Karaçay-Malkar halkı arasında büyük bir itibara sahip olan Kara Mussa için halk ‘Teyri keleçige algan Kara Mussa’ (Gök Tanrısının elçi olarak seçtiği Kara Mussa) diyordu ve onun adının anıldığı yerde onun için kurban kesiyordu. Yaşadığı bölgenin hâkimi olan prens Artutay Kara Mussa’ya büyük değer veriyor ve onu yanından ayırmıyordu. Kara Mussa, Aydabol oğlu Artutay öldüğünde ona bir ağıt yazmıştı. Bu ağıtın günümüze ulaşabilen bazı bölümleri şöyledir:
Malkar özeni taş-toprak adamdı
Teyri bizge aman onov cazgandı
Tav camavatı da Artutay biysiz kalgandı
Canıbıznı ketmez buşuv algandı
Artutay edi Tav elleni zakiyi
Col tanıgan, cerle körgen ökülü
Tav camavatlanı da tardan ötdürgen köpürü
Adırlada buvla cılayla ökürüb
Kabartıga da bir kara kuvgun iygenbiz
Eki millet da birça kara kiygenbiz
Bu palahnı da bıllay ullulugun bilgenbiz
Köb ömürle açıy-uluy kelgenbiz
Teymurazga Miskav colun tanıthan
Kesin alay nögerlikge çakırthan
Orus tahnı allında da tobuklanmay turalgan
Tav elleden halk eterge kuralgan
Malkar vadisi taş-toprak, adamdır
Gök tanrısı bize kötü kader yazdı
Dağ halkı2 Artutay beysiz kaldı
İçimizi gitmeyecek acılar kapladı
Artutay idi dağ yurtlarının önderi
Yol bilen, yer gören vekili
Dağ halklarını dağ geçitlerinden geçiren köprüsü
Orman kaplı vadilerde geyikler de ona ağlıyor
Kabardey’e3 de bir kara haber gönderdik
İki millet birlikte yas tuttuk
Bu felaketin büyüklüğünü anladık
Asırlar boyu ağlayıp-haykırıp geldik
Teymuraz’a Moskova yolunu tanıtan
Kendisini yol arkadaşlığına davet ettiren
Rus tahtının önünde bile diz çökmeyen
Dağ yurtlarından bir halk ortaya çıkaran
Karaçay-Malkar halkının yaşadığı güç hayat şartları, düşman baskınları, salgın hastalıklar Kara Mussa’nın şiirlerine de yansır. Bunlardan günümüze ulaşan bir şiiri şöyledir:
Ey, tarladan enişge suvla ketelle
Ala ne cerlege cetelle?
Ey, suvladan cengil bizni kölübüz
Sına, oy, ömürle ketelle
Ey, çallık sırtlanı ırhı talaydı
Curtlanı da Bayçı maraydı
Ey, Kök Teyrisi da eliya kurub
Bizge biyikden karaydı
Ey, cenubha uçub bargan zurnukla
Ala ne cerlede tohtayla?
Ey, kaya ırbınga kısılgan elni
Adamın, oy kimle coklayla?
Ey, tavlarıbıznı biyik başları
Ala ne cerleni körelle?
Ey, keng duniyaga termilgen canla
Emina küydürüb ölelle
Ey, tarladan enişge colla çıksala
Alanı aylançları bolur mu?
Ey, taş hurulada talgan belibiz
Bir kün bir tınçayıb solur mu?
Ey, calavlada kiyikle sekire
Kollada dommayla öküre
Ey, ömürleribiz ötüb baradı
Bir carık körmeyin, öküne
Dağ geçitlerinden aşağı ırmaklar akıyor
Onlar nerelere varıyorlar?
Irmaklardan daha sabırsız bizim gönlümüz
Bak, ömürler geçiyorlar.
Biçilecek dağ yamaçlarını sel götürüyor
Köyleri Çobanların Tanrısı4 gözlüyor
Gök Tanrı5 şimşekler hazırlayıp
Bize yüksekten bakıyor
Güneye uçup giden turnalar
Onlar hangi yerlerde duruyorlar?
Kaya ovuğuna sığınan halkın
Adamını kimler yokluyorlar?
Dağlarımızın yüksek dorukları
Onlar nereleri görüyorlar?
Geniş dünyaya hasret kalan canlar
Veba hastalığı yakıp ölüyorlar
Dağ geçitlerinden aşağı yollar çıksalar
Onların dönemeçleri var mıdır?
Taş yığınları arasında yorulan belimiz
Bir gün rahat edip dinlenir mi?
Kayalıklarda geyikler sıçrıyor
Vadilerde bizonlar böğürüyor
Hayatlarımız geçip gidiyor
Ferahlık görmeden, acı çekerek
Kafkas dağlarının sarp zirveleri tarafından kuşatılmış, âdeta dünyadan tecrid edilmiş bir bölgede, Karaçay-Malkar bölgesinin derin vadilerinde yaşayan dağlı halkın çektiği çileler Kara Mussa’nın yüreğinde derin izler bırakmıştır.
XVII. yüzyılda yaşadığı bilinen ve halk arasında eserlerinin çok az bir bölümü korunarak günümüze ulaşabilen Kara Mussa’nın hangi tarihler arasında yaşadığı henüz tespit edilememiştir.
XVIII. Yüzyılda Yaşamış Bir Destan Şairi
ZANTUVDU
1695-1798 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen Zantuvdu Malkarlıların Moka soyundandır. Karaçay-Malkar halkının söz ustası olarak tanınan Zantuvdu’nun söylediği pek çok destan yaşadığı dönemin olaylarına ışık tutarken, bunların halk arasında kulaktan kulağa, nesilden nesile yayılmasıyla günümüze kadar ulaşmış, XVIII. yüzyıl Kafkasya’sının sosyal ve siyasî yapısı ile ilgili pek çok değerli bilgiyi de beraberinde taşımıştır.
Zantuvdu’nun