Anne Frank'ın Hatıra Defteri. Анна Франк. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Анна Франк
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6486-08-9
Скачать книгу
ve Aziz Nikolas Bayramı, bu yıl neredeyse aynı zamana denk geliyordu. Aralarında yalnızca bir gün vardı. Hanuka için çok bir şey yapmadık, birkaç mum yakarak birbirimize ufak tefek hediyeler verdik. Çok mumumuz yoktu. Onları sadece on dakikalığına yakabildik ama söylediğimiz şarkıların yanında bunun pek bir önemi yoktu. Bayan van Daan, tahtadan menora dediğimiz yedi kollu şamdandan yaptı ve her şey halledildi.

      Cumartesi günkü Aziz Nikolas Bayramı çok daha eğlenceli geçti. Yemek boyunca babamla fısıldaşan Bep ve Miep’in neler konuştuklarını merak ettik. Ortada bir plan var gibiydi. Tam tahmin ettiğim gibi, saat sekizde zifirî karanlık olan koridordan geçerek alt kata indik. (Çok ürpermiştim ve sağ salim yukarı çıkmayı diliyordum.) Penceresi olmayan bir odaya geldik ve ışıkları açtık. Ardından babam büyük dolabı açtı.

      “Ne kadar harika!” diye bağırdık hep bir ağızdan.

      Köşedeki büyük sepetin içinde bugüne özel rengârenk süslemeler ve bir adet Kara Peter maskesi vardı.

      Sepeti aldığımız gibi üst kata çıktık. İçinde herkes için küçük hediyeler vardı. Hediyelerin yanına da onlarla uyumlu mâniler yazılmıştı. Bu özel günde insanların birbirine yazdığı mânileri bilirsin, onlardan bahsetmeme gerek yok.

      Ben bir tane oyuncak bebek aldım. Babam da kitap desteği aldı. Her şey çok güzeldi. Daha önce bu günü kutlamayan sekiz kişi için güzel bir başlangıç oldu.

En iyi arkadaşın, Anne

      Not: Bizim de aşağıdakiler için hediyelerimiz vardı. Hepsi de iyi günlerimizden kalma şeylerdi. Miep ve Bep, hediyeden ziyade her zaman para verilmesini tercih ederler.

      Bugün, Bay Voskuijl’in Bay van Daan için küllük, Bay Dussel için çerçeve, babam için de kitap desteği yaptığını öğrendik. İnsanın kendi elleriyle böyle akıllıca şeyler yapabilmesi bana inanılmaz geliyor.

      10 Aralık 1942, Perşembe

      Sevgili Kitty,

      Bay van Daan et, sosis ve baharat işiyle uğraşıyor. Firmaya tercih edilme nedeni baharat bilgisiymiş. Onun için sosis bilgisi işimize çok yarıyor.

      Zor zamanlarımız için konserve yaparız diye pek çok et aldık. (Merdiven altı tabii.) Bay van Daan bunları sucuk ve sosis yapmaya karar verdi. Etlerin tam üç kez öğütücüden geçirilmesini izlemek çok eğlenceliydi. Ardından etlere birkaç harç eklendi ve uzun çubuklar yardımıyla bağırsaklara dolduruldu. Öğle yemeğinde sucuk ve Alman usulü lahana turşusu yedik. Saklayacağımız sosislerin çok iyi kurumuş olması lazımdı ki onları bir iple tavana gererek asabilelim. Odaya gelenler bu görüntü karşısında gülüyor. Gülünmeyecek gibi değil ki!

