Gülümseyerek kabul etti. Acaba şimdi konuya girmeli miydim? Doğru evine gittiğini ekledi, bu yüzden konuşmak için sadece beş dakikam olduğunu anladım ve ona söylemem gereken önemli şeyler için bu zamanın yeterli olup olmayacağını hesaplarken, o beş dakikanın yarısı gitti bile. Tamamen anlatamamaktansa hiç söylememek daha iyi olacaktı. O zamanlar bir kız genç bir erkeğin kendisine eşlik etmesine izin verirse adı çıkardı, bu gerçeği düşününce kafam karıştı. O bana bu izni vermişti. Mutlu olmam gerekmez miydi? Bu sırada yüzüne baktım, öfkeden ve kuşkudan bulanıklaşmış olan tutkumun beni ele geçirdiğini hissediyordum. En azından hayallerimi geri alabilir miydim? Çizgilerinin uyumuyla gözüme hem küçük hem de büyük görünüyordu. İşin aslı, onun yanındayken düşler kendiliğinden hep birlikte geri geliyorlardı. Bu benim onu arzulama şeklimdi, için için pek bir sevinerek kavuştum bu duyguya. Ruhumdan, öfkenin de kızgınlığın da izi silindi gitti.
Ama birden arkamızda tereddütlü bir ses duyduk:
“Hanımefendi izin verir misiniz?”
Öfkeyle döndüm arkamı. Henüz başlamadığım açıklamalarımı bölmeye cüret eden de kimdi? Esmer, solgun benizli, sakalsız genç bir beyefendinin endişeyle bakan gözleriyle karşılaştım. Döndüm, benden yardım isteyecek mi diye umutlanarak Ada’ya baktım. Bir hareketi yeterdi, bu küçük beyin üzerine atlayarak cüretinin hesabını sorardım bir güzel. Hele bir de inat etseydi!.. İşte böyle acımasız bir güç gösterisine girişmiş olsaydım, hastalık mastalık kalmazdı bende.
Ama Ada o işareti vermedi. Yanak ve ağız çizgilerinin yanı sıra gözlerindeki parıltıyı da değiştiren içten bir gülümseme ile ona elini uzattı:
“Bay Guido!”
Bu isim canımı yaktı. Az önce bana soyadımla seslenmişti.
Bay Guido’ya daha yakından baktım. Giyim kuşamı çok zarifti, eldivenli sağ elinde, kilometre başına bir servet ödeseler de yanımda gezdirmeyeceğim fil dişi saplı upuzun bir baston tutuyordu. Bu adamı, Ada için tehlike olarak gördüm diye kendimi suçlamadım. Şık giyinen ve bu tür bastonları taşıyan nice karanlık tipler vardır bu dünyada.
Ada’nın gülümsemesi, beni yeniden en yaygın toplumsal ilişkilere sürükledi. Bizi birbirimize tanıştırdı. Ve ben de gülümsedim! Ada’nın gülümsemesi, hafif bir esintinin dokunduğu berrak bir suyun dalgasını andırıyordu. Benimki de benzer bir dalgalanmayı hatırlatıyordu ama bu dalganın müsebbibi, suyun içine atılan bir taştı.
Adı Guido Speier’di. Gülümsemem doğallaştı çünkü o an, tatsız bir şey söyleme fırsatım olmuştu:
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.