O zaman o saygıdeğer Başrahibe, Canterbury Başpiskoposu, Kardinal ve İngiltere Yüksek Yargıcı John Morton’a çok mecbur kaldım; bir adam, bilgeliği ve erdemleri için taşıdığı yüce karaktere rağmen yeterince saygı görmeyen Peter, (Bay More onun kim olduğunu iyi bildiği için) boylu poslu, yaşına rağmen gayet dinç, gözleri korku yerine hürmet saçan, gayet kolay fakat ciddi bir üslupla sohbet eden bir adam. Bazen sert bir şekilde konuşarak işle ilgili gelenlerin dayanıklıklarını ölçmekten zevk alırdı fakat bunu yaparken terbiyesini bozmaz, böylelikle karşısındaki insanların ruh hâlini ve zekâ seviyelerini ölçerdi. Kendi sertliğine aynı sertlikle karşılık verip de küstahça davranmayanları politika işlerine uygun adamlar olarak düşünürdü. Hem çok kibirli hem de çok ağırbaşlı konuşurdu, iyi derecede hukuk bilirdi ve çok iyi zekâya sahip, anlaması çok kuvvetliydi. Ve doğa ananın onu donattığı bu yetenekleri çalışıp tecrübe kazanarak daha da ilerletmişti. Ben İngiltere’deyken Kral onun tavsiyelerine çok önem verirdi ve o da hükûmeti genel olarak desteklerdi. Çünkü gençliğinden beri bu politika işleriyle uğraşmış, birçok zorlukla mücadele etmiş ve sonucunda da bir kere kullanıldıktan sonra değerini kaybetmeyen çok büyük bir bilgi birikimine sahip olmuş. Bir gün onunla yemek yerken, masada bir darağacına bazen yirmi hırsızın birden asıldığı idam cezasından övgüyle bahseden bir İngiliz avukatla denk geldik. Ve bunun üzerine Kardinal, ‘Bunun nasıl meydana geldiğini bilmiyor sanırım çünkü çok az bir kısmı kaçsa bile hâlâ etrafta sağı solu soyan birçok hırsız var.’ dedi. Kardinal’in huzurunda rahatça konuşabilmenin rahatlığını hisseden ben, ‘Bu konuya bu kadar hayretle bakmak çok saçma geliyor bana. Çünkü böylesine ağır bir ceza ne toplum açısından ne de kendi içinde iyi bir sonuç doğurur. Böylesine bir çözüm çok etkili değil çünkü basit bir hırsızlık suçu bir insanın yaşamına bedel olmamalıdır. Bir ceza, ne kadar ağır olursa olsun yaşamını hırsızlık yapmadan sürdüremeyecek birisini bunu yapmamaya teşvik etmelidir. Bu konuyla ilgili sadece İngiltere değil, dünyanın birçok ülkesinde de üstatlar öğrencilerine
Автор: | Томас Мор |
Издательство: | Elips Kitap |
Серия: | |
Жанр произведения: | |
Год издания: | 0 |
isbn: | 978-605-72611-6-8 |
ve sadece yaz aylarında yelken açarlardı ama şimdi tüm mevsimlerde aynı şekilde hareket ediyorlar, belki de sağlamlığından dolayı gemilerine çok fazla güveniyorlar. Öyle ki kendilerine çok faydalı olacağını düşündükleri bu keşfin, tedbirsizlik nedeniyle onlar adına büyük bir fitne sebebi olacağından korkmak için de sebepleri vardı. Ama bize gözlemlediği her şeyi söylemek çok uzun sürerdi, şimdiki amacımızdan çok uzaklaşmak olurdu. Uygar milletler arasında gözlemlediği bilge ve ihtiyatlı kurumlarla ilgili söylenmesi gereken her şey, belki daha uygun bir durumda bizim tarafımızdan ilişkilendirilebilinirdi. Bütün bunlarla ilgili olarak kendisine çok sayıda soru sorduk ve çok istekli bir şekilde cevapladı; canavarların peşine düşmedik, bundan daha yaygın bir şey yoktu çünkü her yerde açgözlü köpekler, kurtlar ve acımasız insan yiyiciler hakkında hikâyeler duyulabilirdi ancak iyi ve akıllıca yönetilen devletler bulmak o kadar kolay değildir. Bize bu yeni keşfedilen ülkelerde yanlış olan birçok şeyi anlattığı gibi, aralarında yaşadığımız bu ulusların hatalarını düzeltmek için yürütülecek yolda daha önce söz verdiğim gibi, başka bir zamanda daha ayrıntılı düşünülebilecek birkaç şeyi hesaba katmadı çünkü şu anda sadece Utopialıların davranış ve yasalarını, bize anlattığı ayrıntılarıyla anlatmak niyetindeyim ama bizi bu devletten bahsetmeye sevk eden o olayla başlayacağım. Raphael bizim kendi aramızda ve bu ülkelerde görülen hatalarla ilgili birçok yargısından, oralardaki ve bizdeki işe yarar kurumlardan, sanki bütün hayatını onlarla geçirmiş gibi şimdiye kadar karşılaştığı ülkelerin geleneklerinden ve yönetim şekillerinden bahsettikten sonra hayretler içinde kalan Peter, “Çok merak ediyorum Raphael, nasıl Kral’ın hizmetine girmedin? Çünkü eminim bunu senden daha çok hak eden kimse yoktur. Çünkü senin bilgeliğin öylesine etkileyici ki onları sadece tatmin etmezsin, aynı zamanda hem onlara vereceğin örneklerle hem tavsiyelerle hem