“Gemilerimizden kalanlar hala adanın diğer ucunda duruyor,” diye ekledi Srog. “O gemileri oraya saklamak çok akıllıcaydı. Şimdi onları kullanmalıyız. Halkımızdan geriye kim kaldıysa, bu yeri ejderhalar dönmeden onlarla birlikte terk etmeliyiz.”
Gwendolyn’in aklı karmaşık hislerle doluydu. Gidip Thor’u kurtarmayı deli gibi istiyordu ama aynı zamanda, burada tüm bu insanlarla onu beklemek ona yardımcı olmayacaktı. Diğerleri haklıydı: Thor güvenli bir yere çıkmaları için hayatını tehlikeye atmıştı. Eğer henüz vakti varken Gwendolyn bu insanları kurtarmak için elinden geleni yapmazsa Thor’un tüm eylemleri boşa çıkacaktı.
Gwen’in zihninde bir düşünce daha kara kara dolanıyordu. Eğer şimdi buradan ayrılıp da açık denize giderlerse, belki ve bir ihtimal onu bulabilirlerdi. Oğlunu yeniden görebilme düşüncesi onu yeni bir yaşama iradesiyle doldurdu.
Nihayet, Gwen kafasını salladı, bebeği tutarak hareket etmeye hazırlandı.
“Tamam,” dedi. “Gidip oğlumu bulalım.”
Ejderhaların kükreyişleri Thor’un arkasında gittikçe artıyordu, Thor ve Mycoples denizde daha uzağa açılırken bir grup onları kovalayarak daha yakına geliyorlardı. Thor sırtına doğru bir alev dalgasının onları kuşatmak üzere olduğunu hissetti ve eğer hemen bir şeyler yapmazsa öleceklerini anladı.
Thor gözlerini kapattı, artık içindeki gücü çağırmaktan korkmuyordu, fiziksel silahlara bel bağlaması gerekliliği hissi artık yoktu. Gözlerini kapatınca Ruhbanlar Diyarı’ndaki zamanını , ne kadar güçlü olduğunu, zihniyle etrafındaki her şeye nasıl etki edebildiğini hatırladı. İçindeki gücü ve fiziksel evrenin sadece zihninin bir uzantısı olduğunu anımsadı.
Thor zihin gücünün yüzeye çıkmasını emretti ve arkasında ateşe karşı kalkan oluşturup onu koruyacak koca bir buz duvarı olduğunu hayal etti. Tamamen koruyucu bir balonun içerisinde olduğunu, onun ve Mycoples’in, ejderhaların ateş duvarına karşı emniyette olduklarını imgeledi.
Thor gözlerini açtı, soğuğun onu çevrelediğini ve etrafındaki devasa buz duvarını görünce şaşkına döndü, tam hayal ettiği gibi üç adım kalınlığında parlak maviydi. Döndü ve ejderhaların ateşlerinin yaklaşmasını ve buz duvarında durarak bir tıslama sesiyle koca buhar bulutları oluşturmasını izledi. Ejderhalar öfkelenmişti.
Thor, buz duvarı eriyince etrafında dolandı ve ileride uzanan ejderhaların tam ortalarına yönelmeye karar verdi. Mycoples korkusuzca ejderhaların arasına daldı, saldırmasını beklemedikleri belli oluyordu.
Mycoples öne atıldı, pençelerini uzattı, çenesiyle bir ejderhayı tuttu, döndürüp fırlattı; ejderha döne döne kontrolden çıktı ve tam okyanusun ortasına aşağı doğru büyük bir hızla savrularak düştü.
Yeniden toparlanamadan Mycoples çenesini yan tarafına geçiren başka bir ejderha tarafından saldırıya uğradı. Mycoples çığlık attı ve Thor hemen davranarak Mycoples’in sırtından zıplayıp diğer ejderhanın burnuna geçti ve kafası üstünde koşarak sırtına kendini yerleştirdi. Ejderha Mycoples’e saldırmaya devam ederken Thor’u deliler gibi sırtından atmak için debeleniyordu ve Thor bu vahşi ejderhayı kontrol etmeye çalışırken hayatı pahasına tutunuyordu.
Mycoples öne atıldı ve çenesiyle diğer ejderhanın kuyruğunu sıkıştırarak onu bedeninden ayırdı. Ejderha çığlık atarak okyanusa düşmeye başladı fakat bunu yapar yapmaz Mycoples’in üstüne çok sayıda başka ejderha daha çullandı ve dişlerini bacaklarına geçirdiler.
