Ata Murat: – Bence o doğuştan pehlivan. Onu çocukluğundan beri tanırım, şimdi çok daha güçlü olmuş. Ayrıca Timur Melik’ten de çok şey öğrenmiş.
Bedreddin: – Neden böyle tereddüt ettin ki? Celaleddin’in senin asıl amacını öğrenmesinden mi korkuyorsun?
Ata Murat: – Ben ölümden asla korkmam! Sadece babamın öcünü alamamaktan korkuyorum. Celaleddin beni sefere götüreceğini söyledi. Irgız nehri taraflarında Moğollar görülmüş.
Bedreddin: – Ne zaman yola çıkacakmışsınız?
Ata Murat: – Bu hafta sonu.
Bedreddin: – Demek ki sultan da ordusunun başında sefere gidecek.
Kafasında kırk tilki dolaşan Bedreddin bir şeyler planlamaktadır.
Bedreddin: – Allah sana büyük bir imkân sunmuş, bunu değerlendirmen lazım.
Ata Murat, Bedreddin’e döner ve ikisi göz göze gelirler.
Bedreddin: – On yıldır beklediğimiz fırsat sonunda geldi.
SAHNE-19
Yazı: Irgız Nehri Boyu Savaş Sahnesi
Ordu sultanın öncülüğünde yol almaktadır. Sultanın yanında; Celaleddin, Timur Melik, Humartigin ve Bek vardır. Ata Murat da Celaleddin’in has nökerleri arasındadır.
Ordu tepeye ulaştığında, büyük bir orduyla karşı karşıya gelirler.
SAHNE-20
Aynı Yer
Cuci önderliğindeki Moğol ordusuyla savaşa girişirler. Ayanlar sultanın otağının yanında, telaş içinde savaşı izlemektedir. Sultan ise, otağının içinde bir ileri bir geri yürüyüp durmaktadır.
Nökerlerden biri koşarak otağa girer.
Nöker: – Ulu padişahım! Moğollar karargâhı kuşatıyor, hemen ayrılmalıyız!
Sultan: (Öfkeyle) – Nasıl? Timur Melik nerede?
Nöker: – Savaş meydanında! Ordumuz dağıldığı için dayanamayıp o da savaşa katıldı.
Sultan: – Celaleddin’den haber aldınız mı?
Nöker: – Şehzade, Moğollara arkadan saldıracaktı ama gecikti.
Sultan, nökerine bir şeyler anlatmak isterken telaşlanır ve elleri titremeye başlar.
Sultan, çadırından dışarı fırlar.
Endişe ve tedirginlik içinde savaş meydanına bakar.
Amansız savaş devam etmektedir. Humartigin önderliğindeki askerler var güçleri ile savaşmaktadır. Humartigin’in yanındaki Bek, Moğol askerlerini kırıp geçirmektedir. Timur Melik var gücüyle savaşarak Moğolların sultanın otağını ele geçirmesine izin vermez. Fakat Moğollar, onları gittikçe daha da sıkıştırmaktadır. Moğollar karargâhın etrafını hemen hemen kuşatmış durumda. Savaşın Moğolların lehine sonuçlanacağı kesin gibi.
Sultan o anda vehme kapılır, gözleri iri iri açılır. Kendisine doğru yaklaşan Moğolları görünce korkudan beti benzi atar. Moğolların ölümden korkmadan mertçe savaşmaları sultanın gözünü korkutmuştur. Dizleri titreyerek has nökerinin koyduğu tahtırevana adeta çöker. Sultanın yanındaki ayan telaş içinde konuşur.
Ayan: – Celaleddin bizi bırakıp kaçtı mı?
Onun bu sözleri sultanı daha da korkuya düşürür. Etrafındaki ayanlar da ne yapacağını bilemez durumdadır. Çıkacak en küçük bir boş alan bile yok. Moğollar her tarafı kuşattığı için otağa doğru çekilmekten başka çareleri yok.
Cuci, Moğolların arasında at sürmektedir. Sultanı görünce, yakınındaki süvari Moğol’u yanına çağırır ve sultanı göstererek ona bir şeyler söyler. Deri kalpak giyen Moğol, ay baltasını sallayarak sultanın otağına doğru ilerler.
