Bavurçuk Art Tekin gözlerini babasının yüzüne dikip, hiç kırpmadan dik dik baktı.
İyen Tömür oğlunun gözüne bir türlü bakamadı, yerden gözünü kaldıramadı, susup durdu. Sonra oğlunun kızgın sesini duymuyormuş, hiçbir şey olmamış gibi, – Kıtan’a senden başka kimse gitmeyecek! diyerek onu yalnız bırakıp sarayın diğer odasına doğru gözden kayboldu.
O gün Bavurçuk Art Tekin kalabalık bir atlı birliğin himayesi altında Batı Kıtan Devletine doğru hareket etti.
KITAN ÜLKESİNDE
Bavurçuk Art Tekin’in Kıtan hakkında bildikleri şunlardı. Kıtanlar bir göçebe halk. Doğu Kıtanlar, Song Sülalesi ordusunu mağlup etmiş. Budan dolayı Song Sülalesi her sene Kıtan’a yüzbin gümüş, yüz bin top ipek vergi ödüyormuş. Doğu Kıtanlar Amur-Sungarı nehri kenarında yaşamakta olan Nucin kabilesini teslim almış. Curcit Kabilesiyle Song Sülalesi birleşip 210 sene hüküm süren Doğu Kıtan’ı yok etmiş. Doğu Kıtan prensi Tus Taygu ise bazı Kıtanlarla bir olup batıya doğru kaçmış. Tus Taygu Uygur-Orhun Hanedanının Hatunbalık şehrine gelmiş ve kendini Kıtan hanı ilan etmiş, sonra Yenisey vadisine gelmiş. Orda Kırgızlar’dan darbeye yiyen Tus Taygu yine kaçarak Beşbalık’a gitmiş. Ne tuhafdır ki İdikut Bilge Tekin rehine için torununu ona teslim etmiş. Tus Taygu az sayıdaki ordusuyla batıya devamlı ilerlemiş. Güç kazanmış Doğu Karahanlıların hakanı İbrahim Şah, Karluklar İsyanını bastırmak için Tus Taygu’dan yardım istemiş.
İbrahim Şah’a göre Tus Taygu çok kurnaz bir adammış. O Karlukların isyanını bastırmak bahanesiyle Balasağun ile Kaşgar’ı işgal etmiş. Doğu Karahanlılar ise Kıtanlara bağımlı duruma gelmiş. Tus Taygu, Semerkant ile Buhara arasındaki Ketvan çölünde Batı Karahanlılarla Selçukların birleşik ordusunu dağıtmış. Sonra Tus Taygu Batı Kıtan Hanlığı adında bir devlet kurmuş…
Bavurçuk Art Tekin, Kıtanın savaş ve istila seferlerini iyi öğrendikten sonra “Kıtan çok şanslı bir devletmiş, Song Sülalesinde birlik yokmuş. Doğu ve Batı Karahanlı Uygurları da müttefik değilmiş. Uygurlar aşağılanmaktadır. Tus Taygu’yu kökünden yok etmek gerek.” diye düşündü.
Çok geçmeden Bavurçuk Art Tekin Kıtan casusları tarafından sıkı takip altına alındı. Prensin yemek ve giysi gibi sıkıntısı olmasa da hep özlem, üzüntü, bunalım içindeydi. Tus Taygu çok kurnaz, kıskanç ve evhamlı bir adamdı. Üstelik hep bir şeylerden korkuyor, dikkatli olmaya çalışıyordu.
Bu defa duyduğu evham prens Bavurçuk’un rehine olarak gelmesi yüzündendi. Tus Taygu, İyen Tömür’ün bu oğlunu İdikut Devleti tahtının varisi ilan ettiğini biliyordu. Ama şimdi onu rehin olarak göndermişti. Bu, sıradan bir oğlan değildi. Üstün aklı ve zekâsı her halinden belliydi, rehine olarak gönderildiğine inanmak mümkün değildi. O, Kıtan devleti hakkında bir şeyler öğrenmesi için gönderilmiş olmalıydı.
Tus Taygu, onun hakkında adamlarına, – Onu iyi gözetin, o bizimle beraber yaşayacak, İdikut’a kaçarsa tutup bana getirin! diye uyarmıştı. Sonra onun ellerine zincir ayaklarına pranga vurmak suretiyle Bavurçuk Art Tekin’den emin oldular.
Ama Tus Taygu, “Onun kaçmasını engelleyemezsem ne olur? O durumda Kıtan, İdikut’a bir istila seferi başlatabilir mi? O zaman savaş kaçınılmaz olur. İdikut’un asker sayısı kaç? Silah ve savaş gücü ne kadar? Bunu bilmek gerek.” diye düşündü. Geleceğe dönük bir hareket başlamak üzereydi. Ama kuşku ve evhamları kalbine hâkim olduğu için gece gündüz sıkıntı yaşıyordu. Rüyasında, Bavurçuk Art Tekin, hep ateş ya da kaplan olarak görünüyordu. Kum boranı onu gömüyordu, gökte güneş gözükmüyordu, ay tutulup dünya karanlığa gömülüyor ve dehşet çöküyordu. Tus Taygu “Bu nasıl bir rüya?” diye fısıldadı kendine.
