Ayaklanmanın hemen ardından Abdiğappar’n vefatı için çıkarılan ağıt şiirleri çok önemli bir belge sıfatındadır. Bu ağıt, ilk defa A. Baytursınov’un “23 Joktau” adlı kitabında yer almıştır. Abdiğappar’ın çocukları bu ağıdı, “Baytursınov’un kendisi yazdı veya düzeltmiş olabilir.” diyor. Ne olursa olsun, acı kayıp üstünde çıkarılan ağıdın ilk nüshası zamanla geliştirilmiş ve halk mirası değerini kazanmış. Bu eserin çok güçlü bir tarzda yazılması onun son zamanlarda güçlü bir şairin elinden geçtiğini kanıtlıyor. Şu anda herkesin bildiği nüsha, 1926 yılında basılan nüshadır. Bu baskının yeni versiyonunda bazı dörtlükler kısaltılmıştır. Ama ne kadar kısaltıldı ve sebebi açıklanmamıştır. Ağıdın türlü sebeplerden dolayı kısaltılan veya düzeltilen yerlerini göz önünde bulundurursak, asil nüshanı geri kazanmanın ne kadar önemli olduğunu anlarız.
Ağıdın metnine bu kadar özen göstermemizin doğal sebebi vardır. Genellikle, dünyadan göçen insanın hayatta yaptığı iyilikler, boyundaki haysiyetler, hayatındaki tartışmalar, savaştığı düşmanlar, uğradığı haksızlıklar, pişmanlıkları, hayalleri ağıtta dizililerek dile getirilir. Ne kadar tasvir edilse de gerçeği çekirdek olarak alır. Ağıt, halkın önünde söylenir ve vefat eden adamın yakınlarının sırrı da, üzüntüsü de burda anlatılır. Ağıt söyleyenler, acı içinde kaybettiği insanın ölümüne sebep olanları da söyler. Onları halk tarafından hükm ediyor. Çünkü hayat mücadelelerin, büyük işlerin, adalet ve zülmün farkını gösteren, keskin acı ifadeler kullanmak ağıdın tarzıdır. Söylenen üzüntü, nala ne kadar gerçek olursa, ağıt o kadar tesirli olur. Onu sonradan ezbere söyleyenler asil nüshanın çekirdeğini korur, onu gelştirir. Özellikle de vefat eden kişi itibarlı birisi ise ağıt halkın ortak eserine dönüşür. Bazı araştırıcılar, Kazak destanlarının bazılarının temelini oluşturan işte bu ağıtlar olduğunu öne sürüyor.
Abdiğappar hakkında söylenen ağıt üzüntü, bu dünyanın fani olduğunu kabul etme, burdaki kaderin önemsiz olduğunu ifade eden geleneksel sözlerle başlar.
Toplanmış burada cemaat jıyılıp kelgen aleumet
Başıma geldi bir akıbet
Sultnımdan ayrıldım
Başkanı idi vilayet
Keder düştü başıma
İçime doldu hasret
Başımdan bahtım düştü
Kalmadı bizde haysiyet
Halkın kendi isteğiyle han seçtiği Abdiğappar’ın boyundaki iyilikleri tasfir eden satırlar hakikat sır olarak duyulur.
Argımak tulpar aldıran
Bir biz değil orta juz
Ortaya koyup han kılan
Rus, kazak herkes te
Yaptığı işe hayran kalan
Bundan sonra da bugünkü topluma sır olan, ama ağıt söyleyenlere malum olan bir sırrın ucu görünür. Abdiğappar’ın yolunu şaşırtan birisinin olduğu, onun yüzünden kahraman ecele duçar olduğu söylenir. O insanın kim olduğu ağıdın eski nüshalarında yer aldığına inanıyoruz, sonraki baskılarda bu ismin yerine nokta işareti konulmuş. Metindeki:
Gözle görmeden günahını
Başından ne ayıp buldu ki
Gözle gören biri yok
Bunun gibi aslanı
Nasıl kıydı da vurdu
Bu satırlar Abdiğappar’ı vurup öldürenin uzaktan değil, kendi yakınından birisi olduğunu ima ediyor. Ağıdın bir çok gerçeği aydınlatacak özelliği de burda belli olur. (Gitti inandı düşmana, sırrını bilmeden kafirin, kendisi gibi adil saydı, sınamadı düşmanı, dostuyla bir safa koydu.)
