Niccolini’nin, Engizisyon önündeyken Galileo’ya kullanmasını şiddetle tavsiye ettiği akla uygun ve uzlaştırıcı uysal dil sonucunda Engizisyon o kadar memnun kalmıştı ki Papa’ya Galileo’nun salıverilmesi için ricada bulundular. Böylece Galileo’nun yargılama sürecinin geri kalanında çok içten bir şekilde ağırlandığı ataşenin evine geri dönmesine izin verildi. Bunun tüm meselenin yakında biteceğine bir kanıt olduğunu düşünen Rahibe Maria Celeste, fikirlerini şöyle açıkladı:
“Kıymetli mektubunun bana verdiği sevinç, onu rahibelere tekrar tekrar okumam ve onların da olanları duyunca büyük bir şenlik havasına bürünmesi beni o kadar heyecanlandırdı ki en sonunda büyük bir baş ağrısına tutuldum.”
Galileo, savunması için, daha önce de kâfirlikle suçlanıp 1616 yılında Kardinal Bellarmine tarafından suçsuz bulunduğunu, şimdi ne yaptıysa o zaman da aynı şeyi yaptığını ve o zamanki çalışmalarının dine bağlılık konusunda onaydan geçtiğini ileri sürdü. Engizisyon gerçekten de merhamet göstermeye meyilliydi, ancak Papa tatmin olmamıştı. Bu sebeple 21 Haziran’da tekrar çağırıldı. Diyalog’u yazmasına neden olan sebeplerin tatmin edici açıklamasını yapmadığı takdirde kendisine işkence edileceği söylenerek tehdit edildi. Yargılama boyunca Papa, çok saygı duyduğu ve takdir ettiği Büyük Dük’ün hatrına, Dük’ün hizmetindeki Galileo’ya olabilecek en yüksek seviyede düşünceli bir yaklaşım sergilediği konusunda dair Toskana ataşesini temin etti. Yine de gökbilimciye örnek bir ceza verilmesi gerekiyordu, zira Diyalog’u yayımlayarak 1616 yılındaki kararla birlikte yükümlü olduğu sessiz kalma emrine kesin bir itaatsizlik göstermişti. Kitabın, onu tekrar tekrar denetimden geçiren Kutsal Kurul’un Şefi tarafından onaylandığını ileri sürmek de geçerli kabul edilmedi. Eğer Kutsal Kurul Şefi’nin, filozofun on altı yıl önce aldığı dinsel uyarıdan haberi olmasa dahi Galileo’nun bu durumu ona haber vermiş olması gerektiğine karar verildi.
22 Haziran 1633’de Galileo, Engizisyon’un büyük salonuna çıkarıldı ve savunmasını duymak üzere toplanmış kardinallerin önünde diz çökmeye zorlandı. Çok ayrıntılı bir şekilde hazırlanmış uzun bir belgede Galileo, Diyalog’ta Dünya’nın hareketini tartışmaya açık bir sav olarak görmek gibi ciddi bir hata yapmaktan dolayı suçlu bulundu. Galileo’nun da bildiği gibi, ki belge de bunu öne sürüyordu, kilise bu kavramın İncil’e karşı olduğunu kesin bir şekilde vurgulamıştı. Yani Galileo’nun bu kadar sapkın bir görüşün imkân dahilinde olması konusunda lehte bir düşünce içine girmesi, kilise otoritelerinin görmezden gelemeyeceği bir saygısızlık örneğiydi. Ayrıca Galileo, Diyalog’ta, en güçlü argümanları tutucu doktrini destekleyenler lehine değil, kilisenin kesinlikle kınadığı Dünya’nın hareketini savunan kişiler lehine vermekten de suçlu bulundu.
Zanlı tarafından yapılan savunmanın gözden geçirilmesinden sonra Galileo’nun, Engizisyon tarafından kâfirlik gibi ağır bir suç işlediğine, bunun karşılığında da kutsal kitaplarda yazan tüm cezaları, kınamaları ve bu işleyen insanlara verilen diğer cezalara çarptırılmasına karar verildi. Eğer Galileo, ona sunulan süre zarfı içinde tövbe ederek dine aykırı düşüncelerini resmi bir şekilde reddederse bu cezaların büyük bir bölümü kaldırılacaktı.
