Tanrı Dağları'nın Zirvesi Aytmatov. Анонимный автор. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6981-67-6
Скачать книгу
Komünist Partisi Merkezî Komitesinin Bilim ve Kültür Bölümü ile İdeoloji Bölümü tarafından yazılmıştı. Belgede o dönemdeki edebî tartışmalara nesnel olarak değer verildiği de olmuştu. C. Aytmatov’un önderlik ettiği gruba karşı olan grubun yanında yer alarak çıkarılan taraflı sonuçlar da mevcuttu. Ancak içerik ve konu yönüyle iyice eskimiş olan bu belge, öncelikle 1960’lı yılların ilk yarısında Kırgız yazarları arasında meydana gelen tartışmalarda dile getirilen konuların bir esasa sahip olanlarını, ilginçlerini ve bilgi aktaranlarını kapsayacak bir şekilde günümüze kadar ulaştırması açısından değerlidir. Belge metni şu cümle ile sona ermektedir:

      Kırgızistan Komünist Partisi Merkezî Komitesi Bilim ve Kültür Bölümü ve İdeoloji Bölümü, Yazarlar Birliği’nin durumu meselesi, Merkezî Komite Başkanlık Heyeti tarafından incelenmelidir, şeklinde bir teklif getirmektedir.11

      Demek ki, Kırgızistan Yazarlar Birliği’nde hüküm sürmekte olan ve Cengiz Aytmatov’un karıştığı sorunlar büyüyüp Parti Divanında görüşülme derecesine kadar varmıştır.

Başka bir yolla

      Kırgızistan Komünist Partisi Parti Divanının, Yazarlar Birliği’nde dinmek durulmak bilmeyen tartışmaların araştırıldığı toplantısı, yanılmıyorsam, 1965 yılı yaz döneminde yapılmıştı.

      Toplantıya çağrılan yazarlar bu toplantıda kimlerin neler söylediklerini birkaç gün boyunca gürül gürül konuştular. Onların söylediklerine göre, parti ve hükûmet liderleri anlı şanlı yazarların komünizm fikirlerini bedii bir şekilde propaganda etmek yerine Sovyet kalem erbabına yakışmayan sorunlarla haşır neşir olduklarını bir ağızdan söylemişler, gruplar arası güç yarışlarına aktif olarak karışanların hepsini utandırmışlardı. Cengiz Aytmatov için ise sevgi ve saygı bildiren eleştiriler söylenmişti. Bazı siyasi yöneticiler Cengiz Bey’e yazarlar arasında bitmek bilmeyen kavgalardan daima uzak durması tavsiyesinde bulunmuşlardı. Örneğin, Kırgızistan’ın o dönemdeki başbakanı Bolot Mambetov şöyle demiş imiş:

      Cengiz, sen artık dünyaca tanınan bir yazarsın. Beyşenaliyev seninle kapışacak yiğit değil. Haydi, ona iki değil, dört görev makamı verilsin, ne olursa olsun o senin saçının teli bile olamaz. Değerli vaktini kavga gürültüyle harcama, elinden gelirken, sen yeni eserler yazmaya devam et. Bırak başka yazarlar birbirleriyle kapışsın. Birileri sana sebepsiz yere sataşırsa seni koruyan parti var, hükûmet var.

      (Bu toplantıda konuşulanların kâğıda geçirildiği ve günümüzde Devlet Arşivinde korunmakta olduğu da şüphesizdir. Bu konuşmalardan parçalar vermek oldukça ilginç olurdu. Maalesef hükûmet kararı uyarınca bu tür arşiv kaynaklarından yararlanmak için üzerinden 50 yıl geçmesi gerekmektedir.)

      Merkezî Komite Divanı toplantısında parti ve hükûmet liderlerinin yaptıkları konuşmalar birbirleriyle kavgalı yazarların iki grubunu da ürkütmüş gibidir, açıktan açığa sataşma ve tartışmalar bıçakla kesilmiş gibi kesildi. Ancak yazarlar çevresindeki dedikodular sürüp gitti. Mesela birilerinin söylediklerine göre, C. Aytmatov’un çok değer verdiği, hatta güvendiği bilgili filozof ve edebiyat eleştirmeni Cengiz Bey’den uzaklaşmış imiş, çünkü yerel parti patronları ona bir liyakat nişanı verdirmek istemişler, bununla birlikte Kırgızistan İlimler Akademisi Felsefe Enstitüsü başkanlığı sözü vermişlerdi. Cengiz Aytmatov’un önderlik ettiği yazarlar grubunu bir derece ağırlıklı, güçlü hâle getiren büyük yazar Tügölbay Sıdıkbekov’u da Aziz Saliyev bu gruptan uzak durmasını söyleyerek düşüncelerinden caydırmış, böyle yapmaktansa ortada tarafsız kalarak dört beş ciltlik seçme eserlerini çıkarabileceğini söyleyerek onu yoldan çıkarmıştır.

