açık kol (АЧЫК КОЛ) [açık elli] bk. kolu açık.
açık ooz (АЧЫК ООЗ) [açık ağızlı] 1. Patavatsız: “Açık oozdun duşmanı köp.” -ML. (Patavatsız kişinin düşmanı çok olur.) 2. Ağzında bakla ıslanmayan: “Açık oozdor talaş-tartışka tüştü; biri bilip aytat, biri ugup alıp, uçurup aytat.” -KA2. (Ağzında bakla ıslanmayanlar tartışmaya başladılar. Biri bildiğini, bir diğeri duyduğu haberi uçurup söyler.)
açık oozduk (АЧЫК ООЗДУК) [açık ağızlı olma] Boşboğazlık, gevezelik.
açılış casa- (АЧЫЛЫШ ЖАСА-) [keşif yapmak] Keşfetmek.
açına aylanıp, toguna tolgon- (АЧЫНА АЙЛАНЫП, ТОГУНА ТОЛГОН-) [acına dönüp tokuna yuvarlanmak] İyi günde, kötü günde yanında olmak, her şeyine katlanmak.
açıp közdü cumgança (АЧЫП КӨЗДҮ ЖУМГАНЧА) [açıp gözü kapayana kadar] bk. köz açıp cumgança.
açkan eşik, attagan bosogo (АЧКАН ЭШИК, АТТАГАН БОСОГО) [açtığı kapı, atladığı eşik] Gözünü açtığı yer.
açkan közün cumgança (АЧКАН КӨЗҮН ЖУМГАНЧА) [açtığı gözünü kapayıncaya kadar] bk. köz açıp cumgança.
açkıl canduu (АЧКЫЛ ЖАНДУУ) [ekşi canlı] İçkiye düşkün: “Açkıl canduu kişi eken.” -ET1. (İçkiye düşkün biriymiş.)
açuu basar (АЧУУ БАСАР) [acı basıcı] 1. Kızı kaçırdıktan sonra, kızın ailesinden özür dileme ve barışma amacıyla yapılan ziyaret. 2. Bu ziyarette kızın ailesine verilen para, hayvan vb. hediye.
açuu caş (АЧУУ ЖАШ) [acı gözyaşı] Acı gözyaşı. “Akındın cogorudagı ırın da cürök sızdatpay, karekteriñe açuu caş tolturbay okuuga bolboyt.” -KT. (Ozanın yukardaki şiirini yürek sızlatmadan, gözlerine acı yaş doldurmadan okumak mümkün değil.)
açuuga aldır- (АЧУУГА АЛДЫР-) [acıya aldırmak] Öfkesine yenik düşmek: “Açuuga aldırgan ceñildiktin belgisi.” -ML. (Öfkeye yenik düşmek, güçsüzlüğün belirtisidir.)
açuuga ceñdir- (АЧУУГА ЖЕҢДИР-) [acıya yendirmek] bk. açuuga aldır-.
açuusu betine çık- (АЧУУСУ БЕТИНЕ ЧЫК-) [acısı yüzüne çıkmak] Sinirleri tepesine çıkmak: “Açuusu betine çıgıp, türü suuk bolup ketti.” -ÇA2. (Sinirleri tepesine çıkıp kaskatı kesildi.)
açuusu kayna- (АЧУУСУ КАЙНА-) [acısı kaynamak] Sinirden küplere binmek: “Köçörbektin açuusu kaynap çıktı.” -ÇA2. (Köçörbek sinirden küplere bindi.)
açuusu murdunun uçunda (АЧУУСУ МУРДУНУН УЧУНДА) [acısı burnunun ucunda] Sinirli, çabuk kızan, sinirleri tepesinde.
açuusu şakarday kayna- (АЧУУСУ ШАКАРДАЙ КАЙНА-) [acısı şeker gibi kaynamak] bk. açuusu kayna-.
ada bol- (АДА БОЛ-) [eda olmak] Tükenmek, bitmek, sona ermek, yok olmak: “Cürsün ceñem: -At dep cürüp, ada boldu go agañar, – dedi ıylapsıktap.” -KA1. (Cürsün yengem, “At, at diye yok oldu ya ağabeyiniz.” dedi ağlayıp sızlanarak.)