Moğollar sultanın ordusunu iyice sıkıştırır. Sultanın etrafındakiler korku içindedir.
Sultan bir heykel gibi donup kalmıştır, fakat askerine umutla bakmaktadır.
Sağ kanattaki Moğollar aniden bir tarafa doğru çekilmeye başlar.
Nöker: – Şehzade Celaleddin’in ordusu yetişti!
Bu haber savaşan askerleri coşturur. Askerler yeniden güç toplamış gibi savaşmaya başlar. Sultan, Moğolların çekildiği yöne doğru bakar ama Celaleddin’i göremez.
Deri kalpak giyen Moğol, sultana yaklaşarak ejder başlı ay baltasını ona doğru fırlatır.
Sultan kendine doğru gelen ay baltayı fark etse de dermanı kalmayan ayaklarını kıpırdatamadan yerinde öylece kalakalır.
O an bir mızrak ay baltayı havada vurur. Yönü değişen ay balta kaçmaya çalışan ayanın birine isabet eder. Sultan ile süvari Moğol’un arasında bir anda Celaleddin belirir. Sultan, hem hayatta kaldığı için hem de Celaleddin’i yanında gördüğü için çok sevinir. Celaleddin, Moğol’u öldürür, Bek ile birlikte sultanla Moğolların arasına girerek savaşmaya başlar. Boynundaki ateşte yanan ejderha başlı kuş figürlü muskası sağa sola savrulmaktadır. Muska sanki Celaleddin’i tüm kaza belalardan koruyormuş gibidir. Celaleddin, Moğolların önden, arkadan yaptıkları bütün hamlelerden kurtularak Moğolları tarumar ediyordu. Bir tarafta Ata Murat, Moğolları karınca gibi eziyor, büyük kılıcı ile bir darbede iki üç Moğol’u birden deviriyordu. Moğollar yavaş yavaş geri çekilmeye başlar. Bek canını dişine takarak savaşmaktadır. Sultan onun kılıç sallamasını, mızrak atmasını hayranlıkla izlemektedir. Timur Melik, Moğolların sol kanadını çevirir.
Zafere sadece bir adım kalmışken, işin bir anda tersine dönmesine çok şaşıran Cuci, Moğolları darmadağın ederek kendisine yaklaşan Celaleddin’i gösterir.
Cuci: – Kim bu yiğit?
Noyan: – Şehzade Celaleddin! Gitmemiz gerekiyor Cuci!
Cuci, Celaleddin’e bir müddet bakakalır. Celaleddin, kendisine bakmakta olan Cuci’yi görünce ona doğru atılır. Yanındaki korumalarını bir anda etkisiz hale getirerek Cuci’ye kılıç savurur. Cuci, kılıç darbesinden kurtulmak için kendisini arkaya atsa da omzundan yara alır. Sultan, otağın önünde Celaleddin’e büyük bir memnuniyetle bakmaktadır. Humartigin de artık cesaretlenmiştir. Onun askerleri de korkusuzca Moğolların üzerine atılmaktadır. Sultanın askerleri ise kaçan Moğolları peşinden kovalar.
SAHNE-21
Savaş Meydanı
Sultan, Humartigin ve diğer komutanlarla ölülerin ve yaralıların toplandığı meydanda durmaktadır. Cesetlerin toplanmasını kontrol eden Celaleddin babasını görünce atından inerek onun yanına gider. Sultan, oğlunun omzuna yavaşça dokunur.
Sultan: – Bu savaş senin savaşın oldu oğlum! Bir sultan gibi savaştın!
Sultanın bu sözlerinden sonra, elleri bağlı halde duran Humartigin atını mahmuzlayarak cesetleri toplamakta olan beylerin yanına gider.
Celaleddin: (Ölülere bakarak) – Cengiz Han bu yenilgiyi sindiremeyecektir. Savaş artık kaçınılmaz oldu!
Oğlunun bu sözleri sultanın yüreğinde korku uyandırır. Sultan da kafasını sallayarak onu onaylar.
SAHNE-22
Çölde