      Ben tam o dönemde bir gün Cengiz Bey’in bürosuna geldim. Yalnızdı. Üzgün oturuyordu. Biraz oradan buradan konuştuktan sonra Aziz Saliyev ve Tügölbay Sıdıkbekov hakkında yazarlar arasında konuşulmakta olan dedikoduların aslının olup olmadığını soruşturdum. O, dedikoduların aslı olduğunu doğrulayarak şöyle dedi:

      – Edebiyatta bir yenilik olarak gelişmekte olan akıma yapılan resmî baskıya karşı çıkmaktan onlar kaçındılar. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkezî Komitesinde de SSCB Yazarlar Birliği’nde de Kırgızlarda da yeni edebî güçlerin ortaya çıkmakta olduğu, onların yerel tutucu yönetimi bir iç hesaplaşmaya mecbur edeceği gibisinden bir inanç şekillenmişti. Moskova’dan bize destek verilmekteyken kendilerine güvenebileceğim anlı şanlı insanlar benden kaçtılar. Hiçbir zaman affedilmeyecek bir ihanet olarak bunu belirtmek gerekir. Onlar benimle birlikte olmanın, bizdeki Stalinizm artıklarına karşı mücadele etmenin meşakkatli bir iş olduğunu anlayıp bir kenara çekilmeye başladılar. Gerçekte üst düzey parti toplantısında biz, edebiyatçılarımızın hatalarını savunan yazarlar yenildik. Bana ne, başka bir yere giderek de geçimimi sağlarım. Ancak benim ardımdan sizler geliyorsunuz. Bizim gençlerimizin de başka halkların genç yazarları gibi özgür düşünmeye, hayatı yeni bir biçimde betimlemeye, edebiyatımızı yenilemeye akılları yeter. Ancak biz de sanatın geliştirilmesi için hiç olmazsa Moskova’daki gibi bir özgürlük verilmiyor. Bizim büyüklerimiz Papadan çok Papacı oluyorlar.

      Cengiz Bey bu şekilde uzun süre konuştu. Onun tüm kalbiyle kendi kendine söylediği kederli sözler benim yüreğimi burktu. Ben onun bürosundan karmakarışık duygularla ayrıldım ve iki üç gün bu sözlerin etkisinde kaldım.

      Anlaşılan çeşitli konuşmaların yapıldığı parti toplantısında kendisi hakkında dile getirilen eleştiri ve tavsiyeler, aynı zamanda değer verdiği ve saygı duyduğu taraftarlarının yanında kaçmaları Cengiz Bey’i ciddi bir biçimde düşündürmüş, gelecek hayatında nasıl bir tavır sergileyeceğinin, sanat yaşamında ne şekilde ilerleyeceğinin stratejisi ve taktiğini belirlemek zorunda bırakmıştı.

      Benim tahminime göre, o hâl ve hareketlerini, ağzından çıkan sözleri, sosyal olaylara tepkisini kendi duygu ve düşüncelerine göre değil, akla ve doğru düzgün bir hesaba dayandırmak gerektiğini anladı.

      Birinci olarak yerel yönetime tamamen bağlı Kırgız yazarlarına doğruluk, adalet ve ilerleme için mücadele edilmesi konularında güvenilemeyeceğine ve onlarla bu konularda konuşulamayacağına inandı. Gerçekten de kalem arkadaşlarının kendi aralarında birleşmelerinden, tartışmalarına katılmaktan o kadar da fayda gelmezdi.

      Bundan sonra Cengiz Bey Kırgız yazarları arasında arada bir çıkan sorunlardan mümkün olduğunca kaçtı. Hatta Kırgız edebiyatında nelerin yazıldığı, nelerin yayımlandığıyla da ilgilenmedi. 1970’lı yılların sonunda o bana şöyle sordu: “Hangi doğru dürüst eserler yayımlandı? Sovyetler Birliği arenasına atılıp çıkabilecek gençlerimiz var mı?” “Yok, arkanızdan toz kaldırarak gelebilen bir kişi dahi yok şimdilik, siz atınızı oynata oynata sürüveriniz.”

      Dünyada büyük bir şöhret kazanan yüce sanatçının ışığıyla parlayarak kendini göstermek isteyen sıradan yazarlar çoğaldı. Onlar kitaplarını kesin bir şekilde C. Aytmatov’un sunuş yazısı ile çıkarmak için büyük çaba harcadılar. Elbette onların yarı pişmiş bir ekmek gibi ham eserlerini ne okumaya ne de överek bir şeyler yazmaya büyük sanatçının zamanı vardı. Ancak kendisini sürekli sıkıştıran kalem erbabının bastırmalarına da dayanamadı. Kendilerinin yazdıkları kitaplar için bir sunuş yazısı getiren herkese Cengiz Bey kendi makalesiymiş gibi imzasını bastı.

      Tabii ki bu alışkanlık hâline getirdiği âdeti dolayısıyla o bir seferinde bir yazarın yapmayacağı bir şey yaptı. Bir gün onun sunuş yazısı ile onun sanatına atfedilen bir monografi (yazarı, Abdıldacan Akmataliyev) yayımlandı! Eğer, Cengiz Bey kendi sanatı hakkında Rusça çıkan monografilerden


<p>11</p>

Молдобаев К., Турсунов Ж. Справка о положении дел в Союзе писателей Киргизии. Кыргиз Республикасынын Борбордук Мамлекеттик Архивинин саясий документтер бөлүмү – Фонд 56; оп. 4; д. 1506; л. 6 – 20; 20- б.