Yunus, Türkçenin zaferidir vesselam.
Yunus Emre’nin Şiir Anlayışı ve Edebiyatımızdaki Yeri
12. yüzyılda Türkistan’da Ahmet Yesevi ile başlayan tasavvufi şiir geleneğimiz, Anadolu’da Yunus’la sanki yeniden ve daha üstün bir şekilde yeşermiştir. Türkistan’da Ahmet Yesevi’nin “Hikmet” adı verilen şiirleri doğu Türklerinin üzerine ebedî bir güneş gibi doğarken, batı Türklerinin üzerine de “İlahi” adıyla Yunus’un sonsuz güneşi ışıyordu.
Kendisinden sonra bir “Yunus Okulu”nun doğmasına yol açan Yunus, büyük bir mutasavvıf halk şairidir; fakat o, tarzı, bilgisi, üslubu, kültürü, dili ile açıkça “ozan”, “saz şairi”, “âşık” adı verilen ve şiirlerini saz eşliğinde söyleyen diğer halk şairlerinden ayrılır.
İlahilerinde aşk anlayışını derin bir samimiyetle aksettirmiştir. Şiirleri yapmacıktan uzaktır. Sadeliği içinde insana basitmiş gibi gelen söyleyişi, aslında hiç de kolay olmayan “sehl-i mümteni” denilen bir söyleyiş zirvesidir. Kolaylık sadece görünüştedir. Hiçbir sanat kaygısı taşımıyormuş gibi kendiliğinden söylenivermiş izlenimi uyandıran bu şiirlerde, tasavvufun söylenmesi zor heyecanlarını son derece kolay ve güzel ifade etmiştir.
Yunus Emre, bu dünyaya şiir söylemek üzere gelmiş görevli bir şair olduğunun idrakindedir:
Uş yine geldim ki bunda sır sözün ayan eyleyem
Bir söz ile yeri göğü cümlesin hayran eyleyem
Yunus açık söylemekten yanadır; kapalı söylemeyi sevmez. Açık ve yalın söyleyerek sırları açığa çıkardığını ifade eder:
Bu bizden önce gelenler manayı pinhan dediler
Ben anadan doğmuş gibi geldim ki uryan eyleyem
Yunus yalnız tasavvuf edebiyatımızın değil, bütün Türk edebiyatının birkaç büyük şairinden biridir. Allah aşkını, insan sevgisini, merhamet ve müsamahayı, ölüm ve gariplik duygularını onun kadar içli, duygulu ve derin anlatan şair çok azdır. Lirik şiir tarzında dünya çapında bir dehadır. Didaktik şiirlerinde bile üstün bir lirizme ulaşan Yunus’un ustalığı, en soyut düşünceleri çok rahat bir edayla söylemesidir. Evrensel temaları, bütün insanlığı ilgilendiren büyük bir mesajı, millî dil ve şekiller içerisinde millî ve şahsi bir üslupla en güzel şekilde ifade etme başarısını göstermiştir.
Yunus Emre şiirlerinde esas olarak hece ölçüsünü kullanmıştır. Aruz ölçüsüyle yazdığı şiirleri de vardır; fakat bunlar sayıca azdır. Aruzla ve heceyle yazdığı şiirlerinden çoğu musammat tarzındadır. Yani beyit esasına göre yazılmıştır ve ortadan kafiyelidirler; beyitler ortadan bölündüğü zaman dörtlük olurlar. Kafiye konusunda Yunus’un çok titiz olduğu, özen gösterdiği söylenemez. Bazı şiirlerin kafiyelerinin bozulduğu görülmektedir. Bazı şiirler de sadece rediflerle yazılmıştır.
