Kırgız Zamane Edebiyatı
Kısaltmalar
MÖ Milattan Önce
MS Milattan Sonra
Yy. Yüzyıl
C. Cilt
S. Sayı
s. Sayfa
vb. Ve benzeri
vd. Ve diğerleri
haz. Hazırlayan
çev. Çeviren
Yay. Yayınevi
TDK Türk Dil Kurumu
TDV Türkiye Diyanet Vakfı
KTMU Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi
ASAM Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi
İTOBİAD İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi
Takdim
Köktürk Bengütaşlarından Karahanlılar zamanına uzanan Türk edebiyatı bütün Türk dünyasının ortak yazı dili ile oluşturulmuş ortak Türk edebiyatıdır. 11. Asırdan itibaren Oğuzların Batıya göçü, Türklerin İslam medeniyetine girişleri ve coğrafi genişlikten dolayı dilde ve edebiyatta az da olsa ayrışmalar görülür. Türk Edebiyatı Doğuda Çağatay, Batıda Osmanlı coğrafyasında iki büyük koldan zirveye ulaşır. Fakat iki edebiyat birbirlerinden habersiz ve bağımsız değildir. Ortak Türk Dili ile üretilmiş ortak edebiyatlardır. Anadolu’da Ali Şir Nevayi’nin şiirlerine nazireler yazılması bu ortaklığın delilidir. İki büyük kolu olan Türk Edebiyatının bütün Türk coğrafyasında ağızlarda renklendiği, çeşitlendiği, mahalli tatlar kazandığı görülür.
19. asrın sonlarında bu mahalli sanatçıların şiirleri yavaş yavaş yazıya geçirilmeye başlanır. 20. asrın başlarında Türk Boylarının şair ve yazarlarının kendi ağız özellikleriyle şiirlerini yazıya geçirmeleri hızlanır. 1920’li yıllarda yazı dilleri ortaya çıkarılmadan önce mahalli özellikler taşıyan bu şair ve yazarların hayatları ve ortaya koydukları sanat eserleri ülkemizde yeterince bilinmemektedir. Oysa 20. Asırda yazı dili oluşturulan bu Türk boylarının edebiyatlarının temellerini bu şairler atmışlardır. Sovyet ideolojisinin izin verdiği ölçüde, 20. asırdaki şair ve yazarlada bu edebiyatın temelini atan şairlerin etkisi vardır. Şairler, asırlardan süzülüp gelen sözlü geleneğe ait bu şiirlerin şekil ve muhteva özelliklerini devam ettirirler.
Kırgız yazılı edebiyatı oluşturulmadan önce sözlü gelenekten gelen ve “Moldo” olarak adlandırılan okur-yazar şairlerin yazdığı şiirlere “Zamane Edebiyatı” adı verilir. Bu edebiyatı oluşturan şairler kendi “zaman”larında meydana gelen sosyal olayları şiirlerine yansıtarak toplumu uyarmaya çalışırlar. Bu dönemde Rusların Türkistanı işgali ve bu işgalden doğan sonuçlar da şiirlere yansır. Şairler toplumun sesi olurlar. Rusların ülkelerini işgal etmelerini, kültürlerini yok etmelerini şiirlerinde tenkit ederler.
Mustafa Kundakçı bu eserinde Kırgızistan’daki “Zamane Edebiyatı”-nın çeşitli yönlerden fotoğrafını çekiyor. Dönemin en çok tanınan altı şairin hayatları ve “zamane” konulu şiirlerinden örnekler veriyor. Eser 19. Asrın sonu 20. Asrın başında Kırgızistanlı sanatçıların sosyal olaylar karşısındaki duyarlılığını, şiirlerinin özelliklerini vermekle kalmıyor aynı zamanda dönem coğrafyasındaki sosyal olaylara da ışık tutuyor. En önemlisi ülkemizde yeterince bilinmeyen bir devir ve alanı aydınlatıyor. Mustafa Kundakcıyı bu güzel çalışmasından dolayı kutluyorum.
Ön Söz
Edebiyat sanatı ve bu sanatın içerisinde özellikle şiir, bir sanat biçimi olarak Türk soylu boyların genelinde büyük bir toplumsal sorumluluğa karşılık gelecek şekilde icra edilmektedir. Şairler, eserlerinin merkezine kendilerini koymak yerine daha çok toplumu ve toplumsal olayları yerleştirmekte böylelikle emeğini ve yeteneğini tam bir samimiyetle içerisinde yaşadığı toplumun faydasına, refahına harcamaktadır. Bu tavır, sosyal bir varlık olan ve kendisini içerisinde yaşadığı toplumun kimliğine olan aidiyeti ile ifade eden, bireysel huzur ve tatmin duygusunun toplumun diğer üyeleri acı çekerken mümkün olmayacağını bilen insandan beklenen tabiî bir tavırdır.
