Ulus Olmak İstersek. Rahmankul Berdibay. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Rahmankul Berdibay
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6494-64-0
Скачать книгу
inanç özgürlüğüne saygı duyan bir dindir. Ama “insan hakları” adı altında müslümanları karalamaya çalışanlara “kimse engel olamaz” diye düşünmek hata olur. Başka dinler gibi İslam dininin de geleneksel değerlerini korumaya ve geliştirmeye, genişletmeye hakkı vardır. Bu konuda düşünülmesi gereken çok mesele vardır.

      Rusya Duma’sı Ortodoks Klisesinin gelişmesi için büyük adımlar attığı bellidir. Daha düne kadar dünyadaki en büyük güç olan ve bir kaç ülkeyi yok edebilecek çeşitli silahlar sahibi, nüfusu da çok olan Rusya’nın bile kendi dinini korumaya çalışması bizim için bir örnek davranış olmalı. Sovyetler döneminde yasaklanan, yok olma eşiğinden dönen İslam dininin tekrar kalkınması için devlet desteği lazım.

      Kazakistan’da dinî akımlar ve mezheplerin çoğalması yasamızdaki açıklık yüzünden oluyor. Geçen sene kabul edilen Ana Yasamız’da bir çok beşeri değerlerin öngörüldüğü konuşulmakta. Ama bu Yasa’nın zamanla .. mesela 22. Maddede “Herkesin inanç özgürlük hakkı var” denilmekte. Ama bu madde azmış gibi Ana Yasa’nın bir yerlerinde “yabancı Dinî Topluluklarının cumhuriyet sınırındaki hizmeti, Cumhuriyet sınırlarında faaliyet gösteren dinî toplulukların başkanlarını tayin etme Cumhuriyetin ilgili makamlarının anlaşması üzerine gerçekleşir” gibi açıklamayı da eklemiş. Bunun gibi açıklamalar Ana Yasa temelinde yazılan ek rehberliklerde yer alabilirdi.

      Bir zamanlar Kazakistan’ı yüz dilli gezegen olarak göstermek adet olmuştu, ama etnik gruplar sadece Rusça konuşmak zorundaydı. Hatta devlet dili olan Kazakçanın da kullanım alanı o kadar daralmıştı ki, artık Kazaklar bile unutmuştu. Şimdi de Kazakistan yüz din gezegeni oluyormuş. Bu hareketin asıl amacı, dinler özgürlüğü adını kullanarak İslamı uzaklaştırmak, Kazakların Rusça okuyan gençlerini hristiyanlığa ve başka dinlere teşvik ederek Kazaklar birliğini paramparça etmektir.

      Şimdi dünyanın her tarfında yer alan tartışmalar ve savaşların en önemli sebebi ülke ve ülkeler arasındaki dinî farklılıklarla ilgili olması gizli saklı bir haber değildir. Daha dün hristiyan Sırpların müslüman Boşnakları katletmesine dünya şahit oldu. Amerika Birleşik Devletleri araya girmeseydi, şovenizm siyasetiyle gözleri dönen Sırbıstan yöneticileri eskiden komşu olan bir halkı yer yüzünden silecekti. Dinî tutuculuğun böyle vahşi bir zülme sebep olduğunu eski tarih sayfalarından da görebiliriz. Bu dehşet sadece Yugoslavya yerinde değil, dünyanın her tarafında yer almaktadır. Dini hristiyan olduğu için Rusya Ermenistan’a destek çıktı ve onu Azerbaycana karşı kışkırttı. Bunun neticesinde Ermenistan, komşusu olan Azerbaycan’a ait toprağın beşte birini işgal etti, milyondan fazla insan mülteci oldu. Bu da azmış gibi Rusya ve Ermenistan Askeri Birlik Sözleşmesi imzaladı. Böylece I Petr zamanında başlatılan müslüman ülkelerini işgal planı, yeni zamanda da sürdürüldü. Eğer Azerbaycan Ermenistan topraklarını işgal etseydi, hristiyan Avrupa ülkeleri bir gün bile dayanamaz, “işgal durdurulsun” diye yaygara koparırdı. Bu iki memleketin arasındaki meseleyi başka türlü yorumlamak isteyenler, konuyu tersine çevirmek isteyenlerdir. Müslüman devletlere karşı ayni dine mensup başka bir halkı kullanmak Rusya emperyasının eski siyasetidir, şimdiki idareciler de bunu takip ediyorlar. Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) kurumu, Ermenistan’ın agresif hareketine karşı gelmedi, bir devletin başkasına baskı uygulamasına izin verdi. Adaleti ayak altına alan, bir birine destek olamayan dostluğun ne önemi var.

      Küçücük İsrail, kaç milyon halkı var Arap devletlerine aklına gelen kötülükleri yapmasının sebebi bunların arasındaki dinî fark değil de nedir? Arapların birine destek vererek, ikincisini köstek olup, bir olmaya fırsat vermeyen, eziyet eden İsrail’i dini bir Batı Avrupa devletleri kollamasalardı, Flistinlilerin eziyeti bu kadar uzun sürer miydi? Müslümanların Kudus’taki kutsal camisinin dibinden Yahudiler için konut inşa etme kararı zülümlerin en büğüdür. Yahudiler ve hristiyanların bir birlerine yakın olması, onların müslüman devletlerin çökertme siyasetinde bir olduklarını gösterir.

