Kırgız Konar Göçerleri
Söz konusu eser, XX. yüzyılın başındaki Kırgızların konar göçer hayat tarzlarını Sayak boyu örneğinde verir.
ÖNSÖZ
Kırgız ulusunun temelini teşkil eden Kırgız uruuları (boyları) hakkında bugüne kadar yapılan çalışmaların yeterli olduğunu söylemek çok güçtür. Bunun en önemli sebebi, uruular hakkında yazılı kaynakların çok az olmasıdır. Bunlar hakkında bugüne kadar yapılan çalışmaların, mevzî ve derinlemesine olmaktan uzak olduğu dikkati çekmektedir. Bu bakımdan özellikle sözlü tarih kaynakları ve malzemelerini kullanarak Kırgız uruuları arasında önemli bir yere sahip olan Sayak Uruu’nun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı ile hayat tarzını ortaya koymak ve yeri geldiğinde diğer Kırgız uruuları hakkında bilgi vermek, ele aldığımız çalışmanın esasını teşkil etmektedir. Ayrıca belirtilmesi gereken bir diğer husus, Sayakların Kırgızistan’da geniş bir coğrafyaya yayılmasından ve konu ile ilgili kaynakların önemli bir kısmını sözlü kaynaklar meydana getirmesinden dolayı araştırmamızda daha çok Narın bölgesinin Aktalaa ilçesindeki Kurtka Sayakları üzerine yoğunlaşılmıştır. Bu bağlamda adı geçen uruu ile ilgili yapılan çalışma, giriş, üç bölüm ve sonuç üzerine tesis edilmiş bulunmaktadır.
Çalışmanın giriş kısmında, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, “Kırgız” adı ile Kırgızların siyasî bakımdan ortaya çıkışları, Kırgız kavmini meydana getiren uruuların oluşmaya başlaması, genel hatlarıyla ele alınmıştır.
Çalışmanın birinci bölümü, Sayak Uruu’nun erken dönemi, Sayak adının anlamı, idarî yapısı gibi meselelere ayrılmıştır. İkinci bölümde ise Sayak urusunun sosyal yapısı ile ekonomik faaliyetlerini içine alan aile yapısı, uruuyu oluşturan uruklar ile ilgili meselelere yer verildikten sonra uruunun ekonomik faaliyetleri ve dolayısıyla Kırgızların hayvancılık kültürü ve bu kültür sonucunda ortaya çıkan dericilik ve keçecilik gibi mesleklerin gelişmesi üzerinde durulmuştur. Tezin üçüncü bölümünde ise uruunun kullandığı meskenler ile yılın dört mevsimine göre geçirilen hayat tarzı ele alınmıştır.
Çalışmada takip ettiğimiz en önemli yollardan biri, kaynak olarak sözlü tarih malzemesinden âzamî ölçüde istifade edilmesi, hem tarih hem de sosyolojik ve antropolojik bakımdan bunların değerlendirilmesi, bu bağlamda sosyal, ekonomik ve kültürel terimlerin aynen korunması ve yeri geldiğinde söz konusu alanlarla ilgili bu terimlerin Türkçesinin de verilmiş olmasıdır. Ayrıca tezde bu gibi hususî terim ve ifadelerden istifadeyi daha da kolaylaştırmak için, tezin sonuna bir lûgatçe konmasının faydalı olacağı düşünülmüştür.
Bu çalışma, yaklaşık iki senelik zaman zarfında meydana gelmiştir. Benim bu çalışmama nezâret eden, çalışmalarımı titizlikle takip ederek bana yol gösteren, beni yönlendiren ve özellikle sözlü tarih kaynaklarının kullanımı ve yorumu çerçevesinde konuyu farklı bir metodla hazırlamamı sağlayan, kıymetli hocam Prof. Dr. İlhan Şahin’e ve zaman zaman fikir ve düşüncelerini aldığım Bölümümüzdeki diğer değerli hocalarıma teşekkür etmeyi borç bilirim. Ayrıca kitabın düzenlenmesi ve baskıya hazırlanması sırasında bilgi ve deneyimini cömertçe veren Şuhrat Devletoğlu ile Raşid Sadıkov’a da teşekkür ederim.
Bu çalışma, konu ile ilgili benim ilk denemem mahiyetindedir. Bu bakımdan çalışmamda görülecek eksikliklerin hoşgörü ile karşılanmasını diler, yapıcı tenkidlere her zaman açık olduğumu belirtmek isterim.