Merhumun halk için yaptığı hayırlı işleri, aşağıdaki satırlarda açıkça görülür:
Berrak gölün içinde,
Bir ulus sığan gemiydi.
Zalalı yok insana,
Gök ve yer gibi genişti.
İdaresi hakka malûm,
İyiliği çok idi.
Hakim oldu halkına,
Sözleri merhem idi.
Rus, Kazak iyileri,
Kendi bakan ulusa,
Sevap hayırı çok idi.
Deniz kaynar taşırsa,
Su çıkamaz kaya idi.
Yoksullara göl derya,
Zülümlere dar idi.
Ulustaki zalime,
Göğe uçsa ağ idi,
Yerde ise hendekti.
Asil kahramanı böyle tasvir ediyor. “Dağ uçmuş gitmiş sanki yerinden, öyle bom boş etrafımız.” deniliyor. “Başkan oldu önü geniş, sineksiz bir yaz geldi”, “Sultanımı sorarsan aklı derya göl idi, siyasetini sorarsan padişahla bir idi”, Kaburgamla eşit kederim, omurtkamla bir üzüntüm.” ifadeleri destanlardaki mübalağa anlatım yoluyla verilmiştir.
Ağıtın en önemli yeri de halkın zor günlerinde Abdiğappar’ın halkı için asker toplayarak, düşmana karşı çıkmasını anlattığı yerdir.
Halkını korkup vermedin,
Korkaklarla gitmedin.
Karşı çıktın kafire,
Yapmadın işini başkanın,
Ağzından ateş saçan
Nikolay’dan kaçmadın.
Altmış bin askerinle,
Şehirlere yürüdün.
Bu ifadelerin gerçek olduğunu tarihî belgeler de kanıtlıyor.
Bu ifadeler hayatın gerçekleri olduğunu belgelerle kanıtlayabiliriz.
Söz konusu ağıtta tarihi gerçekler öyle çok yansımış ki bu gerçekler bir destan veya roman olur. Halkın başına ansızın gelen acı, Çar fermanı, şiddetten kurtulmak için yol arayan halkın buhranı, bu durumda Abdiğapar’ın kendini düşünmeden halkına sahip çıkması, güçlü ve hileli düşmana karşı gitmesi, son nefesine kadar aldığı kararın arkasında durması, vaz geçmemesi, Kazaklar arasına giren düşmanın ihaneti, yakınından saydığı birilerinin sırtından bıçaklaması, başbuğundan ayrılan ulusun kederli anı, acı günleri, Abdiğapar’ın insancıl, adaletli ve cesur lider olması, “vicdanımın uğrunda canım feda olsun” diye düşmana karşı çıkan cesur kişiliği, hepsi ağıtta çok güzel tasvir edilmiştir. Bu ağıt tarihî şiir derecesindedir.
Konumuzla ilgili bir başka eser de şair Fayzolla Satıpaldıulı’nın “Abdiğappar Han” adlı poemidir. Burada resmi belgelerde bulunmayan bazı bilgiler rastlanmaktadır. Bu eserin yazarı bu olayın yaşandığı bölgede doğmuş büyümüş, Abdiğappar ve Amangeldi’ye akrabalık yakınlığı da vardır. Şair, Abdiğappar gibi halk kahramanını değerlendirmede tek taraflı fikirleri öne sürmenin çok yanlış olduğunu dile getiriyor. 1916 yılında gerçekleşen ayaklanma ve onun liderleri için yanlış ifadelerde bulunanlar sorguluyor.
Kulıkpen kelgen baylık bilsen arzan
Al şındıq su tübinde jatkan marjan
Körsetti