      Mutfak savaş alanı gibi. Eşinin mutfak önlüğünü giyen Bay van Daan olduğundan daha şişman gözüküyordu ve etlerle uğraşıyordu. Elleri kan içinde, yüzü kıpkırmızı, önlüğü desen batmış hâlde tam bir kasap gibiydi. Bayan van Daan tek seferde pek çok işle ilgileniyordu. Bir yandan bir kitap yardımıyla Hollandaca çalışıyor, aynı zamanda çorba karıştırıyor, etleri kontrol ediyor, kırılan kaburga kemiğinin acısına söyleniyordu. Yaşını başını almış hatunlar(!) popolarındaki fazla yağdan kurtulmayı umarak böyle aptal sporlar yaparsa olacağı bu! Dussel’in gözü mikrop kapmıştı ve ocağın yanında gözüne papatya çayı bastırıyordu. Pim, pencereden içeri gelen güneş ışığını karşısına almış oturuyor, sandalyesini bir o yana bir bu yana döndürüyordu. Romatizması azmış olabilir diye düşündüm çünkü hafiften kamburu çıkmış vaziyette oturuyor ve yüzünde acı çeken bir ifadeyle Bay van Daan’ın gözüne bakıyordu. Onu görünce aklıma fakirhanedeki yaşlı yatalaklar geldi. Peter desen, Mouschi ile odada koşuşturuyordu. Annem, Margot ve ben haşlanmış patates soyuyorduk. Şunu söylemeliyim ki hepimiz Bay van Daan’ı seyretmekten kendi işimizi doğru dürüst yapamıyorduk.

      Dussel, kliniğini açtı. Eğlencesine, ilk hastasına yaptığı muayeneden bahsedeceğim.

      Annem ütü yaptığı için ilk kurban, odanın ortasında sandalyede oturmakta olan Bayan van Daan oldu. Dussel, ciddi bir tavırla çantasını çıkardı ve dezenfektan olarak kolonya, parafin yerine de vazelin istedi. Bayan van Daan’ın ağzına doğru baktıktan sonra ağrıyan bir dişine dokundu. Bayan van Daan, dişine her dokunulduğunda acı içinde kıvranıyordu. Uzun süreli bir tahkikten sonra (ki bu Bayan van Daan’a göre uzundu. Yoksa iki dakikadan fazla sürmedi.) Dussel dişi kazıyarak çıkarmaya başladı. Fakat Bayan van Daan’ın daha ileri gidilmesine tahammülü yoktu. Kolları ve bacaklarıyla Dussel’i itekledi ve sonunda Dussel elindeki aleti bırakıverdi… Ama Bayan van Daan’ın ağzının içine… Alet dişe sıkışmıştı. Bayan van Daan panikle ağlamaya başladı (aletin verdiği imkân kadarıyla) ve aleti dişinden çıkarmaya çalıştı ama yanlışlıkla daha da içeriye itti. Bay Dussel bu manzarayı, ellerini beline koymuş izliyordu. Tüm bunları izleyen diğerleri de gülmemek için kendilerini zor tutuyordu. Bu yine normal bir bağırmaydı. Onun yerinde ben olsam kesin kıyameti koparırdım. Uzun soluklu tekmelemeler, bağırmalar, yakarmalardan sonra Bayan van Daan aleti çıkarmayı başardı. Bay Dussel hiçbir şey yaşanmamışçasına işine devam etti. Bay Dussel o kadar hızlıydı ki Bayan van Daan’ın daha fazla ses çıkarmaya vakti yoktu. Bay Dussel daha önce almadığı kadar çok yardım aldı. İki asistan bile yeterli değildi. Bay van Daan ve ben işimizi gayet güzel yaptık. Tüm bu görüntü, Orta Çağ’dan kalma “Lak Lak Çalışırken” adlı bir tabloyu andırıyordu. Bu arada, hastanın çorbayla ilgilenmesi lazımdı. Şu bir gerçek ki Bayan van Daan bir daha ömrü hayatında dişçiden randevu almayacak.

En iyi arkadaşın, Anne

      13 Aralık 1942, Pazar

      Sevgili Kitty,

      Araladığım ağır perdelerden dışarıya bakarak güzel ve konforlu olan ön ofiste oturuyorum. Burası loş ama sana yazabileceğim kadar aydınlık bir alan.

      Dışarıda gelip geçen insanları seyretmek gerçekten garip. Sanki çok önemli bir yere yetişeceklermiş gibi hepsi aceleyle yürüyor. Neredeyse kendilerine çelme takacaklar. Bisiklet kullananlar çok süratli sürüyor. Neredeyse suratlarını göremiyorum. Buradaki komşular hiç sempatik değiller. Hele çocuklar. O kadar pisler ki onlara tırnağımın ucuyla bile dokunmam. Gerçek birer kenar mahalle çocukları ve hepsi de sümüklü. Konuşmalarını zar zor anlayabiliyorum.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Altı köşeli yıldız (ç.n.)

      2

      Harf, noktalama işareti ve kelime yerine sembol ve kısaltma kullanılan