Ancak Carpini’nin Polo’dan önce davrandığını ve “Uzakdoğu’yla ilgili kitap yazan ilk Batılı” onurunun Carpini’ye ait olması gerektiğini de unutmamak gerek.
Gösterişli Şeytanlar
İkisini bir arada hayal etmek zor olsa da Şair Dante Alighieri, Marco Polo’nun çağdaşıydı. Dante’nin seyahatleri Polo’nunkilere kıyasla coğrafi açıdan daha mütevazı, ancak teolojik açıdan çok daha kapsamlıydı. Dante en çok cennet, cehennem, lanetlenme, araf ve kurtuluş hakkındaki epik şiiri İlahi Komedya ile tanınır. Ancak bu isim Dante’nin yaşamından sonra ortaya çıkmıştır. İlahi Komedya, Dante’nin kendi eserine verdiği isim değildi. Dante eserinden kısaca Komedya olarak bahsederdi. Başka bir İtalyan şairi Boccaccio eserden İlahi adıyla bahsetmiştir, ancak eser yazılmasından iki yüz elli yıl sonra 1555’te İlahi Komedya adını almıştır.
Esere “komedya” denmesinin sebebi komik olması değildir. Kahkahalar atmayı bekleyen okurlar hayal kırıklığına uğrayacaktır. Eser, yüksek sınıfın dili kabul edilen Latinceyle de yazılmamıştır ve trajedi değildir. İlahi Komedya cehennemden cennete gitmeyi konu alır (normal trajedilerden çok daha heyecanlı) ve o zamanın İtalyancasıyla yazılmıştır. Dante seyahatine 1300 yılında Kutsal Cuma gününde, İncil’e adadığı muazzam ömrünün yarısında, yani otuz beş yaşındayken başlamıştır. (Marco Polo’nun hapishanede seyahatlerini dikte ettiği dönemlerde.) İlahi Komedya’da, şairinin cehennemden arafa, oradan da cennete yani “Paradiso”ya seyahatinin anlatıldığını düşündüğümüzde eser ilk fantastik üçleme olarak görülebilir. Latince yerine İtalyanca yazılan ilk büyük İtalyan edebi eseri olduğuysa kesindir.
Dante’yi çok seven T. S. Eliot, Dante’nin eseri için okuruyla iletişimde bulunduğu yorumunu yapmıştır. Gene de şüphesiz ki Dante günümüzdeki büyük ününe rağmen fazla kişi tarafından okunmuyor. 1764’te Voltaire, Dante’yle ilgili şunları söylemiştir: “Şöhreti giderek artacak, çünkü pek az kişi tarafından okunuyor.” Okumaya kalkışanların, üç mısradan oluşan tekrarlı sıradışı kıtalardan (terze rima) veya şu an az tanıdığımız ya da hiç tanımadığımız ortaçağdaki önemli İtalyanlara yapılan göndermelerden dolayı hevesi kaçabilir. (Önemli bir istisna Montague ve Capulet aileleridir: Görünüşe bakılırsa Shakespeare’in Romeo ve Juliet’indeki düşman ailelerin kökeni tarihsel bir gerçekliğe dayanıyor.)
Teoloji konulu şiirlerin günümüz insanını heyecanlandırmaması da durumu zorlaştırıyor. Ancak Dante’nin şiirini, soyut dini öğretiler ile günah ve kefaret üzerine havada kalan konuşmalar olarak görmek yanlıştır. Şiir, hem vücutla hem de ruhla ilgilenir, görsellik açısından da içerik açısından da çok zengindir. Valerie Allen On Farting – Language and Laughter in the Middle Ages (Osuruk Üzerine: Ortaçağda Dil ve Kahkaha) adlı kitabında Dante’nin dini epiğinin abartılı yanlarından bahseder. Dante’nin ve güvenilir rehberi Romalı şair Virgil’in cehennemin çeşitli katlarında anlaşma yapmasına yardım eden şeytanlardan biri olan Malacoda, diğer şeytan arkadaşlarına doğru gaz çıkarır. Başka bir bölümde Dante, günahkârların yemek, pislik ve osurukla dolu devasa bir kanalizasyonda pişirilmesini betimler. Inferno’da (Cehennem) şair, işkence edilmiş bir grup günahkârı küçük odalardan akan ishal dışkıyla kaplı görür. Sanki cehennem, devasa umumi bir tuvalete dönüşmüştür.