Aradan üç sene geçti. Bavurçuk Art Tekin her şeyi anladı, her şeyi öğrendi. Kıtanlara olan öfke ve nefreti arttı. “Bu dost bir devlet değil. Vereceksin, alacağım diyen bir ejderha. Bunlar, Uygur’un servetinden şan-şöhret ve güç-kudret bulmuşlar. Bu adamlar semirmiş, hazineleri mal ve servetlerle dolmuş. İdikut Devleti adına böyle bir bağımsızlığa lanet olsun! Ben İdikut Devleti’ni göz hapsinden kurtaracağım. İdikut yönetimini kendi elime alacağım” diye yemin etti.
İyen Tömür ise rehin olan oğlunu unutmuştu. Böylece ona olan babalık şefkat ve sevgisi de tükenmişti. Oğlu için “Turfan Beşbalık’a diri olarak gelemeyecek, cesedi Kıtan toprağına defnedilecek.” diye düşünüp, rahatça hakanlığını sürdürmeye devam etti. Genç Tuğçe İyen Tömür’ün kafasını karıştırmasına rağmen kendinden memnundu. Bir gece kocasını kucaklayıp tatlı sözleriyle kandırmaya başladı.
“Kutlu hakanım!” diyerek sıcak dudaklarını kocasının kulağına dayadı, İyen Tömür gözlerini kapatıp onu dinledi
– Devlet beylerinden Tarkan Bilge Buka, Tora Kaya, Bulad Kaya ve Dokuz Tarkanlar size karşı suikast yapmayı düşünüyorlar! dedi çıplak kocasını kucaklayarak.
Tuğçesinin sesi güzel, meltem gibi ılıktı.
– Ne diyorsun sen? diyerek korku ve şaşkınlıkla İyen Tömür bal gibi yapışmış tuğçesini bir yana itiverdi.
– Bunu sana kim söyledi? Söyle bana!
– Sizin aziz kardeşiniz.
– Yangıntar mı?
– Evet, o!
– Bu laf ne zaman ortaya çıktı?
– Siz avlanmaya gittiğiniz gün! Sözümü dinlemenizi istiyorum.
– Söyle, ne yapmamı istiyorsun hayatım!
– Akıllı adamları kafese sokmak lazım. Tüm bu kargaşanın başında Tora Kaya, Bulad Kaya, Tarkan Bilge Buka var. Devleti hainlerden temizlemek çok önemlidir.
– Düşünmek gerek! dedi.
İyen Tömür birden bire harekete geçeceği konusunda yemin edemedi.
– Onlar devlet müsteşarları! Onlar olmadan… Halk bilir!
– Siz düşünüp durdukça iktidardan olacaksınız. Onlar sizi göz kırpmadan öldürecekler! Beni de! Onların niyeti bozuk, iktidar şimdi sizin elinizde. Bavurçuk Art Tekin tosun bir oğlandı, o da Kıtan’da. Sizin fermanınızla gitti. Onları korkutarak yönetmek mümkündür. Bakın, Turfan’daki Hayır İhsan Mabedinde rahipler ayaklanmış. Astana kabristanlığı önüne başka mabetlerden Buda getirmiş, üstelik o yerde konaklayan rahiplerin gözü önünde! İki yüz bin rahip açlık ilan edip, İdikut İyen Tömür tahttan insin diyerek bir saf oluşturmuş orda yatıyor. Az sayıdaki sınır muhafızı asker, “Kıtanlara ölüm!” diye bağırıyorlarmış. İşte son zamanlarda sadece Beşbalık’ta, Gumatı Mabedinde rahipler, “Kıtanlar bizim düşmanımız!” diye gösteri yapmışlar. Bunlar size yapılan kötülük ve suikast değil mi? Bu olayları elbette Tora Kaya, Bulad Kaya, Tarkan Bilge Buka çıkartıyorlar…
Çok geçmeden İyen Tömür akıllı beyleri hapse attı, bazılarını gözaltına aldı. Göstericiler, İyen Tömür’ün kılıç ve mızraklarından, atlı askerlerinin heybetinden korkmadılar ama halkın kanı su gibi aktı. Cesetler dolaşmış ipler gibi yatıyordu. Çok sayıda kişi her yerde darağacına çekildi. Koyun gibi yumuşak, naif İdikut halkı arasında muhalif sesleri yükselten, halkı yolundan şaşırtan adamları arama, şüphelileri tutuklama harekatı başladı. İyen Tömür kendi muhafızlarıyla beraber Tarkan Bilge Buka, Tora Kaya ve Bulad Kaya gibi sağ ve sol kurmaylarını