“Bu parçaların tümü bir arada bir kadını oluşturur.”
Doktorun dediklerinin ardından önemli bir söz söyledim:
“Sağlıklı aşk; tek ve bütün bir kadını, karakteri ve zekâsını kapsayacak şekilde kucaklamaktır.”
O zamana kadar kesinlikle böyle bir aşk ile karşılaşmamıştım ve başıma geldiğinde de beni iyileştirmedi ama benim için önemli olan, bilge bir kişinin sağlıklı bulduğu yerde hastalığı çıkarabilmem ve hatta ona tanı koyabilmiş olabilmemdi.
Doktor olmayan bir arkadaş, beni de hastalığımı da daha iyi anladı. Anlamasının bana pek de bir faydası olmadı ama yaşamımda bugün bile yankılanan yeni bir nota edinmiştim.
Bu arkadaşım, boş zamanlarını edebî eserler ve incelemeler ile süsleyen zengin bir beyefendiydi. Yazdığından çok daha iyi konuşurdu ve bu yüzden dünya, onun ne kadar nitelikli bir edebiyat adamı olduğunu öğrenemedi. Kilolu ve iriydi, onu tanıdığımda var gücüyle zayıflamak için uğraşıyordu. Birkaç gün içinde önemli sonuçlara ulaşmıştı, öyle ki hasta biri onun yanında daha sağlıklı hissedebilmek umudu ile ona yaklaşıyordu. Onu kıskanıyordum çünkü istediğini yapmayı biliyordu. Tedavisi bitene kadar yanında kaldım. Günden güne eriyen göbeğine dokunmama izin veriyordu, sırf hasedimden ve fesatlığımdan kararını zayıflatmak istercesine sözler ediyordum.
“Peki tedaviniz bittikten sonra bu sarkan cildinizi ne yapacaksınız?”
Zayıflamış yüzünü komik kılan büyük bir sükûnetle cevap verdi:
“İki gün içinde masaj tedavisi başlayacak.”
Tedavisi tüm ayrıntıları ile düzenlenmişti, kendisinin de tedavinin her aşamasına atlamadan katılacağı kesindi.
Ona çok güveniyordum, bu nedenle hastalığımdan bahsettim. Nasıl bahsettiğimi de hatırlıyorum. Önce bir günde sayısız sigara içtiğimi, bu yüzden de sigara içmeyi bırakmanın günde üç öğün yemeyi bırakmaktan daha zor olduğunu söyledim ona, üstelik sigaralardan her biri, o yorucu kararı almak zorundaymışım gibi hissettiriyordu. Böylesi bir karar, insanın aklına takılınca da başka bir şey yapmak gelmezdi içinden. Neticede pek çok işi aynı anda yapmak konusunda Jül Sezar’ın eline kimse su dökemezdi. Mirasımı yöneten Olivi hayatta olduğu sürece, hiç kimsenin çalışmamı istemeyeceği de kesindi ama nasıl olur da benim gibi bir insan düş görmenin ya da yeteneği olmasa da keman çalmanın dışında, bu dünyada bir şeyler yapmayı beceremezdi?
Zayıflamış bu iri adam cevabını hemen vermedi. O bir yöntem adamıydı ve bu yüzden de uzun süre düşündü. Sonra bu bahisteki üstünlüğünü göz önüne alarak bir âlim edasıyla bana gerçek hastalığımın sigara olmadığını, karar verebilmek olduğunu söyledi. Dolayısıyla ben bir karar vermeden kendiliğinden bu kötü alışkanlığımdan kurtulmaya uğraşmalıydım. İçimde -ona göre- yıllar içinde iki farklı kişilik oluşmuştu. Biri emrediyor, diğeri köle gibi boyun eğiyordu, gözetim azalır azalmaz da özgürlük sevdasıyla ustanın iradesine baş kaldırıyordu. Bu nedenle ona mutlak özgürlük vermem ve aynı zamanda kötü alışkanlığımın yüzüne yeni bir şeymiş ve daha önce hiç görmemişim gibi bakmam gerekiyordu. Onunla savaşmamalıydım, dahası ona aldanmamalı, bana layık olmayan bir misafir olarak kabul etmeli ve sırt çevirmeliydim. Basit, değil mi?
İşin aslı gerçekten de bana basit gelmişti. Büyük bir çaba harcayıp aldığım tüm kararları ortadan kaldırdığım ve birkaç saat de sigara içmeden durduğum da olmuştu, işte o an ağzımda yenidoğan bir bebeğin hissettiği türden masum bir tat hissedince canım sigara içmek istedi, içince de pişman oldum bu yüzden de bu son sigaram diye aldığım kararımı tekrarlamak zorunda kaldım. Daha uzun bir yoldu bu ama hep aynı yere çıkıyordu.
Şu namussuz Olivi bir gün bana bir fikir verdi: Kararımı bir bahis ile güçlendirmeliymişim.