Bu arada Thor onu kontrol etmeye kararlı halde hayatı pahasına ejderhaya tutunuyordu. Sakin kalmaya ve her şeyin sadece zihin meselesi olduğunu kendine hatırlatmaya çalıştı. Bu antik ve kadim canavarın damarlarında dolaşan öfkesini ve muazzam gücünü hissediyordu. Gözlerini kapayınca, direnmeyi bıraktı ve onunla uyumlandığını hissetti. Kalbini ve nabzını zihninde duyumsadı. Onunla bir olduğunu hissetti.
Thor gözlerini açtı, ejderha da açtı artık farklı bir renkle parıldıyorlardı. Thor dünyayı ejderhanın gözlerinden görüyordu. Bu ejderha, bu vahşi yaratık Thor’un bir uzantısı haline gelmişti. Gördüklerini Thor da görüyordu, Thor emretti o da dinledi.
Ejderha, Thor’un emriyle Mycoples’i bıraktı ve kükreyip öne atılarak dişlerini Mycoples’e saldıran üç ejderhaya geçirdi ve onları parçaladı.
Diğer ejderha hazırlıksız yakalanmıştı, elbette ki kendilerinden birinin ona saldırmasını hiç beklemiyordu. Kendilerine henüz gelemeden Thor altındaki ejderhayı kullanıp enselerine saldırtarak yarım düzine kadar ejderhanın canına okumuştu bile. Onları hiç farkında olmadan sırasıyla yaralıyordu. Thor üçüne daha saldırdı ve ejderha kanatlarını ısırıp enselerinden hasar vererek denize düşmelerini sağladı.
Thor aniden yandan saldırıya uğradığında bunun olacağını görmemişti, ejderha çenesini açtı ve dişlerini Thor’a sapladı.
Thor uzun ve tırtıklı dişler kaburgasını delip ejderhanın üstünden atarak havada uçmasını sağlayarak düşürdü. Okyanusa doğru yaralı bir şekilde bodoslama düştüğünü hissederken ölmek üzere olduğunu fark ediyordu.
Gözünün ucuyla Thor, Mycoples’in alta doğru alçaldığını fark etti, sonrasında tek hatırladığı Mycoples’in sırtında olduğu ve eski dostu tarafından kurtarıldığıydı. İkisi yeninden birlikteydi ve ikisi de yaralıydı.
Thor batan kaburgasıyla zor nefes alarak verdikleri zararı kontrol etti: onlarca ejderha artık ölü ya da yaralı halde okyanusun üstünde yüzüyordu. İki başlarına iyi iş çıkarmışlardı, hayal ettiklerinden bile iyiydi.
Fakat Thor bir başka korkunç çığlık daha duyunca kafasını kaldırdı ve onlarca ejderhanın hala hayatta olduğunu gördü. Nefes almaya çalışırken Thor mertçe bir savaş verdiklerini ama kazanma şanslarının çok az olduğunu fark etti. Yine de hiç tereddüt etmeden korkusuzca yukarı çıkarak onlara meydan okumak için karşılarına çıktı.
Mycoples tiz bir ses çıkarıp, Thor’a alevlerini püskürtenlere karşılık verdi. Thor ise yeniden güçlerini kullanıp ejderha alevlerinin ona ulaşmasını engellemek için yeni bir buz duvarı dikti. Gruba hamlesini yaparken ejderhalara saldırıp, onları pençeleyen ve hayatı pahasına savaşan Mycoples’e tutundu. Mycoples yaralandı ama bu onu yavaşlatmadı ne de olsa etrafındaki tüm ejderhaları sakatlıyordu. Thor ona katılarak bilekliğini kaldırdı ve sırasıyla ejderhaları hedef alırken beyaz bir ışık topu ileri atıldı, Mycoples savaşını verirken bir bir tüm ejderhaları yere serdi.
Thor ve Mycoples durmadan her tarafları yara bere içinde, kana bulanmış ve bitkin halde savaştılar.
Yine de geriye onlarca ejderha kalmıştı.
Thor bilekliğini kaldırdığında, gücün azaldığını ve hatta kendi gücünün çekildiğini hissetti. Kuvveti vardı biliyordu ama henüz yeterli değildi, maalesef sonuna kadar savaşa devam edemeyeceğini biliyordu.
Thor yukarı bakınca yüzündeki koca kanatları ve onları takip eden uzun ve keskin pençeleri gördü, Mycoples’in boğazını delmelerini çaresizce izledi. Ejderha Mycoples’i kavradığında, kuyruğuna çenesini geçirerek onu bir tur döndürüp fırlatırken Thor hayatı pahasına tutunuyordu.
Thor, havada Mycoples’le beraber savrulurken dayandı, Mycoples döne döne uçarken