Aynı zamanda güçlü bir tutumla işlenen suçun ciddiliğini damgalamak gerekliydi, böylece hem Galileo için bir ceza hem de diğerleri için bir uyarı olacaktı. Böylece Galileo’nun, Papalık otoritelerinden gelecek ikinci bir emre kadar Engizisyon’da tutuklu kalmasına karar verildi. Ayrıca üç yıl boyunca her hafta, yedi Pişmanlık İlahi’sini okumak zorunda bırakıldı.
Bundan sonra Engizisyon’un büyük salonundaki o unutulmaz sahne gerçekleşti. Teleskopun mucidi, ünlü gökbilimci, yaşlanmış ve halsiz Galileo, kâfirlik suçuna tövbe etmek için Hıristiyan Cumhuriyeti’nin en ünlü ve saygı değer lord kardinalleriyle Engizisyon Şefleri’nin önünde diz çöktü. Eli İncil’in üzerindeyken Galileo, Güneş’in merkezde sarsılmaz olduğunu, Dünya’nın merkezde olmadığını ve hareket ettiğini öne süren fikri reddetmek ve yalanlamak zorunda kaldı. Gelecekte onu şüpheli durumuna düşürecek hiçbir şey söylemeyeceğine ya da yazmayacağına dair yemin etti, eğer yaparsa kutsal yazıtlarda yazan tüm cezalara ve acılara boyun eğecekti. Akabinde bu yemin, Floransa’dan özel olarak çağırılan öğrencileri önünde de okundu.
Hem 1616 yılında gerçekleşen ilk olayda hem de 1633’de gerçekleşen ikinci olayda o sırada egemen olan papaların Galileo’yu ilgilendiren hükümlere imza atmadığı görülüyor. Bu konudaki görüşe göre hem V. Paulus’un hem de VIII. Urbanus’un, Roma Kilisesi’nin Kopernik’in iddialarına ilişkin takındığı tavırla ilgili sorumluluk almaktan kaçındığı öne sürülüyor. Bu durumun önemi ise Papa’nın yanılmazlığına ilişkin yapılan açıklamalarda gizli.
Bu korkunç davalar sırasında Rahibe Maria Celeste’nin çok sevdiği babası hakkında düştüğü endişeyi tahmin edebiliriz. Galileo’nun yakın arkadaşı ataşe Niccolini’nin eşi, davanın elverdiği ölçüde rahibeye, kibar bir şekilde sakinleştirici güvenceleri yazıyordu. Kızdan babasına gönderilen bu dokunaklı ışık mektuplarının yenilenen bir akışı vardı. Kızı, şöyle yazıyordu:
“O kadar ansızın oldu ki içine düştüğün derdin haberleri ruhumu kederle delip geçti.”
Ayrıca babasına Roma’dan ayrılma izni verildiğini duyduğunda kızı yine şöyle yazıyordu:
“Keşke Siena’ya sağ salim vardığını duyan tüm rahibelerin ve kardeşlerimin sevincini sana anlatabilsem. Gerçekten olağanüstü bir şeydi. Haberleri duyunca Abbess Anne ve rahibelerin çoğu, koşup sevinç gözyaşları ve şefkatleriyle beni kucakladılar.”
Galileo’nun aile arması
Tutsaklık kararı en başta Papa tarafından yumuşak bir şekilde yorumlandı. Galileo, şartlı tutukluluk haliyle başpiskoposun Siena’daki evinde kalabilecekti. Tabii ki onun için en büyük acı kızından zorla ayrı kalmanın acısıydı, çünkü nihayetinde o da kızına, kızının ona karşı hissettiği tutkulu sevgiyle neredeyse eşit bir sevgi beslediğini anlamıştı. Kızı, ona sürekli olarak babasına ettiği herhangi bir hizmetten aldığı zevki başka hiçbir şeyden almadığını söylerdi. Hatta Galileo’nun kefaret olarak üzerine yüklenen yedi Pişmanlık İlahisi’ni okuma görevini onun yerine gerçekleştirebileceğini öğrendiğinde büyük bir sevinçle dolmuştu:
“Bir süre önce okumaya başladım ve çok büyük bir memnuniyet duyuyorum. İlk olarak Kutsal Kilise’ye bağlılık için edilen duanın tesirli olduğuna ikna oldum; ikincisi de seni bu ilahiyi hatırlama zahmetinden kurtarıyorum. Eğer daha fazlasını yapabilsem ve bunun seni özgür kılacağını bilsem seve seve, şu an içinde yaşadığım yerden ayrılıp doğrudan zindana giderdim.”
Rahibe Maria Celeste’nin sağlığı