Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere Türkçenin ses özellikleri dikkate alındığında oyun ve oyna- sözcükleri Çuvaş Türkçesi dışında tüm Türk lehçelerinde ortaktır. Çağdaş Türk lehçelerinden Tatar ve Başkurt Türkçelerine özgü geniş yuvarlak ünlülerdeki daralma ve bulanmadan kaynaklı düzenli ses olayı neticesinde arka damak “o ve ö” ünlüleri daha kapalı ve dar telaffuz edilir. Tatar Türkçesinde ikinci hecelerdeki yuvarlak ünlüler dar ve düz olarak yazıldıkları (Öner, 2007: 692-694) için oyun ve oyna- sözcükleri Tatar Türkçesinde uyın ve uyna- olmuştur.
3. Oyun ve Oyna- Sözcüklerinin Etimolojisi
Metin And, Oyun ve Bügü isimli eserinde “oyun” sözcüğünün Türkçe’nin en eski sözcüklerinden biri olduğunu eski Uygurca metinlerden örnekler vererek tarihi kaynakların da bunu gösterdiğini ifade etmiştir. Ardından And, bu sözcüğün hem antropolojik hem de dilbilimsel kökenini açıklamaya çalışmıştır. Antropolojik bakımdan sözcüğü açıklamak için şaman adlandırmaları ve şaman törenleri içeriğini göz önüne alarak fikir yürütmüş, şöyle bir açıklamada bulunmuştur: “Orta Asya şamanının türlü adları arasında, örneğin Yakutların kullandığı ad Türkçe bir sözcük olan “oyun”du. Kadın şamana ise Moğolca’dan gelen udahan, orta şamana orta-oyun yüce şamana ulahan-oyun deniliyordu. Daha da önemlisi oyun sözcüğü yalnız şaman için değil, fakat örneğin Türkistan’da şaman töreninin tümüne de deniyordu. Oyun sözcüğünün çeşitli anlamları düşünüldüğünde, bunların hemen pek çoğunun şamanın büyüsel törenindeki çeşitli ögelerde içerildiği görülür. Şaman bu törende dans ediyor, ses ve çalgı ile müziğini yapıyor, yüz kaslarını kullanarak, karnından sesler çıkararak taklit ve dramatik ögelere başvuruyor ve şiir okuyordu. Böylece oyun sözcüğüyle tiyatro, dans ve türlü seyirlik oyunların kökeni şamanda ve onun eyleminde toplanmış oluyordu.” (And, 2012: 37). Dilbilimsel bakımdan fiilin kökünün oy- olduğunu belirten And, ancak öteki sözcüklerle birleştirmek için bir dilbilimcinin uzun araştırmalarının gerekliliğini vurguladıktan sonra bir denemede bulunmuştur: “-n fiilden isim yapma eki, eski çağlarda çok yaygın bir ek olduğundan, ekin başındaki yardımcı ünlü olan (u) sesi de (daha çok eski çağlarda ekin bir parçası sayılmış ve o- fiil köküne geldiği zaman bu o- kökü ile -un eki arasına bir (y) sesi konmuş olabilir ve zamanla bu yardımcı (y) sesi o- köküne katılmış ve oy- ortaya çıkmış; bu kökten de yeni sözcükler türetilmiştir. Pek sağlam olmamakla birlikte bu görüş benimsenirse, örneğin o- fiilini ot[=ot, ilâç] ile birleştirebiliriz. Bir başka deyişle şamanların hastalık yaratan kötü ruhlarla savaşlarında kullandıkları ilâç ile birleşebilir. Böylece o- kökü yardımcı ses (y) ile birleşmeden önceki bir çağda fiil henüz o- iken -t türevi yaratılmış [-t fiilden isim yapma Türkçenin en eski eklerinden biridir], öte yandan bu türevden çıkan ota- (= ilâç vermek, sağlamak), ve otacı (ota-tacı) [= doktor, hekim] türevlerini biliyoruz.” (And, 2012: 37-38).
