– Evet, memnun oldum! Dedi. Atay Sali rahip zanaatkârların hünerlerini takdir ederek,
– İdikut’un beğenisine nail olacağınıza inanırım, buraya hakikaten büyük ustalar toplanmışsınız! Şimdi büyük ve küçük arabaları altın gümüş, atlaslarla süslesek Budalara sanki can vermiş oluruz.
Burada rahipler çoktu. Onlar, Buda arabasını çekerek Gumatı Mabedine doğru yürüdü ve çok geçmeden mabede vardılar. Binlerce rahip bu yeni muhteşem arabaları görünce hayran oldular ve merakla seyrettiler.
– Pah pah! Bu ne büyük, ne güzel araba! diye usta rahipleri övmeye başladılar.
– Ölseniz kaplan olursunuz! İnsan olarak dirildiğinizde kaplan gibi cesur, yiğit olarak yaşayacaksınız! dedi birisi.
– Elbette! Budanın söylediğine göre insan ölmeyecek, ölürse hayvan olarak yaşayacak. Sonra yine insan olarak yeniden doğacak.” diye devam etti bir başkası.
Rahipler buna inandığı için kendilerine göre güzel niyetlerini bildirmekte idi.
– Kimin nasıl yaşayacağını yalnız Tanrı bilir! dedi konuşmaları duyan Atay Sali.
– Birimiz at, birimiz ayı, Tibet sığırı, tilki, kurt, ceylan, sığır, işte bir gün akıbet böyle olur. Biz İdikut devletinin ebedi insanlarıyız. Bu doğrudur, şimdi sizi uyarıyorum ki, Budanın eli kırılırsa kutsal Buda’nın oturduğu arabayı çeken rahibin elini kıracağım ve onu Gumatı Mabedinden kovacağım. Buda’nın ayağı kırılırsa kıranın ayağı da kesilecek. Eğer Budanın başı parçalanırsa sebep olanın kafası kopacak! Zaman çok kısa, hadi arabayı hemen süsleyin! diye söylendi.
Onlar büyük arabada oturtulan Budayı Gumatı mabedinde saklanmakta olan altın gümüş, mücevher ve incelerle süslediler, mücevherleri çokça kullanmaktan çekinmediler. Rahipler, süslenmiş Budaları kaldırıp mabetten çıktılar ve onları yüksek büyük arabaya yerleştirdiler. Bunu iki pusar korudu. Rahipler “He! Hu! diyerek arabayı çekmeye başladılar. Bununla birlikte Beşbalık’taki başka mabedler tarafından hazırlanmış ve yapılmış binlerce küçük arabaya Budalar yerleştirilmiş ve onlar da halkın seyrine sunulmuştu. Her iki arabaya oturtulmuş Budalar sanki diriymiş, canlıymış gibi gözüküyordu.
Buda bayramı on gün devam etti.
Bavurçuk Art Tekin, büyük ve küçük arabaları harekete geçiren binlerce rahip ve Budaya tapan halkın hepsini devletin orta sarayı önündeki meydana topladı.
İdikut, önce devletin bağımsızlığı ve Cengizhan’la anlaşma yapacağı hususunda konuştu. Halk her taraftan baş gösterip hakanın bu kararına destek vereceğini ifade ettiler.
– Bize bağımsızlık ve hürriyet gerek! diye bağırdılar.
– Sen bizim önderimizsin, yeter ki bizi doğru yola iletin!
– Gayeniz gerçekleşecek! Benim hedefim de zaten odur! diye cevap verdi Bavurçuk Art Tekin.
Tora Kaya, Bavurçuk Art Tekin’in sağ tarafına geçti ve onun kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra yanına yaklaşan birisi, – Makamı büyük İdikutumuz! Biz sizi hakikaten Devlete İdi-kut seçtik. Halk arasında adaletle hüküm vereceksiniz. Nefsinize uymayın ki doğru yolda olasınız.
Bu kişi Turfan’da karşılaştıkları çobandı.
– Cengizhan iki elçi göndermiş. Birinin adı Utak, diğerinin ise Darbay’dı. Misafirler Turfan sınırında bekliyor.
– Halkın gözü bizde, halk çok hassastır. Onları gizlemeyelim! dedi İdikut açıkça ilan edip.
– Cengizhan’ın elçileri gelmiş! Utak ve Darbay! İki kişiden ibaretmiş! diye duyurdu.