Tuvaletle ilgili bu tür betimlemeler, mesela Satyricon’da yapıldığı gibi komik olması amacıyla yapılmamıştır. Dante’nin İlahi Komedya’yı yazma amacı kısmen politikti. O dönemde Floransa şehrinin yönetimi, “Siyahlar” olarak bilinen bir grup tarafından ele geçirilmişti ki Dante bu gruba düşmandı. Dante, karşıt “Beyazlar” grubuna mensuptu. Beyazlar Floransa sınırlarında daha özgür olmayı isteyerek Papa’nın kontrolüne karşı direnmekteydi. Siyahlarsa Papa’ya şehir sınırları içinde daha çok güç vermeyi istiyordu. Beyazlar arasında söz sahibi olan Dante, Siyahlar tarafından Floransa’dan kovuldu ve bir daha şehre dönerse kazığa bağlanıp yakılacağı söylendi.
Rivayete göre Dante yemek yerken ya da kitap okurken kedisi ona patileriyle mum tutardı; Dante bunu yapabilmesi için kediyi eğitmişti.
Şiirin en ünlü bölümleri muhtemelen cehennemin çeşitli katlarının tasvirleri ve sadece iki kez görmesine rağmen bağlılık duyduğu genç kız Beatrice. Modern düşünce yapısına göre Dante’nin Beatrice’e duyduğu hayranlık garip gelebilir. Ancak Beatrice’i ilk kez daha çocukken gören Dante, onun saflık ve erdem timsali olduğunu, hatta neredeyse dünya üzerine gönderilmiş bir tanrıça olduğunu düşünür. Beatrice 1290 yılında 20’li yaşlarındayken öldüğünde Dante, Beatrice’in anısına şiir ve düzyazı karışımı ilk büyük eseri olan La Vita Nuova’yı (Yeni Hayat) yazmıştır. Komedya’nın son bölümünde Dante’ye cenneti sunan Beatrice’tir. Cehennemin katlarına gelecek olursak, toplamda dokuz adet katın birçoğu yedi ölümcül günahtan birine odaklanmıştır. Cehennemin ihanetle ilgili dokuzuncu katında Şeytan beline kadar buzun içinde, cehennemin merkezinde oturur (Dante’nin cehennem görüşünde her yer ateş ve kükürtten ibaret değildir) ve bu Şeytan’ın üç yüzü vardır: siyah, kan kırmızısı ve soluk sarı. Görünüşe bakılırsa konu Şeytan’a gelince ikiyüzlü olmak yeteri kadar büyük bir ihanetten sayılmıyor.
İtalyan yazar arkadaşı Boccaccio, Dante’nin annesinin kendisine hamileyken rüyasında Dante’nin tavuskuşuna dönüştüğünü gördüğünü söylemiştir. Dante sonunda, İtalya’nın ilk büyük şairine dönüşmüştür. Bir metamorfoz sayılmasa da hatırı sayılır bir dönüşümdür.
Chaucer’ın Astronomisi
1370’lerin başında henüz genç bir adam olan Geoffrey Chaucer, Kral III. Edward adına diplomatik bir görev için İtalya’ya seyahat etmiştir. İtalya’dayken İtalyan edebiyatının altın çağının meyvelerini tatma fırsatı da bulmuştur: Petrarca’nın soneleri, Boccaccio’nun eserleri (bir grup insanın çeşitli hikâyeler anlattığı Decameron adlı eseri Chaucer’ın Canterbury Hikâyeleri’ne ilham vermiştir) ve Dante.
Kendisinden önce gelen Dante gibi Chaucer da tanınmasını sağlayan tek uzun kitaptan başka eserler de vermiştir. Canterbury Hikâyeleri’nin yanı sıra Truva Savaşları’ndaki şanssız bir çifti anlatan Troilus ile Cressida ve dua ederken kullanılmak üzere yazdığı akrostiş şiir ABC gibi eserler de çıkarmıştır. Chaucer’ın birçok eseri gibi ABC de, Guillaume de Deguileville tarafından yazılmış Fransızca duanın eski İngilizceye çevirisiydi. Her biri sekiz dizeden oluşan yirmi altı kıtalık şiirde dizelerin hepsi alfabenin sıralı harfleriyle başlar. Muhtemelen 1370’li yıllarda yazılmış olan şiir Chaucer’ın sanatının ilk aşamalarını yansıtmaktadır. (Chaucer 1343 yılı civarında Londra’da doğmuştur. Doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. Bu arada soyadı da Fransızca chausseur, yani “kunduracı” kelimesinden gelmektedir.)
Ayrıca Chaucer ilk popüler bilim kitaplarından birini yazmıştır: 1391 civarında yazdığı A Treatise on the Astrolabe (Usturlap Üzerine Bilimsel İnceleme) muhtemelen İngilizce olarak yazılmış ilk bilim kitabıdır. Bu kitap aynı zamanda İngilizcede yazılmış ilk çocuk kitabıdır; Chaucer, kitabı kendi oğlu Lewis için