Etimoloji üzerine önemli çalışmaları bulunan dil bilimcilerin oyun kelimesinin etimolojisine dair görüşleri çerçevesinde konuya bakıldığında oyna– sözcüğünün oyun sözcüğünden türemiş olduğu üzerine görüş birliği olan bir konudur; zira {+A-} isim tabanlarından fiil türeten bir ektir (bk. Erdal 1991: 418-429; Korkmaz 2014: 111-112) ve ikinci hecesinde dar ünlü barındıran isim tabanları bu eki aldıklarında orta hecesindeki söz konusu ünlüyü düşürürler (ör. bediz ‘süs’, *bedize- > bedze- > beze-; beŋiz ‘yüz, beniz’, *beŋize- > beŋze- > benze-; kulun ‘at yavrusu’, *kuluna-> kulna- ‘doğurmak (at için)’). Oyna- sözcüğünün yapısı ve fonetik süreci de bu şekildedir: oyun+a- > *oyuna- > oyna- (Erdal 1991: 422). Ancak oyun sözcüğünün etimolojisi için aynı şekilde kesin bir yargıya varmak güçtür. Türkologların da bu sözcük üzerindeki düşünceleri birbirinden ayrılmaktadır. Clauson (1972: 274), bu sözcüğün bilinen oy- ‘oymak, oyuk yapmak’ fiilinden türemiş olma ihtimalinin tamamen göz ardı edilemeyeceğini ifade eder. Sevortyan (1974: 435), bu sözcüğün farklı anlama sahip bir *oy- fiilinden türediğini Gabain’den aldığı şüpheli oy- ‘(zar) atmak, (zarla) oynamak’ örneğine dayandırır ve Sahaca oy- ‘sıçramak, zıplamak’ fiilinin de bu fiille ilişkili olabileceğini belirtir. Eren (1999: 311) de Ramstedt ve Pop-pe’den aldığı verilere istinaden bu sözcüğü oy- ‘oynamak’ tabanı ve {-(u)n} ekiyle analiz eder. Gülensoy (2007: 644), sözcüğü farazi ve uzun ünlülü *ōy- ‘oynamak’ fiiline dayandırır. Tietze (2018: 190) ise sadece Clauson’un varsayımıyla yetinir. Tatar Türkçesinin etimolojik sözlüğünde Ehmetyanov (2015: 340), sözcüğün kökü olarak Eski Uygurcada tanıklanan oy- fiili ve Sahaca oy- ‘oynamak, sıçramak’ fiili ve aldığı eki de {-gun} eki olarak belirlemiştir. Tüm bu bilgilerden yola çıkarak oyun sözcüğü yalın hâlde Eski Türkçede tanıklanmayan bir *oy- ‘oynamak; dans etmek’ sözcüğünden türemiş olmalıdır. Bu fiilin destekleyicisi çağdaş Saha Türkçesindeki oy- ‘sıçramak, hoplamak’ fiilidir. Sözcükteki yapım eki ise çoğunluğun üzerinde ittifak ettiği {-Un} fiilden isim yapım ekidir.
4. Tatar Türkçesinde Oyun (Уен) ve Oyna- (Уйна-) Sözcüklerine İlişkin Söz Varlığı
Tatar Tĩlĩnĩŋ Aŋlatmalı Süzlĩgĩ’nde madde başı olarak oyun ve oyna- sözcüklerine dokuzar anlam gösterilmiştir:
oyun: 1. Gönül eğlendirmek için yapılan uğraşı. 2. Özel kurallar, yöntemler ile icra edilen ve gönül eğlendirmeye, dinlenmeye, bedeni sağlamlaştırmaya yönelik bir tür spor sayılan iş. 3. Türlü müzik aletleriyle müzikal eser icra etme işi. 4. Bir sahne eserini seyircilere gösterme. 5. İskambil oyununda en önemli ve istediği kâğıda basma, kapatılabilen kart türü. 6. Belirli bir amaçla yapılan, önceden düşünülen şey; entrikalar, art niyetler, fikirler. 7. Işık yansımaları, renkleri ve benzerlerinin hızlı hızlı değişmeleri, değişik renklere girip çıkmaları, ışıldayıp durmaları. 8. Şaka yaparak söylenen eğlenceli söz. 9. Manevra, askerî uygulamalar (GİİTETİ 1981: 295).
oyna-: 1. Oynamak, eğlenmek. 2. Bir şeyi farkında olmadan döndürmek, hareket ettirmek, gereksiz bir iş ile uğraşmak. 3. Çabucak türlü türlü hareketler yapmak, oynak oynak koşmak (hayvanlar için). 4. Yansıyıp pırıldamak, ışıldamak, aksetmek (güneş ışığı, aydınlık vb. için). 5. Bir müzik aleti çalmak. 6. Bir sahne eseri için rol yapmak, sahnede gösteri sergilemek. 7. Şaka yapmak. 8. Yakışıksız ve yasak şeylerle eğlenmek, meşgul olmak. 9. Askerlik hizmetini yapmak (GİİTETİ 1981: 301).
Mustafa Öner tarafından hazırlanan Kazan Tatar Türkçesi Sözlüğü’nde de Tatar Tĩlĩnĩŋ Aŋlatmalı Süzlĩgĩ ’ne paralel şekilde oyun için dokuz, oyna- için on anlam belirtilmiştir:
oyun: 1. Oyun. 2. Spor oyunu, müsabaka. 3. Çalgı çalma. 4. Sahne oyunu, piyes. 5. Kâğıt oyunu. 6. Entrika. 7. Işık oyunu. 8. Latife, şaka. 9. Harp oyunu, askerî tatbikat (Öner, 2015: 525).
oyna-: 1. Gönül eğlendirmek. 2. Oynamak. 3. Amaçsız olarak eliyle bir