Önsöz
Yayımlayacağımız kitapları seçerken göz önüne aldığımız pek çok ölçüt var: Söz konusu kitabın yayın ilkelerimize ve çizgimize uygunluğu, daha önce dilimize çevrilmemiş olması, yayın dünyasında bir boşluğu dolduracak olması ve elbette ki bizi heyecanlandırması.
2018 yılı için yayın programımızı şekillendirirken bir Japon masalları seçkisiyle karşılaştığımızda ölçütlerimizin hepsine ziyadesiyle uyduğunu fark ettik ve hemen bir masal dizisi çalışmalarına başladık.
Dizi için öncelikle üç ülke seçtik: “Güneşin Doğduğu Ülke1” Japonya, rengârenk kültüründen beslenen rengârenk masallarıyla Hindistan, uzun ve karanlık kış gecelerini zengin masal geleneğiyle aydınlatan Rusya. Ardından, Doğu ve Batı’yı birleştiren geniş coğrafyamızda, nesillerdir sürdürdüğümüz sözlü geleneği kâğıda taşıdık ve masal dizimize ülkemizle devam ettik. Kızılderililerin kadim ve renkli kültürlerinden beslenen masalları da okurlarımıza sunduktan sonra aynı kıtadan bir başka seçkiyi, Oz Büyücüsü’nün yazarı Frank L. Baum’un derlediği Amerikan Masalları’nı sizlere sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Yayımlayacağımız versiyonu bulmaya çalışırken pek çok masal seçkisini inceledik ve en sonunda içimize en çok sinen, okurken en çok keyif aldığımız ve okuyuculara ulaştırmayı en çok istediklerimizi belirledik. Bolca araştırma içeren çeviri ve düzelti sürecinin ardından bu kez “Bu masalları en iyi yansıtan kapak nasıl olmalı?” sorusunun peşine düştük. Bu kültürlerin en önemli figürlerinin kapakta bulunmasını istedik. Uzun bir hazırlık süreci ve pek çok denemenin ardından hayalimizdeki kapaklara ulaştık.
Masal, sözlü anonim halk edebiyatıdır. Anlatı yoluyla nesilden nesle ulaşmış, nihayetinde de bir yazar tarafından yazıya dökülerek kalıcı hâle gelmiştir. Her ne kadar masal kahramanları ve yaratıkları doğaüstü, masallardaki olaylar ise gerçekdışı olsa da, masalların o toplumun bir yansıması olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Öyle ki her ülkenin masalları tıpkı kültürleri gibi diğerlerinden tamamen farklıdır. Bizim seçkimizdeki ülkelerde olduğu gibi. Kimisinin ana teması dostlukken diğerininki korku ve ölüm olabiliyor. Fakat bir zamanlar hiçbir teknolojik ürünün olmadığını düşünürsek, masalların toplumların sosyal hayatlarında ne kadar önemli bir boşluğu doldurduğunu tahmin etmek zor değil.
Yazar Hakkında
Lyman Frank Baum, 1856 yılında New York’ta dünyaya geldi. Varlıklı bir ailenin oğlu olan Baum, öğrenim hayatına evde başlamasının ardından 12 yaşında askeri okula gitti. Askeri okulda geçen iki yılın sonrasında bir kalp hastalığı olduğu ortaya çıkınca eğitimini yarıda bırakıp eve döndü ve liseyi tamamlamadı.
Baum, gençlik yıllarını oyunculuk ve yazarlıkla geçirdi. Aile işiyle uğraşmasının yanı sıra gazetecilik de yapan Baum, çocuk kitapları yazmaya kırklı yaşlarında başladı.
Süfrajet2 hareketinin bilinen destekçilerinden olan Matilda Joslyn Gage’in kızı Maud Gage ile evlenmesinin ardından dört çocukları oldu ve Baum, çocuklarına hikâyeler ve masallar anlatırken bu konuda gerçekten yetenekli olduğunu fark etti. İlk kitabı olan Mother Goose in Prose 1897 yılında yayımlandı. Bu kitabı yayımlandıktan sonra herkes tarafından okunan ve en çok satan çocuk kitabı olan Father Goose, His Book kitabı geldi.
L. Frank Baum, yarattığı karakterlerle.
1900 yılına gelindiğinde Baum okurlarına cadılar, şirin ufaklıklar ve Kansas’tan Dorothy isimli bir kızın hikâyesini anlattığı The Wonderful Wizard of Oz (Muhteşem Oz Büyücüsü) kitabını tanıttı. Yazar bu kitabı neden yazdığını, kitabın önsözünde şöyle açıklamıştı:
“The Wonderful Wizard of Oz kitabının tek bir yazılma amacı var, o da çocukları eğlendirmek. Merak ve mutluluk duygularını içinde muhafaza eden, kalp kırıklıklarını ve kâbusları görmezden gelen bu hikâye, modernleştirilmiş bir masal.”
