Krishnamurti’nin bilincinin yöneldiği nesneler de; ben, ben merkezi, kendi, benlik, zihin, düşünce, öğrenme, bilgi, bellek, koşullanma, özgürlük, zeka vb.’dir. Krishnamurti’nin imgesiz bakışı, Husserl’in “indirgeme yöntemi”ne benzerlik gösterir. Krishnamurti’de bakışın kendisi geçmişin tortularından arındırılırken, Husserl’de indirgeme yöntemiyle insanın bilincinde nesnenin özü olan düşüncelerden başka her şey paranteze alınır. Diğer yandan Krishnamurti’de nesnelerin özünün insanın bilincinde oluşturulması söz konusu değildir. Aksine bilincin tüm düşüncelerden saflaştığı bir düşüncesiz farkındalık konumundaki bakış söz konusudur.
Krişnamurti’nin konuşmalarından derlenen kitapların çoğu Türkçeye de çevrilmiştir.
İLKÇAĞ DÜŞÜNÜRLERİ
11
THALES
Sadece yaşadığı dönemde değil, günümüzde bile değerini yitirmeyen düşünürlerden biri de Thales’tir. Yaşamın kaynağının “su” olduğunu söylemesiyle, modern bilimin bulgularına en yaklaşan filozof olan Thales Eski Yunan’ın “Yedi Bilge”sinden de biridir.
Miletli Thales (okunuşu: Tales) Sokrates öncesi dönemde yaşamış olan Anadolulu bir düşünürdür. Doğum yeri Milet, Menderes nehri deltasında olup bugünkü Aydın ilimiz sınırları içindedir. Adı net olarak bilinen ilk filozof olduğu için felsefenin ve bilimin öncüsü olarak adlandırılır. Eski Yunan’ın Yedi Bilgesi’nin ilkidir. Ticaretle uğraşmış ve bu nedenle Mısır’da da bulunmuştur. Elimize ulaşmış hiçbir yazılı metni yoktur. Yaşadığı döneme ait kaynaklarda da adına rastlanmaz ancak hakkındaki bilgiler Herodot ve Diogenes Laertios gibi antik yazarlardan edinilir. Bertrand Russell’ın “Batı Felsefesi Tarihi” adlı kitabına göre: “felsefe Thales’le başlamıştır.”
Thales’den önce Yunanlılar doğayı ve dünyanın temel maddesini mitoloji, tanrılar ve kahramanlarla açıklıyorlardı. Yeryüzündeki doğa olayları, (depremler, rüzgar vb.) tanrılarla bağdaştırılıyordu. Thales hem suyu ana madde olarak düşünmesi, hem de doğayı olguları birleştirerek açıklamaya çalışması bakımından çok önemli olmuştur. Doğa olaylarının nedenlerini insan biçimli tanrılardan çok, doğanın içinde aramıştır. Mitolojik açıklamalar ile akılcı açıklamalar arasında sağlam bir köprü kurmuştur. Thales’den sonra öğrencileri Anaksimandros ve Anaksimenes de aynı çizgide ilerlemiştir.
Thales’e kadar yeryüzünde olup biten her şeyi göksel tanrılarla açıklama alışkanlığı vardı. Thales ise hayatın özünün göklerde değil yerde olduğunu ve hayatın kökünün sulardan geldiğini söylemesi açısından bugün bile çok önemli bir düşünürdür. Tanrısal gücü mıknatıs taşındaki çekme kuvveti gibi bir hayat gücü (ruh) olarak yorumlamıştır. Bazı araştırmacılara göre, ruhun ölümsüz olduğunu söyleyen ilk kişi de odur. Thales maddenin ilk öğesi (arkhe) olarak suyu ileri sürmüştür. İlk öğe olduğundan dolayı toprağın suyun üzerinde bulunduğunu ve dünyanın su tarafından taşındığını söylemiştir.
Herodot’a ve Eudemos’a göre, Thales (28 Mayıs MÖ 585’te gerçekleştiği kabul edilen) güneş tutulmasını önceden hesaplayıp haber vermiştir. Astronomi ile uğraşan ve gündönümlerini önceden hesaplayan biri olarak ilk astronom olmuştur. Ayın son gününe “30. gün” adını ilk o vermiştir. Yılın içindeki mevsimleri de o bulmuş, bir yılı 365 güne bölmüştür. Gölgemizin bizimle aynı uzunlukta olduğu zamanı gözleyip piramitlerin boyunu gölgelerine bakarak ölçmüştür. Aynı zamanda Nil nehrinin yükselmesinin rüzgara bağlı olduğunu bulmuştur. Bu olayları doğru olarak çözümlemesine rağmen getirdiği açıklamalarda bugünkü bilimsel bulguların değil, o zamanın inançlarının yer alması mantık açısından kabul edilmesi gereken bir durumdur.
