Zor Zamanlar. Mukay Elebayev. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Mukay Elebayev
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6981-83-6
Скачать книгу
iyi bir yazar olabilmek için yazarın sürekli kendini geliştirmesi ve daha önce yazdığı eserleri ileride eleştirebilmesinin gerektiğini; yazarın önündeki engelleri birer birer kaldırması, lafa, söze, dedikoduya aldırmaması gerektiğini söyler. Etrafında olup biten olumsuzluklara karşı mücadele etmesini, bir kenara çekilmemesini belirtir. İyi bir yazarın sadece bir kişiden etkilenmesinin veya öğüt almasının yetersiz olduğunu, yazarın sürekli okumasının kendi yararına olacağını söyler. Aynı zamanda yazarın/şairin sadece edebiyatla değil, diğer bilim dallarıyla da haşır neşir olması gerektiğini söyler. Yetkin bir yazarın övüngenliğe, havalara girmeye, meşhur olma hevesine ihtiyacı olmadığını, dalkavuk ve tellallık yapmaması gerektiğini belirtir. Elebayev edebiyata özel ve büyük bir sorumlulukla yaklaşmak gerektiğini bütün edebî faaliyeti süresince kanıtlamıştır. Bu bağlamda yazarın Kırgızistan Yazarlar Birliğinin ilk toplantısında yaptığı konuşma oldukça önemlidir:

      “Bu güne kadar halledilemeyen meselemiz yazar ve şairlerimizin eserlerini değerlendirme ve bunlara sadece edebî esere göre değer veremeyişimizdir. Yazarına göre değil eserine, toplumsal içeriğine, eserinin kalitesine göre değer vermemiz gerekir. Bizde kim nasıl bir yazar, eseri nasıl, sınıfsal içeriği nedir gibi sorulara cevap aranıyor, gerçek edebî analiz ise yapılmıyor. Edebiyatımızda üç büyük sorun bence şunlardır: 1. Yazarlarımızın tecrübesizliği, 2. Edebiyatımızın sadece proleter dünya görüşünün dileklerine göre şekilleniyor olması, 3. Edebiyatımızdaki sahipsizlik veya edebiyatı gerçek mânâsında değil, zamanın siyasi propagandasına göre değerlendirmeye çalışmamız.”14

      Çağdaş Kırgız edebiyatında özel bir yeri olan Mukay Elebayev’in yazarlığa giden yolunu Salican Cigitov şu satırlarla anlatır:

      “…Böylesi zor şartlarda, taşra ve amatör bir edebî çevrede cahil halkın arasından çıkan, ilk gençlik yıllarında şöyle böyle okuma yazma öğrenen, toru topu pedagojik orta derecede bir eğitim alan Mukay Elebayev kendince akıl yürütmeyi, söz bulma azabı çekip edebî eserler yazmayı, yazarlığın ciddiyetini ve toplumsal önemini nasıl idrak edebildi? Elbette, bunun ilk sebebi Mukay’ın doğuştan yetenekli olmasında. Doğuştan parlak bir zekaya sahip olduğuna kaleminden çıkan metinler açık birer delil. İkinci olarak, Mukay hayatın her türlü zorluğuyla yoğrularak, becerikli, gayretli ve çalışkan bir kişiliğe sahip olmuştur. Ağır hayat dersleri onun sadece hayat tecrübesini zenginleştirmemiş, aynı zamanda doğuştan getirdiği zekasını da geliştirmiştir. Zorlu hayat şartlarından kurtulmak ve yeni bir hayat kurmak amacı güden binlerce insan gibi Mukay da devrin sosyal değişimlerine kayıtsız kalmamış, ister istemez bu yeni imkanlardan faydalanma durumunda olmuştur. Yeni hükumet tarafından yemek, giyecek, kalacak yer veren yeni eğitim kurumlarının açıldığını öğrenip Tüp’teki yatılı okula, çok geçmeden de Ziraat Fakültesi’ne girmiştir. En temel insanî ihtiyaçlarını giderme imkanı bulan Mukay ilmin tadını şöyle böyle tatmaya başladıktan sonra gönlünde yeni manevî duygular ve daha da devam etsem gibi parlak düşünceler peyda olmuştur. Ardından Frunze şehrine gelip Merkezi Eğitim Fakültesi’ne kayıt yaptırır. Kitapların dünyasıyla tanışır, öğrenci çevresiyle fikir alış-verişlerinde bulunur; öğretmenlerden eğitim alır. Bu şekilde Elebayev’in iç dünyası yeni bir dereceye yükselir. Böylesi psikolojik değişimler sırasında onun manevî dünyasında yeni amaçlar, yeni faaliyetlere, özellikle edebî yaratıcılığa olan hevesi iyice artar. Onun ömründeki bu zaman Kırgız yazılı edebiyatının başladığı zamandır. Millî basının çeşitli metinlere, özellikle manzum eserlere sürekli ihtiyaç duyuyor olması edebiyata yeteneği olan Mukay’ın edebiyata adım atmasını sağlam temellere dayandırır. Elbette o zamanlar onun büyük edebî eserler ortaya koymaya meslekî yetkinliği yoktu. Öğrencilik yıllarında amatör olarak şiirler yazarken, ilk şiir külliyatı çıktıktan sonra yazarlığın hayatının temel işi olduğunu hisseder ve hem genel kültürünü hem de edebî bilgisini artırma amacı peşinde olur. Başka dillerdeki edebi eser örnekleriyle daha derinden tanışır. Klasik eserlerden aldığı eğitim, kendi hayat tecrübesi ve devam eden edebî süreç onu söz bulma azabı çekmek, sürekli çalışmak, yazdıklarını okuyup tekrar yazmak gerektiği düşüncesine götürür. Bir çırpıda edebiyatın her türünde eserler vererek iyi bir eser ortaya koyulamayacağı gerçeğine inanır. Bu hususta edebî muhitteki yazar ve şairleri eleştirir. Netice olarak edebi faaliyetine farklı bir bakış açısıyla bakıp hangi türde yazarsa yazsın bütün manevi imkanlarını kullanarak yazmaya başlar. Bununla birlikte mesaisinin çoğunu harcamadıkça, üstüne düşmedikçe iyi bir yazar olmanın mümkün olmadığını da anlar. Bu sıradan gerçeğe inandıktan sonra çeşitli faaliyetlerden uzak durup edebî çevrelerin faydasız sürtüşmelerine de katılmadan yalnızlığı seçerek yazı faaliyetine yönelir. Matbaa redaktörlüğü gibi aylıklı bir işten kaçınıp hiçbir yerde çalışmadan sadece edebiyatla uğraşmak ister. Bir süre sonra işini bırakıp özgür sanatçı halinde biri olur. Sadece materyal ihtiyacı onu tekrar çalışmaya zorlar. O zamanda da Mukay yazarlık disiplininden taviz vermez. Boş zamanının çoğounu edebî eserler yazmaya harcar. Elbette bu faktörler onun yazarlığının gelişmesine yardım etmiştir.”15

