Ertesi sabah Tifon, Osiris’i beklemeye koyuldu; sözünü verdiği kaftanı yanına almıştı. Kardeşler birbirini selamladılar, Tifon da kıyafeti hediye etti.
“Efendimiz bir denemek isterler mi?” diye sordu Tifon.
“Tabii ki kardeşim,” diye cevap verdi Osiris. “İzin ver hemen giyip geleyim.”
Kaftan tam uydu, omuzlarından sarkarken gün ışığında parlıyor, Osiris’in krallara yaraşır görüntüsüne daha bir itibar katıyordu.
“Gerçekten de şahane bir hediye,” dedi Osiris. “Teşekkür ederim. Acaba karşılığında sana ne verebilirim?”
“Bu gece salonumdaki ziyafete bu kaftanı giyerek katılır ve bana eşlik ederseniz memnuniyet duyarım,” diye gülümseyerek karşılık verdi alçak düzenbaz. “Varlığınızla masamı öyle nadiren şereflendiriyorsunuz ki, bir ziyaretle bile bu hediye için çektiğim küçük dertlerin karşılığını fazlasıyla vermiş olursunuz.”
Osiris aslında kardeşinin düzenlediği ziyafetlerden hoşlanmıyordu, çünkü biliyordu ki bu ziyafetler her defasında çılgın sarhoş cümbüşlerine dönüşüyordu; oysa o, bu tür eğlencelerden iğreniyordu. Yine de kaba görünmek istemiyordu, üstelik iyi bir halle, dürtülerinin onu bu edepsiz meşgalelere itmesinin tümüyle kardeşinin suçu olmadığını düşünüyordu.
Tifon oradan ayrılınca Osiris, Kraliçe’nin yanına giderek aldığı güzel armağanı ona gösterdi. O akşam kardeşiyle yemek yiyeceğine söz verdiğini de belirtti.
İsis telaşlandı. “Ama bir daha oraya asla gitmeyeceğini söylemiştin,” dedi.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.