      Yerdeki cennet olan Livan’ın da trajedisi yerli halkın hristiyan ve müslüman olarak bölünmesinden kaynaklanmaktadır. Hepsi ayni dili konuşan Arapların dinî farklılığını dış güçler faydalanarak bir halkı ikiye ayırdı. Sonunda gül bahçesi gibi olan bir memleket harabeye dönüştü. Dünya meselelerinde son kararı veren güçlü devletler, bu dehşeti durdurma gücüne sahip olduklarına rağmen, onları barıştıramadı.

      Son zamanlarda tartışmalar ve savaşların dinî sıfatta gelişmesi dünya için ders olmalıdır. Farklı dinlere sahip halkları bir birlerine karşı kışkırtmak, hiçbir zaman barışmayacak bir hale sokmak yayılmaktadır. Rusya’nın Güney Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki dini bir Yunan halkına silah satma kararını alması da Türkiye’ye gözdağı vermek için yapılan harekettir.

      Rusya’nın bağımsızlığını isteyen Çeçenistan’a karşı açtığı savaş ta dinî sıfat içermektedir. Tabii burada Rusya’nın Çeçenistan’ın petrolünden ayrılmak istemediğini de göz ardı edemeyiz. Yine de Çeçenlere olan kör düşmanlığının kökü, dini farklı halkı hasım sayan eski emperyalist görüşe bağlı olduğunu da hesaba katmalıyız.

      Allaha şükürler olsun ki, Jonğar savaşının dışında bugüne kadar Kazakların başına gelen felaketler arasında dinî çatışma olmadı. Bizim Rusya’ya bağımlılığımız üstün halk ve yenik düşen halkın arasındaki kalıplaşmış ilişkidir. Bağımsızlığını yeni kazanan Cumhuriyetimiz çok dinliliği kabul ederse, bu kaçınılmaz kader olur. Tarihte olanlar da, günümüzde olup biten savaşlar da bunun delilidir. Öyleyse demokrasi kelimesini kullanarak, Kazakistan’ın asırlar önce kabul ettiği geleneksel İslam dini üzerine onlarca mezhebi eklemenin ne gereği var sorusu yerinde olur. Adalet Bakanlığı tarafından kaydedilen 37 mezhep ve dinî akımlar kendi kliselerini inşa ederek, herbiri kendi topluluğuna tesir etmeye başlarsa, halkı biraraya getirme yolunda yeni adım atan devletimizin yeni yetişen genç kuşağı arasında ateş yakarsa, gerçek felaket o zaman başlar. Çeşitli dinî akımlar tatlı dilleriyle çocuklarımızın beynine girerse, hiç savaşsız, gürültüsüz milli geleneğimizi de, geleceğimizi de kaybederiz. Şimdi İslama karşı manevi hücüm dünya çapında etkili olduğunu sadece mankurtler hissettmeyebilir. Amerika’nın direkt desteğiyle organize edilen “Svoboda” radyosunu veya “Amerika dauvısı” radyosunu dinlerseniz hep olumsuz haberler veriliyor. Çeşitli ülkelerde olan yolsuzluklar, mülteciler meselesinden İslam dinini sorumlu tutmak alışkanlık haline geldi. Avrupa, Amerika ve Afrika’da gerçekleşen aşırıcılık, terör olayları için açıkça İs-lamı suçlamak vicdansızlıktır. Dünyada olup biten irili ufaklı cinayetin aslını bildirmeden, İslam kelimesine ekleyenler, barış düşmanlarıdır. “İslam Fundamentalizmi” kavramının aslını bilmeden, canavar olarak gösterenler de onlardır. Bağımsızlık bayrağını yeniden dalgalandırdığımız bu günlerde çok dikkatli olmamız gerekiyor. Dışarıda olsun, içeride olsun devletimize kuyu kazanların sayısı az değildir. Onların ince düşünülen planı, Kazakistan’da İslam dininin gelişmesini engellemek, çeşitli mezhepleri propaganda ederek Kazakları öz dininden ayırmaktır. Evin dışına yerleştirilen bomba gibi bu tehlikeyi durdurma önlemleri alınmazsa, korkunç sonuçlara katlanmak zorunda kalırız.

III

      Dünyadaki en asil varlığımız, ebedi hazinemiz ana dilimiz resmi devlet dili derecesini aldı ama, kıymet bilmez zalim düşmanlar ve kendi aramızdan çıkan dışı Kazak, içi yabancı kimselerin, namussuz koltuk severlerin yüzünden yıllarca hakettiği hürmeti göremiyor. Çeşitli kurum idaresinde oturan bazı başkanlarımız şovinistler ve aşırı görüşlü birileri tarafından söylenen “Kazak dili Rus dilini sıkıştırıyor.” gibisi lafların gerçek olmadığını bile bile korkudan o lafı atanlara destek çıktı. Kazak dilinin yoluna taş koymaya devam ediyor ve bu hareket