de onlara getireceğin yararla sadece kendine değil bütün arkadaşlarına faydalı olursun.” dedi. Raphael ise devam etti, “Arkadaşlarıma gelince, benim edindiğim her şeyi onlar için zaten yapmış olduğumdan çok endişelenmeme gerek yok çünkü sadece sağlıklı değil, enerji dolu ve gençken, diğer insanların artık hiçbir şeyden zevk alamadığı yaşlanıncaya ve hasta olana kadar bırakamadığı şeyleri akrabalarım ve arkadaşlarım arasında dağıttım. Bence arkadaşlarım bununla yetinmeli ve onların iyiliği için kendimi herhangi bir krala boyun eğmemi beklememeli.” Peter, “Çok mantıklı!” dedi ve devam etti “Zaten senin herhangi bir kralın kölesi olmanı beklediğimi ima etmedim, sadece senin onlara yardım edip faydalı olabileceğini söyledim.” dedi. Raphael, “Kelimelerin farklı olması anlamı değiştirmiyor.” dedi. Peter, “Pekâlâ, sen istediğin gibi anlayabilirsin fakat ben hem kendine hem de arkadaşlarına bu kadar fazla yararlı olabileceğin başka bir yol göremiyorum, ayrıca çok da mutlu bir hayatın olur.” dedi. Raphael, “Mutlu bir hayat mı? Gerçekten mutlu hayat zekâma bu kadar sinsi bir şekilde mi gizlenmiş? Şimdi istediğim şekilde yaşayabiliyorum ve eminim ki çok az saray adamı bu şekilde yaşayabilir. Ayrıca böylesine gözde insanların kuyusunu kazacak, benimle veya başkalarıyla sorun yaşamakta herhangi bir sorun görmeyecek çok fazla insan var.” dedi. Bunun üzerine ben, “Raphael, zenginlik veya makam arzuladığını düşünmüyorum. Gerçekten bu erdemlere sahip bir insana yeryüzündeki herhangi bir insandan daha fazla değer veriyor ve daha fazla saygı duyuyorum. Ama yine de seninki gibi akıllı ve cömert bir aklın yapabileceği en iyi şeyi yapması gerekiyor. Sana huzursuzluk getirse bile kendini politikaya adarsan ve bunun getirisi olarak soylu bir prensin meclisinde yer alıp onun zekice hareket etmesini sağlarsın ki eminim böyle bir görev alsan layığıyla yerine getirirsin, sen de biliyorsun ki bir ülkeye gelecek iyilik de kötülük de bir prensin kararlarına bağlıdır. Politika konusunda çok da tecrüben olmadan böylesine bilgi sahibi olman veya çokça tecrübe edinmen seni herhangi bir kralın danışmanı yapmaya yeter.” dedim. Raphael, “Aslında hem benim hakkımda hem de olaylar hakkında vardığınız yargılar konusunda büyük oranda yanılıyorsunuz Bay More. Sizin düşündüğünüz kadar büyük bir kapasitem yok, olsa bile halk, onlara feda ettiğim sessizliğimi anlamayacak bile. Çünkü çoğu prens savaşıp ün kazanmak ister, barış zamanının getireceği ün onlara yetmez. Bu konular hakkında ne bir düşüncem var ne de böyle bir bilgi edinmek isterim. Prensler genelde hakkı olsun veya olmasın bir krallığı ele geçirmek ister, onları iyi bir şekilde yönetmek değil. Ayrıca prenslerin etrafındakiler yardıma muhtaç olmayacak kadar akıllı olduklarını veya herhangi bir şeye ihtiyaç duymayacak kadar yüce olduklarını düşünürler. Eğer dışarıdan bir yardım alırlarsa bu, ya prensin torpiliyle ya da kendi çıkarlarında kullanacakları şekilde olur. Hepimizin doğasında takdir edilmek ve kendimizi tatmin etmek duyguları var. Sonuçta kirpi bile yavrusunu pamuğum diye severmiş. Herkesin bir diğerini kıskandığı ve kendilerini çok yükseklerde gördüğü böyle bir sarayda bir kişi okuduğu ve gördüğü şeylerle ilgili herhangi bir öneride bulunmamalıdır çünkü diğerleri bu hareketi onların zekâsına karşı bir hakaret olarak algılayıp bu önerileri eğer çürütmezlerse çıkarlarına ulaşamayacaklarını düşünürler. Ve diğer önerilenler beğenilmezse önceden reddettikleri bu öneriye tekrardan gelirler çünkü bu ve benzeri şeyler atalarımızı da tatmin ederdi. Sanki herhangi birinin atalarından daha bilge gözükmesi büyük bir talihsizlikmiş gibi söylenecek her şeyin yeterli bir itirafı olarak bütün çıkarlarını böyle bir cevabın üzerine kurarlar. Fakat eski çağlardan kalan tüm güzel şeyleri isteyerek bıraksalar ve daha iyi şeyler önerseler bile bu geçmiş zamanlara saygı bahanesiyle inatla asıl benliklerini gizlerler. Ben böylesine kibirli, burnu havada, absürt şeyleri özellikle İngiltere olmak üzere birçok yerde gördüm.” dedi. Ben de “Siz hiç orada bulundunuz mu?” diye sordum. O da “Evet bulundum. Şu çok fazla yoksulun isyana katıldığı gerekçesiyle katledildiği Batı’daki isyan bastırıldıktan biraz zaman sonra birkaç ay orada kalmıştım.