KISALTMALAR
a.g. e. : Adı Geçen Eser
a.g.m. : Adı Geçen Makale
bk. : Bakınız
c. : Cilt
Çevir. : Çeviren
Der. : Derleyen
Ed. : Editör
İA : İslam Ansiklopedisi
nr : Numarası
s. : Sayfa
terc. : Tercüme Eden
yay. hazır. : Yayına Hazırlayan
GİRİŞ
Bugün Tanrı Dağları ve Isık Köl etrafında bağımsız bir devlet kuran Kırgızlar, hem zaman hem de mekan bakımından büyük bir tarihî geçmiş ve genişliğe sahiptir. Nitekim Kırgızlar hakkındaki ilk bilgiler, Milattan Önceki dönemlere kadar gitmektedir. Daha ziyade Çin yıllıklarında yer alan bu ilk bilgilere göre Kırgızlar, “Gyan gun”, “Ge gun”, “Kyan kun” ve “Gye gu” gibi adlar altında bilinmekte ve Baykal Gölü’nün batısı ile Yenisey Irmağı etrafında yaşamakta idiler1. Tabiî olarak Kırgızlar için Çin yıllıklarında geçen bu adların yıllıklara bu şekilde yansıyan veya Çin bürokratları arasında bu şekilde söylenen adlar olduğunu göz önüne almak icap etmektedir.
Çin yıllıklarında yukarıda zikredilen adlarla geçen “Kırgız” adının ne anlama geldiği ve nasıl ortaya çıktığı konusu ile ilgili çok çeşitli görüşlerin ve tespitlerin bulunduğunu belirtmek icap etmektedir2. Bu görüşlerden biri, özellikle Çin kaynaklarına dayanarak Kırgız adının, Türkçe “kırk” sayısı ve “kız” kelimelerinden meydana geldiği3 ve bilahere Kırgız şekline dönüştüğüdür. Diğeri, kaynaklarda geçen “kırk” kelimesine istinaden, “Kırgız” kelimesinin “kırk”ve “cüz” (yüz) kelimelerinin birleşmesiyle oluştuğudur4. XVI. yüzyıl kaynakları ise kelimenin “Kırk Guz” veya “Kırk-Oğuz”dan terekküb ettiğini belirtmektedirler5. Kaynaklardaki bilgiler ve ileri sürülen bu görüşler, Kırgız adının, kırk kelimesi ile yakından ilişkisi olduğunu göstermektedir. Bu noktadan hareketle, Kırgız adının, “kırk” ve çoğul eki olan “ız”ın birleşmesinden meydana geldiği şeklindeki görüşe katılmak icap etmektedir6. Kelime bu yapısıyla “ok” ve “uz” kelimelerinden türeyen ve “Kabileler birliği” anlamına gelen “Oğuz” adının yapılanmasıyla da bir benzerliği ortaya koymaktadır. Kelimenin bahis konusu şekildeki yapılanmasının bir göstergesi olarak, Manas gibi Kırgızların âbidevî destanlarında Kırgızlara “Kırk uruu Kırgız” denilmesi7, onların kırk uruudan ve boydan meydana gelmelerinden dolayı bu adı aldıklarının bir işareti olmalıdır.
Kırgızların tarih sahnesinde ilk defa görünmeleri, Milattan Önce 201 yılında olmuştur. Bu tarihte genel olarak Gyan gun adıyla bilinen Kırgızlar, Hun hükümdarı Mete (Motun)’nin seferleri sonunda, Hun İmparatorluğu’nun hakimiyetini tanımak zorunda kalmışlardır8. Kırgızların bu tarihte Gyan gun adı ile bir devlete sahip olması, şüphesiz onların daha önceki yıllarda siyasî bir birliğe sahip olduklarının işareti olmalıdır. Milattan Önce I. yüzyılda Hun İmparatorluğu siyasî bakımdan zayıflamaya başlayınca, Kırgızlar bağımsızlıklarını yeniden elde etmişlerdir. Ancak Hunların ikiye ayrılmasından sonra tekrar Batı Hunlarının hakimiyeti altına girdiklerinden, bu bağımsızlıkları çok kısa sürmüştür9.
Göktürk Devleti dönemine tesadüf eden VII. yüzyılda Yenisey kıyısındaki Köğmen Dağı’nın kuzey taraflarında bulunduğu görülen ve ekonomik ve siyasî bakımdan oldukça gelişen Kırgızlar, bu devirde Çin’deki Tan sülalesi başta olmak üzere Tibetliler ve Türgeşler ile siyasî ilişkilerini oldukça geliştirmişlerdir. Ancak 710-711 yıllarında Göktürkler ile olan bir savaşta Kırgızlar mağlup olmuş ve Kırgız Kağanı Barsbek hayatını kaybetmiştir10.
Uygur