Yayımlandıktan iki yıl sonra Baum, kitabını bir Broadway müzikaline dönüştürdü ve 1904 yılında The Wonderful Land of Oz kitabıyla yarattığı dünyaya geri döndü. Ölümüne kadar on dört Oz Büyücüsü kitabı yazan Baum, kitaplarına yazdığı önsözlerde kitapları yazmaya devam etmesinin sebebinin çocuklardan gelen mektuplar olduğunu sık sık tekrarladı. Bazı çocuklar mektuplarında hikâyelerde neler görmek istediklerini ve yaratıcı önerilerini de yazıyorlardı ve Baum onları dikkate alarak yeni hikâyeler oluşturuyordu. Her önsözünde onlardan bahsettiği gibi bu kitapları yalnız başına yazmadığını, çocukların da onunla birlikte yazdığını sık sık vurguluyordu. Önsözlerden birinde şöyle yazmıştı:
“Bu ülkede yaşayan çocuk kitabı yazarları arasında en çok Amerikalı çocuk arkadaşı olan yazar olduğumu tahmin ediyorum ve bu, beni hem gururlandırıyor hem de çok mutlu ediyor.”
Oz Büyücüsü’nün sinema uyarlaması. (1939)
Kimi Amerikalılar Oz Büyücüsü kitabının ilk gerçek Amerikan masalı olduğunu söylediler ve bu doğru olsun veya olmasın yediden yetmişe herkesin keyifle okuduğu bu masalların, bu alanda klasikleşen ilk kitap serisi olduğu barizdi.
Baum, 1910 yılında ailesiyle beraber Kaliforniya’ya taşındı ve yazdığı hikâyeleri Hollywood’a aktarmak için çabaladı. Oz Büyücüsü’nün beyaz perdeye aktarıldığı ilk yapımlar kısa filmler oldu.
Baum, Oz Büyücüsü kitaplarının yanı sıra takma adla daha birçok çocuk kitabı yazdı ve birçok kitap projesinde yer aldı. American Fairy Tales adıyla basılan bu kitap da yer aldığı kitap projelerinden birisiydi. Bu kitapta yer alan masallar, önce ayrı ayrı yerel bir gazetede yayımlandı, ardından Baum tarafından bir araya getirilerek kitap olarak derlendi.
1918 yılında safra kesesi ameliyatı olan Baum, ameliyatın ardından bir türlü iyileşemedi ve son senesini yatağa mahkûm bir şekilde geçirdi. Lyman Frank Baum, 1919 yılında Kaliforniya’daki evinde hayata gözlerini yumdu.
O ölmüş olsa da yarattığı karakterle onunla beraber yaşamaya devam etti.
Haydutlar Sandığı
Ogün hiç kimse Martha’yı yalnız bırakma niyetinde değildi ama şu ya da bu sebeple herkes bir yere dağılmıştı. Bayan McFarland, Kumar Karşıtı Kadınlar Birliği tarafından düzenlenen haftalık konken partisine iştirak etmekteydi. Ablası Nell’in erkek arkadaşı, beklenmedik bir zamanda gelip onu uzun bir araba gezintisine çıkarmak için evden almıştı. Babası, her zamanki gibi ofisteydi. Mary Ann’in ise dışarı çıkma günüydü. Emeline’e gelince, şüphesiz evde kalıp küçük kıza bakması gerekiyordu fakat tez canlı biri olduğu için yerinde duramıyordu.
“Küçükhanım, acaba hemen karşıya geçip Bayan Carleton’ın kızına bir şey söyleyebilir miyim?” diye sordu Martha’ya.
“Elbette,” diye cevap verdi çocuk. “Yalnız arka kapıyı kilitleyip anahtarı alsan iyi olur çünkü ben üst katta olacağım.”
“Tabii, kilitlerim Küçükhanım,” dedi sevinç içindeki hizmetçi kız ve öğleden sonrayı arkadaşıyla geçirmek için hızla uzaklaştı. Martha kocaman evde yapayalnız kalmıştı. Ayrıca anlaştıkları üzere ev kilitlenmişti.
Küçük kız yeni alınan kitabından birkaç sayfa okudu, biraz nakış işledi, sonra da en sevdiği dört bebeğiyle “misafircilik” oynadı. Çatı katında aylardır kullanılmayan bebek evi geldi aklına. Tozunu alıp düzenlemeye karar verdi bebek evini.
Küçük kız, aklında bu fikirle çatı katındaki büyük odaya giden dolambaçlı merdivenleri çıktı. Üç çatı penceresinden gelen ışıkla oda güzelce aydınlanmış, ısınmıştı. Duvarların önüne kutular ve sandıklar dizilmişti. Ayrıca eski halı yığınları, çürük mobilya parçaları ile atılmış eski giysiler ve az çok değerli başka birçok eşya vardı. İyi düzenlenmiş her evin buna benzer bir çatı katı vardır. Dolayısıyla, burayı daha fazla tasvir etmeme gerek yok.
Bebek