Garip şey! Meğer Müslüman olduğumuz için başımızın etrafına bir “demir halka” geçirilmiş, o halka da duyularımızı her çeşit ilme, her türlü öğrenime ve yeni bilgilere kapalı tutarmış ve bizim bundan hâlâ haberimiz yokmuş!
Müslümanların mektep bulabildikleri yerlerde eğitim ve öğretim vasıtalarındaki bin türlü eksikliğe rağmen o mekteplere devam eden diğer dinlere mensup öğrencilerden her zaman üstün olageldiklerini Renan nasıl inkâr edebiliyor? Yoksa iddiasına delil göstermemeyi kendi şanından sayıp karşı tarafın gösterdiği delilleri kabul etmemesi münazara tarzının bir gereği midir?
Renan’nun risalesinden anlaşılan ve aşağıda söz konusu edilecek fikrine bakılırsa tabiat ve matematik bilimleriyle meşgul olan Müslümanlar, her hâlükârda dinî düşünceden ve dine itina etmekten uzak gibi görülecektir. Bununla beraber, biraz kendileriyle konuşsa o Müslümanları herkesten daha sağlam şekilde dine bağlı bulacaktır çünkü matematik ve tabiat bilimleriyle uğraşan Müslümanların, o bilimlerle ilgili konularda “Güneşin kendi yörüngesinde gitmesi…”,4 “(…) Bulutlardan da su indirdik…”5 ve “Sizleri çiftler olarak yarattık.”6 gibi ayetlerde açık deliller görerek imanları bir kat daha kuvvetlenir.
Bay Ernest Renan’nun yukarıda bahsedilen ve “Bir Müslüman çocuğu…” ifadesiyle başlayan, “(…) En köklü kötülüğüdür.” sözleri ile son bulan sözleri, bu ibareyi takip etmiştir.
Bay Ernest Renan’nun bu iddiasını da cevapsız bırakmayalım. Acaba bu fikri ileri süren Renan’nun inancına göre kendi dinini diğer dinlerden, kendi milletini de diğer milletlerden daha üstün tutmak sadece Müslümanlara mı mahsustur? Hristiyanlığa, Yahudiliğe, ateşperestliğe, putperestliğe inananların, kendi dinlerini başka dinlerden, kendi milletini başka milletlerden aşağı veya onlarla eşit gördüğünü iddia etmek mümkün müdür? Elbette değildir. Kendi inancına göre hak dine uyduğu için milletini diğer milletlerden daha üstün saymak; İslam’a göre niçin diğer milletlerden daha aşağı olmayı gerektirsin de Hristiyanlara, Yahudilere ve başkalarına göre öyle olmasın? İslam’ın ilim alanındaki etkileri kadar önemli bir mesele bu türlü delillerle mi halledilecek(!)
Yine makale sahibi der ki:
Dinî amellerinin sadeliği, Müslümanlara, diğer dinler hakkında pek de haklı sayılmayacak bir küçümseme fikri verir.
Bay Renan bilmezse bile vukuf sahipleri layıkıyla bilmektedir ki Müslümanlar, dinî amellerinin sadeliğini, zorluğunu hiçbir vakit düşünmemiştir ve düşünmez de… Hiçbir Müslüman diğer dinlere aşağılayıcı bir gözle bakmaz. Diğer dinler ilahi kitaplara dayanıyorsa onlar İslam indinde hor değil, hükmü kalkmış inançlardır. Eliyle yaptığı puta, kendisini yarattığını sanarak tapanların batıl inançlarına, Müslümanlar da Hristiyanlar da Yahudiler de dinsizler de yalnız hakaretle değil, tabii olarak alay nazarıyla bakarlar.
Hiçbir dine mensup olmayan Bay Renan için Hristiyan ve Yahudilerin, İslam’ı hak dinlerden saymaması mazur görüldüğü hâlde İslam’ın, Hristiyanlığı ve Yahudiliği hükmü kalkmış birer din olarak görmesi, acaba niçin saldırı sebebi olabiliyor? Putperestlere, ateşperestlere ve hatta dinsizlere dair, ehl-i kitabın sahip olduğu bir fikirden dolayı Renan, sadece Müslümanları suçlayamaz. Makale sahibinin yanlış zannına göre Müslümanlar, yüce Allah’ın; ikbal, kuvvet ve şahsi özellikleri nazarıdikkate almaksızın kime nasip ederse ona iyilik edeceği inancında bulundukları için eğitim ve ilme, Avrupa düşüncesini meydana getiren her türlü hususa tam bir hakaretle bakarlarmış(!) Yüce Allah’ın lütfunu hiçbir kayıt ve şarta bağlamamak yanlış bir inanç mıdır? Meşhur bir hatip olan Renan, dünyada ikbale ve kudrete sahip olanların hepsinin bilgi ve beceri sahibi kişiler olduğunu, her bilgi ve beceri sahibinin ikbal ve kuvvet mevkisine ulaştığını iddia ederse ileri sürdüğü bu tezini mütalaa sahiplerine kabul ettirebilmek için insanlık tarihini kitaplıklardan, fikirlerden tamamen kaldırmak yetmez, çağdaşların durumunu birbirinden gizlemeye de bir çare bulmak lazım gelir!