      Mukay Elebayev şair ve yazar olmasının yanında eleştirmendir de. Henüz oluşmakta olan çağdaş Kırgız edebiyatına sadece edebî eserleriyle değil, aynı zamanda eleştirmenliği ile de hem renk katmış hem de Kırgız edebiyatı ve eleştirisinin gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. 1930 ve 40’lı yıllarda Elebayev’in eleştirisi her ne kadar kendisine ve özel hayatına zarar getirmişse de onun değeri edebiyat tarihinde her zaman var olacaktır. Elebayev edebî eleştiriyi sıradan bir iş olarak görmenin cahillik olduğunu belirtir. Eleştirmenin geniş bir bilgi birikimine sahip olması gerektiğini, edebiyatı bilmesi gerektiğini söyler. Dönemin edebî eleştirisini de eleştiren Elebayev eleştirmenlerin bir edebî eseri eleştirirken sadece ideolojinin propagandasını yapıp yapmadığına dikkat ettiklerini, eserin edebî boyutuyla fazla ilgilenmediklerine dikkatleri çeker.

      İleri görüşlü bir yazar olan Mukay Elebayev kısa süre içinde edebiyat dünyasında tanınmıştır. Edebiyata hayatı adamak gerektiğini, hayatı iyi bilmeyi, zamanında profesyonelliğe ulaşmayı ve sürekli çalışmak gerektiğini dönemin diğer yazar ve şairlerinden daha önce idrak etmiştir. Eserlerin sadece edebî boyutuyla değil diliyle de ilgilenmiştir. Çağdaşlarını kendi ana dillerinde yazmaya çağırmış, başka dillerin heveskârlığını yapmamalarını önermiştir.

      Mukay Elebayev’in ilk hikâyesi Yeni Medeniyet Yolunda adlı dergide yayınlanan “Yürek ağza gelince” adlı hikâyesidir.16 Hikâyede, rüyada görülen bir kâbus anlatılmaktadır. “Zor zamanlar” adlı hikâyesinde 1916 ayaklanmasında Çin’e göç eden bir süre sonra da memleketine geri dönen Kabıl adlı Kırgız gencin Kırgız topraklarına yerleşen Rus çiftçilerin yanında uşaklık etmeye mecbur kalışı, Kırgız-Rus insan ilişkileri ve kendisiyle aynı kaderi paylaşan diğer Kırgızların çileli hayatını anlatır. Hikâye 1920’li yıllarda Kırgız Türklerinin, Türk tarihinin kutsal mekanlarından biri olan Isık Göl civarındaki yaşayışını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor olması bakımından önemlidir.

      Zira 1916’daki Ürkün’de Çin’e göç etmek zorunda kalan Kırgızlar vatanlarına geri döndüklerinde topraklarının ve mallarının Ruslar tarafından ele geçirildiğini görürler ve işgalci konumundaki Rus çiftçilere uşaklık ederek yaşamak zorunda kalırlar. Elebayev, Kırgız halkının o zor günlerini anlatmakla yetinmeyip bu durumu gizlice eleştirmektedir. “Karşılaşma” adlı hikâyesinde iki eski dostun tesadüfen karşılaşıp


<p>14</p>

M. Elebayev. Carıyalanbagan Çıgarmalar. Frunze: Adabiyat. 1990. s. 223

<p>15</p>

Salican Cigitov. Keçeekinin Sabaktarı, Bügünkünün Talaptarı. Frunze: Adabiyat, 1991. s. 114.

<p>16</p>

Canı Madaniyat Colunda, 1929, No 1-2 s. 10-11.