularak çıplak pazılara yol yol dökülmüş,