Hem vadedilen ücretten, hem de metropolü görme arzumdan ötürü hemen bu cazip teklifi kabul ettim. Bir an önce yola çıkmak için telaşlanıyorlardı. Yokluğum kısa sürecek diye Anne’e nereye gittiğimi yazma gereği duymadım; hatta dönüşüm onunkiyle bir olur diye düşündüm. Yedek iç çamaşırı ve kemanımı aldıktan sonra artık gitmeye hazırdım. Gideceğimiz at arabası geldi; örtülü, bir çift asil doru at tarafından çekilen ve bir bütün olarak oldukça zarif görünen bir at arabasıydı bu. Üç sandık yükleri bir kasaya bağlanmıştı. Onlar arkada yerlerini alırken ben sürücü koltuğuna geçtim ve Saratoga’dan Albany’ye doğru yola koyulduk. Yeni pozisyonumdan ötürü coşkulu ve hayatımda hiç olmadığım kadar mutluydum.
Washıngton’daki köle hücresindeki sahne
Ballston’dan geçip, hafızam beni yanıltmıyorsa, dağ yolunu dosdoğru Albany’e doğru takip ettik. Hava kararmadan şehre vardık ve Müze’nin güneyinde kalan bir otelde kaldık.
O gece, onlarla birlikte olduğum süre boyunca şahit olacağım tek gösterilerini izleme şansım oldu. Hamilton kapıda bekliyordu; ben orkestrayı kurdum, Brown eğlenceyi gerçekleştirdi. Gösteri top atma, ipin üstünde dans etme, bir şapkanın içinde krep yapma, görünmez domuzları bağırtma ve vantrilokluk-hokkabazlık ustalıklarından oluşuyordu. Seyirciler oldukça azdı ve çok da seçkin değillerdi. Hamilton da o gece “bir dilencinin boş kutusu” kadar kazanç sağladığımızı söyledi.
Ertesi sabah erkenden seyahatimize kaldığımız yerden devam ettik. Bu seferki konuşmalarının gündemi, sirke gecikmeden varmaktı. Bir daha gösteri için duraklamadan hızla yol aldık; kısa bir sürede New York’ta şehrin batı yakasında, Broadway’den nehre doğru giden sokaktaki bir eve vardık. Yolculuğumun sonuna geldiğimi ve bir iki güne Saratoga’daki arkadaşlarımı ve ailemi göreceğimi sanmıştım. Ama Brown ve Hamilton, onlarla Washington’a gitmem konusunda çok ısrar ettiler. Varır varmaz, yaz sezonu yaklaştığı için sirkin kuzeye hareket edeceğini söylediler. Onlara eşlik etmem durumunda bana mevki ve yüksek ücret sözü verdiler. Büyük ölçüde benim yararıma olacak şeyleri öyle güzel anlattılar ki en sonunda kabul etmek durumunda kaldım.
Ertesi sabah bir köle eyaletine girdiğimiz için, New York’tan ayrılmadan önce özgür olduğumu gösteren belgeleri almamız gerektiğini söylediler. Bu bana oldukça akıllıca geldiyse de onlar söylemeseydi benim aklıma geleceğini sanmıyorum. Kısa süre sonra, Gümrük Dairesi olduğunu anladığım yere geldik. Brown ve Hamilton benim özgür bir adam olduğumu göstermek için belli konularda yeminler etti. Onlar da bir kağıt çıkarıp bize verdi ve yazmanın odasına götürmemizi söylediler. Dediklerini yaptık. Yazman kağıda bir şey daha ekledikten sonra (ki bunun için ona altı şilin ödendi) tekrar Gümrük Dairesi’ne döndük. Memura iki dolar verip kağıtları cebime koymadan önce birkaç formalite icabı iş daha görüldü ve sonra iki arkadaşımla birlikte otele doğru yol aldım. İtiraf etmeliyim ki, kişisel güvenliğimin tehlikeye düşmesi durumunun aklımın ucundan bile geçmediği o an, kağıtları almanın o paraya değmediğini düşündüm. Hatırlıyorum da, kendisine yönlendirildiğimiz yazman, hâlâ ofisinde olabileceğini düşündüğüm büyük bir deftere not almıştı. 1841 Mart ayının sonları veya Nisan ayının başlarında yazılmış notlara bakmanın en azından bu olayla ilgili kuşku duyanların akıllarındaki soru işaretlerini gidereceğinden eminim.