Bir de Müslüman’ın bu inançta bulunması, niçin ilme hor bir gözle bakmasını gerektirsin? İlim, sadece güç, kudret, mevki ve makam elde etmek için mi öğrenilir?
Fransız milletine mensup olan Bay Renan’nun kendi ülkesinde asilzade olmadıkça bir kimsenin mevki ve makam elde etmesinin mümkün olmadığı zamanlarda, ilmin çeşitli kademelerine nefislerini vakfetmiş olan Descartes’lar, Pascal’lar, hangi kudret ve ikbale ulaşmak için çalışmışlardır? Polonya’da Kopernik krallığa, Roma’da Galileo papalığa seçilmek için mi kendini ilme adamıştı?
İlim öyle bir sevgilidir ki tutkunları sırf ona kavuşabilmek için ömürlerini tüketirler. İlmi istifade vasıtası yapmak için öğrenenlerin hiçbir zaman ilim alanında yüksek bir mevki ve makama ulaştıkları görülmemiştir.
Bu akli delillere de ihtiyaç yoktur. Hakikati ispat için fiiliyat yeterlidir. Eğer İslam, ilme hor gözle bakmış olsaydı, Müslümanlar arasından hiçbir âlim çıkmazdı. Bay Renan, “Müslümanlardan âlim çıkmamıştır.” diyecekse açıklasın da bunun üzerinde duralım. Bay Ernest Renan gittikçe tuhaflaşıyor.
Renan, yukarıda açıklandığı gibi İslam’ın; eğitime, ilme, Avrupa fikrini teşkil eden her türlü meziyete tam bir hakaretle baktığını açıkladıktan sonra der ki: İslam inancı ile aşılanmış olan bu yara, o kadar kuvvetlidir ki her türlü ırk ve milliyet ayrılıkları İslam’ın kabulüyle mahvolur. Berberi, Sudanlı, Çerkez, Afganlı, Malezyalı, Mısırlı, Habeşli milletler, Müslüman olunca artık Berberi, Mısırlı, Sudanlı değil, sadece Müslüman’dır.
Renan’ın mukaddimesi ile sonucu arasında münasebet bulunduğunu keşfedebilenlere büyük bir mükâfat verilse yeridir(!)
Ne olmuş? İslam, her türlü ikbal, kudret ve kuvvetin hakiki kaynağının yüce Allah olduğunu kabul edermiş, bundan dolayı eğitim ve ilme hor gözle bakarmış; bunun için de Müslüman olan herkes, ırk ve milliyetini unutarak sadece Müslüman kalırmış!
Burada, ilme hor gözle bakmakla Müslümanların milliyetlerini kaybetmeleri arasında bir münasebet var mıdır? Yazar geçinen bir adam için konferans verirken değil, belki sayıklarken bile bu kadar saçmalamak ayıp karşılanır.
Tarihen sabittir ki İslam devletleri arasında ortaya çıkan birtakım ihtilaflar üzerine İslam’ı kabul etmiş milletlerin tamamı milliyetini muhafaza edebilmiştir ancak bunlardan hangisine sorulursa sorulsun, diğer dinlerin mensupları gibi Müslüman sıfatını, Çerkez veya Afgan sıfatına tercih ettiği görülür.
Bununla beraber konferans sahibine şunu soralım:
“İslam, birçok milliyeti mahvedip insanların kaynaşmasını engelleyen şeylerden birini imkân derecesinde azaltmış olsaydı, fikr-i hikmetçe takdir olunamayacak bir durum mu ortaya çıkmış olurdu?”
Yine makale sahibi der ki:
Bu durumdan, yalnız kendine has düşünce tarzını muhafaza edebilen İran müstesnadır çünkü İran, İslam’da kendine mahsus özel bir mevki kazanmıştır. İranlılar, Müslüman olmaktan öte Şii’dir.
Müslümanlıktan ziyade Şii olmak ne anlama geliyor? Müslüman olmayan Şii de mi varmış! Bazı edebî tabirlerde bu tür kelime oyunlarına yer verilebilir fakat ciddi bir esere manasız söz karıştırmanın yeri yoktur.
Bay Renan, Şiiliği İran’a has bir mezhep ve bu özelliği de İranlıların Müslümanlar arasında özel bir yer