ada kıl- (АДА КЫЛ-) [eda etmek] Tüketmek, bitirmek, sona erdirmek, yok etmek: “Bir-eki cıl kumar oynop, handın dünüyösünün baarın ada kılat.” -BS2. (Bir iki yıl kumar oynayıp hanın tüm servetini tüketir.)
adaldan tügü cok (АДАЛДАН ТҮГҮ ЖОК) [helalinden tüyü yok] Fakir, yoksul, dikili ağacı yok, ipten kuşak kuşanmış.
adaldan tük kaltırba- (АДАЛДАН ТҮК КАЛТЫРБА-) [helalden tüy bırakmamak] Tüm hayvanları almak, yok etmek, bir kuruş bırakmamak: “Оşоl еlе künü İygilikkе adaldan tük kaltırbay ayaktuu malın büt aydatıp aldı.” -UА. (Tam o gün İygilik’e hiç hayvan bırakmayıp sağlam hayvanlarının hepsini sürüp götürttü.)
adam alası içinde (АДАМ АЛАСЫ ИЧИНДЕ) [insan alacası içinde] İnsanın karakteri içinde: “Birok ‘at alası sırtta, adam alası içte’ deyt emespi, kimdin kim ekenin bara-bara körösüzdör.” -KS2. (Fakat “Atın huyu dışında, insanın karakteri içinde!” derler ya, kimin kim olduğunu sonradan öğrenirsiniz.)
adam aytkıs (АДАМ АЙТКЫС) [insanın söylemeyeceği] 1. Söylenilmeyecek, söylenmesi uygun, mümkün olmayan. 2. Anlatılamayacak: “Añdap tursa bu cerdin / Adam aytkıs ceri bar.” -SK2. (Baktığınızda bu yerin / İnsanın anlatamayacağı tarafı var.) 3. Anlatılamayacak kadar kötü, çok zor: “Andan beter adam aytkıs cokçulukka kabıldı.” -U8 (Daha beter anlatılamayacak yokluğa düştüler.)
adam balası (АДАМ БАЛАСЫ) [insan oğlu] İnsanoğlu.
adam bol- (АДАМ БОЛ-) [adam olmak] 1. Büyümek, aklı ermek, adam olmak: “Оy, bаlа аli cаş, еmi mаldın sırın üyrönüp аdаm bоlup kеlе cаtаt.” -CА. (Hey, çocuk daha genç, daha yeni hayvanların huyunu öğrenerek büyüyor.) 2. Adam olmak, gelişmek: “Mezgiline cetpey törölgöndüktön, abışka-kempirler adam bolboyt deşken eken.” -KB. (Zamanından önce doğduğu için yaşlılar gelişmeyeceğini söylediler.) 3. Hastalıktan iyileşmek.
adam katarına koşul- (АДАМ КАТАРЫНА КОШУЛ-) [insan yerine konmak] 1. Büyümek, yetişkin olmak. 2. Durumu düzelmek, adam yerine koyulmak. “Sizdi kanday kılıp adam katarına koşuuga bolot?!” -BS2. (Sizi nasıl edip adam yerine koyacağız?)
adam kıl- (АДАМ КЫЛ-) [adam etmek] Adam etmek.
adam noo (АДАМ НОО) [insan noo] 1. Masalsı, mitik yaratık, dev. 2. Yabani adam: “Adam noo, çıñıroon / Aytılgandın baarı bar.” -SO. (Yabani adam, yaratıklar / Söylenenlerin hepsi var.)
adam oozuna algıs (АДАМ ООЗУНА АЛГЫС) [insan ağzına alınmaz] 1. İnsan ağzına alınmaz. Ayıp sayılan, kaba, pis söz. 2. Yenilecek durumda olmayan, bozulmuş (yemek), ite atsan yemez.
adebin ber- (АДЕБИН БЕР-) [edebini vermek] bk. adebin koluna ber-.
adebin koluna ber- (АДЕБИН КОЛУНА БЕР-) [edebini eline vermek] Haddini bildirmek, yola getirmek, cezalandırmak: “Аnciyandаn Ürbülçök / Аşkеrе kırааn Burhuy / Аlаmın dеp kеliptir / Аtаgı çıkkаn kız Cаñıl / Аdеbin kоlgо bеriptir.” -АC.