Özgürlüğün belgesi elimde, New York’a vardığımızın ertesi günü Jersey Şehri’ne giden feribota binip Philadelphia’ya doğru yola düştük. Burada bir gece kaldıktan sonra sabah erkenden Baltimore’a doğru yolculuğumuza devam ettik. Bir süre sonra oraya vardık ve Bay Rathbone’un sahibi olduğu, Rathbone Evi olarak da bilinen, demiryolu deposunun yanındaki bir otelde durduk. New York’tan beridir sirke yetişmek için acele ediyorlardı. At arabasını Baltimore’da bırakıp arabalara bindik ve tam akşamüstü, General Harrison’ın2 cenazesinden önceki akşam, Washington’a varıp Pennsylvania Caddesi’ndeki Gadsby’s Oteli’nde durduk.
Akşam yemeğinden sonra beni dairelerine çağırdılar ve almam gerekenden çok daha fazla bir ücret verdiler; kırk üç dolar. Bu onların bana bir jestiydi, çünkü Saratoga’dan gelene kadar bekledikleri sayıda gösteri yapamamışlardı. Ayrıca sirk şirketinin ertesi sabah Washington’dan ayrılmamızı istediğini fakat cenaze nedeniyle bir gün daha kalmaya karar verdiklerini söylediler. Daha sonraki dönemde, tanışmamızdan bu yana olduğu gibi, bana karşı oldukça naziktiler. Her fırsatta bana resmî dille hitap etmişlerdi ve ben de bu yönlerine kesinlikle kendimi kaptırmıştım. Onlara her şeyimi emanet edebilirdim, koşulsuz bir güven duyuyordum. Sürekli benimle konuşmaları, bana karşı tutumları, özgür olduğumu gösteren belgeleri edinmeyi akıl edişleri ve şimdi burada anmaya gerek olmayan yüzlerce küçük iyiliklerinin hepsi bana kesinlikle arkadaşım olduklarını ve bana ciddi şekilde önem verdiklerini hissettirmişti. Bilmiyorum ama böyleydi. O zamanlar, şimdi onların suçlu olduklarına inandığım kötülükten mesul değildiler. Altın uğruna beni bilinçli olarak evimden, ailemden, özgürlüğümden uzaklaştırarak talihsizliklerimden sorumlu olanlar onlar mıydı, bu sayfaları okuyanlar da benim gibi anlama imkanına sahip olacaklar. Şayet masumdularsa, benim ani kayboluşum gerçekten hesapta olmayan bir şey olmalı ama o zaman bütün yaşananları aklımdan geçirdiğimde onlara böyle cömert bir rol biçemiyorum.
Görünüşe göre kendilerinde bolca bulunan paradan bana da verdikten sonra, şehrin geleneklerini bilmediğim için o gece için bana dışarı çıkmamamı tavsiye ettiler. Tavsiyelerini dinleme sözü verdikten sonra onları baş başa bırakıp siyahi bir odacı eşliğinde otelin arka tarafında, zemin kattaki odama gittim. Dinlenmek için uzandım ve uyuyana kadar evimi ve karımı, çocuklarımı ve bizi ayıran mesafeyi düşündüm. Ama hiçbir merhamet meleği yatağıma gelip bana kaçmamı söylemedi; hiçbir aman eden ses rüyalarımda bana gelip, beni bekleyen imtihanları önceden haber vermedi.
Ertesi gün Washington’da görkemli bir geçit töreni vardı. Topların kükreyişi ve çanların çalışı havayı doldururken evler bürümcüklerle doldurulmuş, insan kalabalıkları sokakları karartmıştı. Gün devam ederken cadde boyunca yavaş yavaş hareket eden tören alayı göründü; art arda at arabalarının yanında binlerce kişi de yürüyerek hüzünlü müziğin peşinden gidiyordu. Harrison’ın ölü bedenini mezara taşıyorlardı.
Sabahın erken saatlerinden itibaren sürekli olarak Hamilton ve Brown’a eşlik ettim. Washington’da sadece onları tanıyordum. Cenaze gösterisi devam ederken birlikte durduk. Cenaze yerinde atılan her toptan sonra pencere camının nasıl kırılıp yerlere dağıldığını dün gibi hatırlıyorum. Hükümet Binası’na gittik ve uzun bir süre çevresinde dolandık. Öğleden sonra da beni yanlarından ayırmadılar. Başkanlık Sarayı’na doğru yürüdük ve bana etrafı gösterdiler. Henüz sirke dair hiçbir şey görmemiştim. Zaten günün velvelesi içinde sirki olsa olsa birazcık düşünebilmiştim.
Arkadaşlarım bütün öğleden sonra alkol mekanlarında içki içtiler. Tanıdığım kadarıyla pek aşırıya kaçma huyları olduğu söylenemez. Bu gibi durumlarda