Bana öyle geliyor ki Olivi’nin dış görünüşü onu tanıdığım günden beri hiç değişmedi. Hep böyleydi bana göre. Biraz beli bükülmüş ama sapasağlamdı, yine de bana ihtiyarlamış gibi gelirdi. Bugün seksen yaşındayken nasıl ihtiyar gözüküyorsa öyle işte. Benim yerime çalıştı durdu, hâlâ da çalışıyor ama onu sevmiyorum çünkü yaptığı işle, benim iş yapmamı engelliyormuş gibi hissediyorum.
Ve bahse girdik! İlk sigara içen parayı ödeyecek ve sonra ikimiz de özgürlüğümüze kavuşacaktık. Böylece babamın mirasını boşa harcamama engel olmak için başımda nöbet tutan yöneticim, dilediğimce yönettiğim annemin mirasına göz koymuş oldu!
Bahisten zararlı çıktım. Eskiden ara sıra da olsa ona efendilik yaptığım olurdu ancak şimdi zerre kadar sevmediğim Olivi’nin kölesi olmuştum! Hemen sigaramı yaktım. Sonra gizli gizli sigara içmeyi sürdürerek onu aldatabileceğimi düşündüm. Ama o zaman bu bahse niye girmiştim, ne anlamı kalacaktı?.. Bu durumda son bir sigara içmek için bahse uygun bir tarih arayışına girdim, böylece bana o tarihi Olivi söylemiş gibi hayal edecektim. Ama içimdeki isyan dinmedi, sigara içme arzusuyla nefessiz kalmaya başladım. Daha fazla dayanamayıp bu yükten kurturabilmek için Olivi’ye gidip her şeyi itiraf ettim.
İhtiyar gülümseyerek hemen aldı parayı, cebinden bir puro çıkarıp yaktı ve büyük bir zevkle içti. Bahsi bozup bozmadığına dair hiç şüphe duymadım. Diğerlerinin benden farklı bir mizaca sahip olduğu ortada.
Oğlum üç yaşına bastığında, karımın aklına iyi bir fikir geldi. Her şeyden uzaklaşarak bir süre sağlıkevinde kalmamı tavsiye etti. Hemen kabul ettim çünkü her şeyden önce oğlum, beni yargılayabilecek yaşa geldiğinde kendimi dengeli ve dingin hâlde bulmak istiyordum, daha ivedi sebep ise Olivi hastaydı, beni terk edeceğini söylüyor tehdit ediyordu, her an onun yerini almak zorunda kalabilirdim oysa ben, vücudumdaki nikotin nedeniyle kendimi böyle önemli bir faaliyete hazır hissetmiyordum hiç.
Başlarda sağlıkevleri ile ünlü İsviçre’ye gideyim diye düşündük ama sonra Muli isimli bir doktorun Trieste’de bir tesis açtığını öğrendik. Karımı onunla görüşmekle görevlendirdim, doktor başkalarının da yardım edeceği bir hasta bakıcının denetiminde kapalı bir daireye yerleşmemi teklif etmiş. Karım bu tavsiyeden bahsederken ilkin gülümsüyordu, sonra da kendini tutamayıp pervasızca gülmeye başladı. Beni hapse attırma fikri onu eğlendiriyordu, ben de içtenlikle katıldım kahkahalarına. Tedavim ile ilgili denemelerimde ilk kez benimle birlikte hareket ediyordu. O zamana kadar rahatsızlığımı hiç ciddiye almamıştı, sigara içmenin biraz tuhaf ve sıkıcı bir yaşam biçiminden başka bir şey olmadığını söylerdi. Benimle evlendikten sonra eski özgürlüğümün ardından hiç nedamet duymamam, onun için hoş bir sürpriz olmuştu, ben ise o sırada başka şeyler ardından nedamet duyuyordum.
Olivi’nin ertesi aydan sonra hiçbir durumda benimle kalmayacağını söylediği gün, sağlıkevine doğru yola koyulduk. Evde bir valize birkaç parça çamaşır koyduk ve akşam olunca hemen Doktor Muli’ye gittik.
Bizi kapıda bizzat kendisi karşıladı. Dr. Muli o zamanlar yakışıklı bir gençti. Yazın ortasıydı ve o küçük, gergin, parlak siyah gözlerinin daha da iyi parladığı güneşten yanmış yüzü ve yakasından ayakkabılarına kadar bembeyaz kıyafetiyle zarafeti temsil ediyordu. Ona hayran kalmıştım ama belli ki o da bana hayran kalmıştı. Hayranlığının nedenini anladığımda biraz utanarak dedim ki:
“Sanırım siz bu rahatsızlık için, tedavi gerektiğine de benim bunu ciddiyetle uygulayabileceğime de inanmıyorsunuz.”
Doktor,