En genel anlamıyla Türk edebiyatının ortak döneminde şekillenen ve XIX. yüzyıla gelindiğinde modern etkilerle yeniden biçimlenen Kırgız edebiyatında XIX. yüzyılın sonundan XX. yüzyılın başına kadar geçen sürede söylenen ve yazılan şiirler yukarıda altı çizilen anlayışın bir gereği olarak zamanın toplumsal sorunlarına dikkat çeker. Bu özellikleri sebebiyle ‘Zamane Edebiyatı’ olarak da adlandırılan bu dönem şairleri, Sanayi inkılabı sonrası dünyayı hammadde ve pazar sahaları olarak parselleyen Batı medeniyetinin ve Çarlık Rusyası’nın Türkistan coğrafyasında yürüttüğü tahrip edici politikayı ifşa eden ve ona karşı çıkan eserler verirler. Esasen Rusların bütün Türkistan’ı işgal ve asimile etme siyasetine karşı Kazak, Tatar ve Kırgız coğrafyalarının tamamının edebiyatında ve fikir dünyasında bir tepki olarak ortaya çıkan bu edebî anlayışın birleştirici bir rol oynadığı da söylenebilir.
Modern dünyanın tüm kültür unsurlarını dinden edebiyata kadar mikro parçalara böldükten sonra ortaya çıkan benzemez parçaları aynı havuzda bir araya getirip kendi sözüne tabi olacak yeni milletler icat etme peşinde olduğu günümüzde ‘Zamane Edebiyatı’ içerisinde ortaya konan şiirlerin ne derece özel bir anlam içerdiği daha net olarak görülebilir.
Bu çalışmada Kırgız Türklerine karşı XIX. yüzyıldan XX. yüzyılın başlarına kadar Çarlık Rusyası tarafından yürütülen işgal ve sömürü amaçlı politikalara ve bu politikaların mevcut ya da olası sonuçlarına dönük dönemin şairlerinin eserlerinde verdiği tepkiler ortaya koymak amaçlanmaktadır. Şairler tarafından, yaşanan sıkıntıların ağırlığı sebebiyle kıyamete benzetilen bu tarihî sürecin bir yandan eleştirisi yapılırken bir yandan da bu süreçten çıkışın yollarına dönük çareler aranmaktadır.
Çalışma üç bölümden oluşurmaktadır. Giriş bölümünde Kırgız Türklerinin tarihi genel hatlarıyla verilir. Kırgız edebiyatının şiir geleneğinin ele alındığı ikinci bölümde ‘Zamane Edebiyatı’nın bu geleneğin içerisinde bulunduğu yere ve bu edebiyatın özelliklerine yer verilmiştir. Son bölümde ise ‘Zamane Edebiyatı’ içerisinde değerlendirilen altı şairin kısa biyografisi, bu edebî dönem içerisindeki yeri ve bu edebî dönemin karakteristiğini içeren bir şiiri ele alınmıştır.
Bu çalışmayı hazırlarken ata yurdumuz ve kültürümüzün köklerinin bulunduğu Türkistan coğrafyasında yaşanan acıları anlamak kadar, bugün yaşadığımız Anadolu coğrafyasında geçmişte verdiğimiz Millî Mücadele döneminde yaşadığımız acıların ve bu acıları yaşatan düşman kavramların ortaklığına işaret etmek amaçlanmaktadır. Doymak bilmeyen hammadde ve pazar iştahları sebebiyle Batılı devletlerin ve Rusya’nın barış ve huzur içerisinde özgürce yaşamaktan başka bir derdi bulunmayan Türk coğrafyalarını ve tüm dünyayı ele geçirme çabasının yol açtığı insanî ve toplumsal sorunlar Kırgız ‘Zamane Edebiyatı’ örneğinde ortaya konmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmanın ortaya çıkmasında fikir ve destekleriyle bizi yüreklendiren saygıdeğer hocam Prof. Dr. Abdıldacan AKMATALİYEV’e, Türk Dünyasına yönelik çalışmalarda görüş ve desteklerini esirgemeyen ve çalışmayı gözden geçiren çok değerli hocam Prof. Dr. Ekrem ARIKOĞLU’na, yine çalışmalarımızda yol gösterici fikirleriyle her zaman teşvik ve desteklerini yanımda hissettiğim çok değerli hocam Prof. Dr. Hikmet KORAŞ’a, çalışmamızın çerçevesinin oluşmasında fikirleriyle bana destek olan Doç. Dr. Enver KAPAĞAN ve Doç. Dr. Cıldız İSMAİLOVA’ya, ayrıca eseri baştan sona kadar sabırla okuyarak ve eserin son şeklini almasında büyük gayret sarfeden çok kıymetli arkadaşım Öğr. Gör. Yılmaz BACAKLI’ya teşekkür ederim.
BİRİNCİ BÖLÜM
KIRGIZ TÜRKLERİ
Kırgız Adının Kaynağı
Türk tarihinin bilinen en eski kavimlerinden biri Kırgızlardır. Bu adın nasıl ortaya çıktığı ve bu Türk kavmine ne şekilde verildiği ile ilgili farklı görüşler bulunmaktadır.