Matematik alanında da çığırlar açmış birisidir. Eski Yunan bilginlerinden Kallimakhos’un aktardığı bir düşünceye göre denizcilere kuzey takımyıldızlarından Büyükayı yerine Küçükayı’ya bakarak yön bulmalarını öğütlemiştir. Aynı zamanda Mısırlılardan geometriyi öğrenip Yunanlılara tanıtmıştır. “Thales teoremi” başta olmak üzere geometri alanında önemli teoremler bulmuştur. Kendi adına bir teorem bulunan ilk insan olması açısından matematiğin ve genelde bilimin de babası olarak kabul edilmektedir.
12
PYTHAGORAS
Düşünür olmanın aynı zamanda bilim insanı olmak anlamına geldiği günlerin filozofu olan Pythagoras matematik derslerinde öğretilen “Pisagor kuramı”nın da isim babasıdır.
Sokrates öncesi filozoflar içinde çok önemli diğer bir isim Mile-tos okulunun en güçlü rakiplerinden biri olarak bilinen Pythagoras’dır (Pisagor). Aslında çok önemli bir biliminsanı olmasına karşın, ruhun ölümsüzlüğü ile insan yaşamını düzenleyen kurallar vb. üzerinde de yoğunlaşarak felsefenin doğuşuna büyük katkıda bulunmuştur. Antik kaynaklara göre, Pythagoras bir düşünür ve biliminsanı olmanın yanında, 48. Olimpiyatlarda yumruk döğüşü dalında madalya alacak kadar güçlü bir bünyeye de sahipti.
Orpheus’dan 200 yıl sonra, (İ.Ö. 570) Samos (Sisam) adasında doğan Pythagoras “Orpheic” doktrini öğrendikten sonra Samos tiranı Polykrates’e karşı olduğu için adadan ayrılarak Mısır’a gitti. Hermes tapınağında yaşayan düşünür burada yirmi iki yıl Osiris rahipleri ile birlikte kalmış ve büyük üstatlığa kadar yükselmiştir. Bu dönemde İran Hükümdarı Gambis, Mısır’ı istila ederek bir çok hermetik rahip ile birlikte Pythagoras’ı da esir ederek Babil’e sürdürmüştü. Güvenini kazandığı Bâbil Kralı sayesinde Fenike, Kalde ve Hindistan’ı gezerek yeni fikir ve görüşler edinen Pythagoras, Sümer medeniyetinin yaşayan tüm eserlerini inceleme olanağı bulmuş, Baal tapınağına girerek on iki yıl geçirmiştir. Sümer rahipleri sürgündeki Mısırlı inisiyeleri kendilerinden kabul ettikleri için “güneş odaklı” inanç sisteminin hakim olduğu öğretilerinin bütün sırlarını ona da açıkladılar.
Pythagoras otuz dört yıl sonra, artık İran hakimiyeti altına girmiş bulunan Sisam’a döndü. Öğretisini Delph tapınağındaki rahiplere vermekte güçlük çektiği için bir yıl sonra güney İtalya’daki müreffeh Yunan kentlerinden biri olan Crotana’ya geçti ve kendi okulunu kurdu. Öğrencilerine ahlâk, siyaset ve din öğretmekte ve bu bilimlerin tümüne “mathematalar” demektedir. Hermes ve Baal tapınaklarında edindiği ezoterik bilgilere dayanan öğretisine Yunanca “ermişler” anlamına gelen “Epifani” (Yunanca: epiphany, tecellî [tanrı ya da tanrıçaların insan biçiminde görünmesi]) adı verildi. Ezoterik anlamda ulaşılabilecek son nokta sayılan “Epifani’lik” (ermişlik) mertebesinin İslâm felsefesindeki karşılığı “evliyalık” olarak düşünülebilir. Pythagoras’ın okuluna giriş (Hermes ve Baal okullarında olduğu gibi) çok titiz araştırmalar ve sınavlardan sonra gelen, gizli ve özel kabul törenlerine bağlamıştı. Zamanla, öğretiye kabul edilmeyenler okula karşı mücadeleye giriştiler. Nihayet bir ayaklanma sonunda tapınak-okul yıkıldı, Pythagoras da yanarak öldü. Bir başka rivayete göre ise düşünür yine güney İtalya’da bir Yunan kenti olan Metapontion’a