Halk dağıldıktan sonra Bavurçuk Art Tekin, Tora Kaya’ya dedi ki,
– Şunu unutmayın! Elçi, hakanın dili aklı ve kalbidir. Moğol elçisinin akıl ve tefekkürüne göre onları gönderen Cengizhan’ın fikir ve maksatlarını öğrenmek lazım. Elçilerin kendi hanlarının izzet hürmet, şan ve şöhretine zarar vermemesi lazım. Elçileri sıcak karşılayalım! Turfan’a bugün gidin, sonra misafirleri Beşbalık’a getirin! diye emir verdi
ELÇİLER
Ünlü komutan Tora Kaya, İdikut’un fermanı üzerine elçileri Turfan’da büyük hürmetle karşıladı, toy düzenledi. Sonra Utak ile Darbay’ı Beşbalık’a götürdü. Beşbalık’ta yaprak kımıldamıyordu, hava çok sıcak ve sıkıcıydı. Elçiler ve bindikleri atlar da çok terlemişti. Eyerlerin altında kilim olsa da atların tüm vücudu sudan çıkmış gibiydi. Hatta atların boynuna takılan taş boncuk, aslan tırnağından yapılmış muskalar, ata yüklenen çuval torba ve atın yelesi de ter içinde kalmıştı.
Misafirleri ağırlamak için Bulad Kaya, Tarkan Bilge Kaya gibi devlet adamları saray meydanı önünde bekliyordu. İdikut Devletinin kurt başlı bayrağı saray tepesine dikildi. İdikut Uygurları arasında Bavurçuk Art Tekin’in nice yıllar önce İdikut hanı olmuş Bayançur, Eltekin, Bögü Tanrı kağan tarafından kabul edilen Şaman ve Mani dini ile Budizm beraber yaşamaktaydı. Bu yüzden Cengizhan’ın elçileri, Bavurçuk Art Tekin’in huzuruna girmeden önce Uygur ananesine uyarak İdikut’un bayrağı önünde eğildi. Uygurlar gibi dans etti. Taş ocakta yanmakta olan tütsüden atlayıp geçmek için hazırlandı. Tora Kaya yolda gelirken bu gelenekleri onlara anlatmıştı. Onlar bu hareketleri hiç şaşırmadan, tereddütsüz yerine getirdi.
Bavurçuk Art Tekin, uzak bozkırlardan gelen elçilerin İdikut’da gerçekleştirdiği bu dayanılmaz yolculuk hakkında kafa yorup düşünmeye başladı.
“Hayırdır?” diye kendi kendine fısıldadı İdikut tahtı etrafında dolaşarak, “Bunlar aydınlığın elçisi mi yoksa Uygur devletine gelecek felaketlerin işareti mi? Bende bir sıkıntı yok. Cengizhan neden bu kadar acele etti? Maksadı ne? Kıtan’a bizim vergi verdiğimizi bilse gerek. Elbette biliyor. İdikut, hiçbir vakit Cengizhan’ın düşmanı olmadı. Ticaretimiz canlandı. Moğol tüccarları Uygur at pazarına geldi. Çok değerli malları karşılığında Uygur atlarını satın aldı. Ticaret kapısı onlar için her zaman açık. Burada başka mesele, başka büyük bir maksat mı var acaba? Cengizhan ahmak değil, o bana ne gibi tuzak kurmayı düşünüyor? O bizim devletimizi seçerek neyi hedeflemiştir? Beşbalık, Türkistan’a açılan kutsal bir kapıdır. Öyleyse han buradan Müslüman devletlere geçmek için mi geliyor? Onun için Beşbalık’ın önemli bir güzergah, kilit bir şehir olduğu kesin!” düşünceleri kafasından geçti.
Bavurçuk Art Tekin böyle belli belirsiz düşüncülerle misafirleri ağırladı. Onları Cengizhan olarak görmediğinden her hangi bir şölen ya da eğlence düzenlemedi. Onlara devletin durumu, Moğol ordusu ve Cengizhan hakkında da fazla bir şey sormadı. Fakat onları bir hafta misafir etti. Utak ile Darbay devletimize döneceğiz dediği anda İdikut onlara izin verdi.
Bavurçuk Art Tekin, Cengizhan’ın mektubunu Tora Kaya, Bu-lad Kaya, Tarkan Bilge Kaya’ya anlattı ve “Ne yapalım? Ne cevap vereceğiz?” diye görüşmek için onları davet etti.
– Cengizhan bana öyle bir vazife yükledi ki; benim, sizin, devletimizin varlığı ve geleceği bu vazifenin yerine getirilmesine bağlıdır. Şimdi her birinizin bu mesele hakkında samimi konuşmanızı istiyorum. Fikriniz de kendi aklınız olsun! dedi.
– Ey kutlu han! Saygıdeğer düşünceli ve kibar hakanımız! diye söze başladı Tora Kaya, – Sizi akıl sahibi olarak yaratan Tanrıya yemin ederim ki bizim aklımız her vakit sizin aklınızın altındadır. Siz bizim önderimizsiniz. Aramızda böyle kararlarda sizden daha salahiyetli kimse yoktur.