Dolu. Akil Abbas. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Akil Abbas
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6853-30-0
Скачать книгу
ekmek kesmişim.

      Drakon söylediklerini unutmuşa pek benzemiyordu:

      –Bizim hısım akrabalarımız seninkiler gibi Bakû’de keyif çatmıyor, siperlerde can veriyorlar. Çıkar pantolonunu!

      –Yahu, beni de, kendinizi de rezil etmeyin! Ayıptır! Halkı üzerimize güldürmeyin! Para için insan böyle şeyler yapmaz. Parayı senin istediğini bilemedim, ne kadar gerekiyorsa birini yollayayım gidip getirsin.

      Drakon nerdeyse silâhın namlusuyla karnını delecekti:

      –Çıkar!

      –Yahu bir azıcık saygılı ve gayret sahibi ol! Beni böylesine tahkir etme! Bu şehirde düşmanlık tohumu ekme!

      Drakon:

      –Gayretsiz senin neslindir! -Diyerek tüfeğin kundağıyla göğsüne bir tane indirdi.

      Atın Belinde Olan Adam sendeledi ancak düşmedi, dengesini sağlayabildi.

      –Başından büyük işlere kalkışıyorsun, Drakon! Benim pantolonumu çıkaran daha anasından doğmadı.

      Drakon o anda adamın tepesinin üzerinden bir şarjörü boşalttı.

      Atın üzerindeki adam kurşunların ona değdiğini zannetti ve kurşun yemiş gibi geriye sıçrayıp devrildi.

      Drakon tüfeği karnına dayayarak bağırdı:

      –Çıkar pantolonunu! –Yüzünde bir damlacık kan bile kalmamıştı.

      Artık ölümü göze alan Atın Belindeki Adam tüfeğin namlusundan yapıştı:

      –Çek tetiği deyyus! Neslini pantolonsuz bırakmaz isem yedi sülaleme lanet!

      Drakon yanındakilere döndü:

      –Çıkarın bunun pantolonunu!

      Vurgun Vurmuş Gençler hemen Atın Belindeki Adamın üzerine çullandılar.

      Deminden beri bir kenarda durarak olayları izleyen Peleng baktı ki, deliye dönmüş gençler adamın pantolonunu çıkarmaya çalışıyor, kendine hâkim olamadı. İlerleyerek akbabalara dönmüş bu Vurgun Vurmuş Gençlerin her birini bir tarafa itti:

      –Yahu, ayıptır! Zaten olan oldu-diyerek Drakon’a yaklaştı; -Bu davranış senin biri bir yiğide yakışmaz! Vur öldür, ancak adamı rezil kepaze etme!

      Drakon, Peleng’i bir kenara itti:

      –Sen ne diyorsun be!?

      –Diyorum ki, yeter, bırak gitsin. Erkek erkeğin pantolonunu çıkarmaz!

      Drakon:

      –Sen karışma!-Sonra yine Vurgun Vurmuş Gençlere emir verdi:-İşinize bakın.

      Ancak Peleng geri çekilmedi ve yeniden gençlerin önünü kesti. Peleng’in ona meydan okuduğunu gören Drakon bu defa kendini kaybetti, kolundan tuttuğu gibi bir kenara fırlattı:

      –Sana karışma dedim!?

      Peleng düştüğü yerden kalktı, hiddetinden dudağını nasıl ısırdıysa dişinin geçtiği yerden akan kan çenesine doğru indi. Dudağının kanını emip yere tükürdü, elinin arkasıyla ağzını sildi ve yeniden araya girdi:

      –Drakon, bırak gitsin dedim. Ben sana vurmak istemiyorum.

      –Ulan enik, sen de mi adam oldun?

      –Büyüğümsün, kardeşimsin, sana cevap vermiyorum, yoksa…

      Vurgun Vurmuş Gençler, At Belindeki Adamı unutup onların arasına girdiler.

      –Yahu bırakın, kocaman adamlarsınız, bir deyyus için kavga edip toplumu üzerimize güldürmeyin.