Risalet’ün-Nushiye ve Divan olmak üzere Yunus’un iki eseri vardır. Şiir sanatını, estetik ilgilerini ve düşünce dünyasını asıl Divan’ında bulabiliyoruz. Kendisi daha hayattayken şiirlerinin bir araya getirilip Divan’ının oluşturulduğunu öğreniyoruz:
Yunus olduysa adım pes ne aceb
Okuyalar defter ü divanımı
Fakat bugün elimizde Yunus zamanından kalma bir divan yazması yoktur. Eğer Yunus tarafından tanzim edilen bir nüsha bugüne dek gelmiş olsaydı, daha sonraki yüzyıllarda başka Yunuslara ait olan şiirler Yunus Emre’ninkilerle karışmayacaktı. Çünkü daha sonraki yüzyıllarda yaşayan Yunus ya da Yunuslara ait şiirler Yunus Emre’nin şiirleri ile karışmıştır.
Türkiye’de Yunus Emre üzerine en kapsamlı araştırmaları yapmış olan Mustafa Tatcı’nın hazırladığı Yunus Emre Divanı’nda 417 şiir bulunmaktadır. Tatcı başka Yunuslara ait olan şiirleri bu divana almamıştır.
Risalet’ün-Nushiye mesnevi şeklinde yazılmış tasavvufi bir nasihatnamedir. 600 beyitten meydana gelen eser didaktik olduğu için şiiriyet düşüktür. Mesnevinin konusu insan-ı kâmil olma yolunda yaşanılan manevi yolculuk ve bu yolculukta yaşananlardır.
Onun şiirlerinde en çok ilahî aşk, din, ahlak, gurbet, ölüm, fânilik ve tabiat temaları işlenmiştir. Şiirde bitmeyen bir arayış içindedir; bu sebeple daima yeni kalmanın sırrını bulmuştur:
Her dem yeni doğarız
Bizden kim usanası
Her okunduğunda yeni okunuyormuş gibi bir izlenim vermek öyle her şairin harcı değildir; bu Yunus ve Yunus gibi gerçek şairlere has bir özelliktir. Yunus ufkumuzda her dem doğmaya devam ediyor…
Seçme Şiirler
Sensiz Yola Girer İsem
Sensiz yola girer isem çarem yok adım atmaya
Gövdemde kuvvetim sensin başım götürüp gitmeye
Gönlüm canım aklım dilim senin ile karar eder
Can kanadı açık gerek uçuban dosta gitmeye
Kendiliğinden geçeni doğan eder maşuk anı
Ördeğe kekliğe salar sürü irüben tutmaya
Bin Hamzaca kuvvet vermiş kadir Çalap aşk erine
Dağları yolundan ırar kasteder dosta gitmeye
Yüz bin Ferhad külüng alıp kazar dağlar bünyadını
Kayalar kesip yol eder ab-ı hayat akıtmaya
Ab-ı hayatın çeşmesi âşıkların visalidir
Sohbeti aşk ile eder susamışları yakmaya
Âşık mı derim ben ona Tanrı’nın uçmağın seve
Uçmak dahi tuzak imiş mümin canların tutmaya
Âşık olan miskin olur Hak yoluna teslim olur
Her ne dersen boyun tutar çare yok gönül yıkmaya
Bildik gelenler geçtiler gördük konanlar göçtüler
Aşk şarabın içen canlar uymaz göçmeye konmaya
Tutulmadı Yunus canı geçti tamudan uçmaktan
Yola düşüp dosta gider ol aslına ulaşmaya
Aşktan Dava Kılan Kişi
Aşktan dava kılan kişi hiç anmaya hırs u hevâ
Aşk evine girenlere ayruk ne meyl ü ne vefa
Gerçek âşık olan kişi anmaya dünya ahiret
Âşık değildir ol kişi yürüye izzeti kova
İzzet ü erkân kamusu bunlardır dünya sevgisi
Aşktan haber eyitmesin kim dünya izzetin seve
Diliyile aşk diyenler bilmezler aşk neydüğini
Benim cevabım sen eyit aşka izzet midir bahâ
Her kim izzetten geçmedi âşıklık bühtandır ona
Hergiz girdiği yok-durur aşk ile izzet bir eve
Bu cümle âşık olanlar aşk ile geldiler yola
Müşahedeye