      Drakon aklını kaybetmiş gibiydi ve hiçbir şey duymak istemiyordu:

      –Yakına gelenin anasını ağlatırım! –Dedi ve Peleng’in gırtlağından yapıştı, -Yoksa ne…

      Gırtlağını Drakon’un mengeneye benzeyen parmaklarından kurtarmaya çalışan Peleng artık tahammül edemedi:

      –Yoksa ben senin pantolonunu…

      –Hıı, benim!?

      Drakon, Peleng’in gırtlağını bıraktı ve ona vurmak istedi, ancak Peleng daha atik davrandı. Ve Drakon hayatında birinci defa ilk darbeyi yedi. Bu ani darbeden dolayı kendini kaybetti, bir anlığa eli ile yüzünü tutarak kafasını salladı, sonra da bir canavar nasıl saldırırsa Peleng’e öyle saldırdı.

      Biraz önce nerdeyse pantolonsuz kalacak olan At Belindeki Adam artık kendine gelmişti ve istihza ile her gün siperlerde sırt sırta vererek yatan bu yiğitlerin kendi yüzünden birbirlerine vahşicesine yumruk sallamasını seyrediyordu.

      Edilen bütün küfürlere rağmen Vurgun Vurmuş Gençler yeniden onları birbirinden ayırmaya çalıştılar ve yeniden Drakon’un horoz sesi duymamış küfürlerini duydular. Birisi seslendi:

      –Yahu bırakın da birbirlerinin etini yesinler.

      Yüzleri gözleri kan revandı, hiçbiri teslim olmak istemiyordu, ancak Drakon Peleng’e galip gelmişti.

      Bu anda birliğin bahçesine bir zırhlı girdi ve gelip kavganın yanında durdu. Birisi araçtan iner inmez haykırdı:

      –Ne böyle durup bakınıyorsunuz be!? Aralayın!

      –Komutan! Araya girene ana bacı küfrü etmişler.

      –Aralayın dedim size!-dedi komutan ve kendisi kavga edenlerin arasına girdi.

      Komutanın araya girdiğini gören Vurgun Vurmuş Gençler de atıldılar kavgacıların üzerine ve bin bir güçlükle onları birbirinden ayırdılar. Aralanır aralanmaz da her biri silâhını kaparak birbirine doğrulttular. Komutan aralarına girdi:

      –İndirin silâhları, ahmaklar! İndirin dedim!

      Drakon:

      –Komutan çekil! Bu eniği delik delik edeceğim.

      Peleng haykırdı:

      –Eniğin sesi geliyor.

      Komutan yapıştı ikisinin de silâhının namlusundan ve dayadı kendi böğrüne:

      –O zaman beni vurun! Vurun be, itler! Çekin tetiği de içiniz rahatlasın! Neden çekmiyorsunuz?!

      Drakon:

      –Çekil komutan, vallahi sıkarım!

      –Çeksene tetiği ne durmuşsun!? Çek ki, Ermeniler bayram etsin!

      Drakon silâhını indirerek bağırdı:

      –Peleng, ananı ağlatmasam kahpe çocuğuyum.

      Peleng:

      –Kimin anası ağlayacak görürüz. Sonuna kadar gitmeyen de kahpenin dölüdür.

      Komutan:

      –Kesin sesinizi! –Sonra bu Vurgun Vurmuş Gençlere emretti;-Alın bunların silâhlarını!

      Hiç kimse bu emri yerine getirmeğe cesaret edemedi. Drakon’un canını almak mümkündü, ancak silâhını asla. Sovyetler Birliği’nin astığı astık, kestiği kestik döneminde bile Drakon açıktan açığa silâhla dolaşmıştı. Hiçbir Allah’ın kulu ona gözünün üstünde kaşın var diyememişti.

      Komutan:

      –Emrediyorum!

      Peleng, gönülsüz bir şekilde emre uydu ve silâhı kendi teslim etti, ancak Drakon üç dört adım geri çekildi:

      –Benim silâhımı alan daha anasından doğmadı! Yaklaşana sıkarım!

      –Ver silâhı, dedim!

      –Komutan, bu tüfeği bana sen vermedin, sen de alasın! Arabamı satıp gidip ta Tiflis’ten aldım.

      Komutan