Birinci seti ön parmakla kapatarak ve ağızlığa yumuşak bir şekilde nefes vererek oktav ve on ikinci armonik bölünmelerle tatlı seslerin en büyüleyici konsantrasyonu duyulur ve bir yandan dürtü artar. Sırasıyla ikinci ve üçüncü grupları durdurarak, yüksek ve etkili olan üç ve iki sesin armonilerini elde ederiz. Kalan setlerde istenen sonuçları elde etmek için nefes akıllı ve net bir solukla çekilmelidir. Aslında, herhangi bir tek tüp, aralık durdurularak ve bu şekilde nefesi çekerek kendi kendine bu şekilde (diğer seslerin karışması olmadan üfleyerek yapılamaz) ses çıkartabilir. Buluşunu Jubal’a atfettim ve onun Yaratılış ve Eyüp Kitabı’nda bahsedilen “hugab” (org) olduğunu düşünüyorum.
Kinin ya da Çin udunun icadı, Fukhe ailesine atfedilir ve bu nedenle, bir Çinlinin kronoloji algısında Lamech’in oğluna kadar uzanabilir. Sang veya incelenmekte olan gibi bir çalgı Borneo’da bulunur ve Himmaleh’in Hint Takımadaları arasındaki yolculuğunun bir açıklamasında tanımlanır. Konfüçyüs onuruna yapılan dini ayinlerde kullanılan dışında, sang hakkında tek şey bilen bir Çinliyle bile karşılaşmadım.
Çinliler, çok çeşitli davul, tef ve zile sahiptir. Daha büyük davul türleri tapınaklarda asılıdır ve rahipler genellikle dualarını söylemek yerine davul çalar. Daha küçük türler sahnede kullanılır ve zeminde veya bir kürsü üzerinde durur. Korodaki benzerleri, içi oyulmuş ve at derisiyle kaplanmış küçük bir tahta yarım küredir. Üçayak üzerinde durur ve iki sopayla çalınır; bu, kullanım ve ilişkilendirme, zevkimize uygun malzemeler bunu yapana kadar hiçbir Avrupalının kulağına hoş gelmeyen bir tıklama sesi çıkarır. Çinli davulcuda her bir çubuğun çiftler halinde vuruş yapmasına bağlı olan gümbürtüyü duymayız.
Lo veya Cavalıların sesi taklit ederek gong dediği şey, başlangıçta yıkama ve benzeri amaçlar için kullanılan bir tabaktan daha fazlası değildi. İki çeşidi vardır; özellikle Çin yelkenlilerinde kullanılan büyük ve düz olanı, günbatımında ve yola çıkarken ya da eve dönerken dua ve övgü odasında çalınır zira bir Çinli, çok konuşmaktan ziyade büyük bir gürültüyle duyulacağını düşünür. Daha küçük olanının etrafı, silindirik bir kenarla çevrilidir. Bir sopayla vurulduğunda yaydığı ses, böylesine ufak bir çalgının görüntüsünün tahmin etmemize yol açtığından çok yüksektir. Partnerinin tizliğini gidermeye yardımcı olan davula eşlik olarak kullanılır. Bir tür lirik balede, menüet veya sarabandın yavaş ve keskin yürüyüşüyle pantomimik tarzda dans edilen sanatçılardan birinin yanında zarif bir şekilde asılı duran küçük bir davul vardı. Diğeri küçük bir gong tutuyordu ve bu gongu aralıklı olarak, herhangi bir ritim bölünmesi ya da vuruşların sıklığında değişen oranlar olmaksızın, esnek bir vuruşla çalıyordu. Çin müziğinde, vurmalı sesleri hoş periyotlara dönüştürme işi tamamen davula bırakılırken, gongun sadece vuruşların hızında değişmesi gerektiği, bir kural gibi görünüyor. Temposu çok az olan veya hiç olmayan gürültüler ve yüksek sesli olanlar da müziğin ilk öğeleriydi ve en kaba icat girişimlerini sanatın incelikleriyle tuhaf bir şekilde harmanlayan Çinliler, bir yabancının kulağını sağır eden şeylere hâlâ düşkündürler. Pitcairn adasındayken, bir kadının denizin kenarında sukabağı attığını gördüm. Kocası ise bir parça odun (Hibiscus tiliaceus) alıp diğer iki parçanın arasına yerleştirdi. Bu iki basit parça aparat biçimindeyken, basitçe iyi hesaplanmış aralıklarla vurarak güzel bir etki yaratmayı başardılar.
Vurmalı çalgılar arasında büyük çan, hem müzik sistemindeki önemi hem de Çinlilerin onun oranlarını belirlemeye ve korumaya gösterdikleri özen nedeniyle özel bir yer talep eder. Temel notayı veya modern dilde konser perdesine eşdeğer olanı verdiği için armonik ölçeğin düzenleyicisidir. Zil, müzik sisteminin üretecini yapabileceğimiz bir nota ürettiği için, boyutlarının dikkatlice tanımlanmış olması gerektiği sonucuna varmamız gerekir. Bunu kendi zevkime göre saptamak, bana tahmin ettiğimden daha fazla zahmete mal oldu. Bunun sebebi bilgi eksikliği değil, çeşitli oranların birbiriyle iç içe geçtiği karmaşık tarzdı. Leke’de eski hükümdarların, bu çanı ağırlık ve boyut olarak güzelce ayarlamaya istekli oldukları ima edilir. Bunun, geri kalan her şey için bir standarda hizmet etmesi için birini ataların tapınağında ya da kraliyet hazine odasında tutarak yapıldığını varsayabiliriz. Önümüze gelen açıklamalarda ağırlığından bahsedilmemiş gibi görünüyor; ancak çanın ağırlığının belirli bir bölümünün, günlük işlerde aşina olduğumuz bir ağırlığa tekabül ettiğini çıkarmak kolaydır; daha kolay kavramak için bir pound diyebiliriz. Belli bir kaynaktan ya da krallık mahallelerindeki bir kuyudan alınan yarım kilo suyu tutabilen bir ölçü, standart ya da ortak bir ölçü ya da diğer tüm sıvı ölçülerin çoklu ve alt katları olarak işlev görecektir. Standart bir uzunluk için, çanın belirli bölümleri olan ching veya kooyu almış olabilirler. Bu ifadeler, eski bir şair olan Mukhung’un, eski hükümdarların bu zili doğru bir ayar durumunda tutmak için gösterdikleri özenden bahsederken ne dediğini açıklamak için gereklidir:
“Boyut olarak KEUN’dan veya ölçü standardından sapmadı.
Ağırlık olarak SHIK’i veya ağırlığı geçmedi.
Akort notası, ölçme çubuğu, standart kapasite ve denge hepsi buradan kaynaklanır.
Müzik aletleri zilin sesini bekler ve ona göre akort edilir.
Gam da zilin sesini bekler ve sonra başlar.”
Bu arada, Çinliler ölçümlerini her zaman bir kantar aracılığıyla yaparlar ve çubuğun ağırlığını ve uzunluğunu düzenlemeye tabi tutarlar.
Bu tür araştırmalar Çin’i araştıran birisi için büyük önem taşır çünkü bunlar yalnızca antik tarihle ilgili çok tuhaf gerçekleri gün ışığına çıkarmakla kalmaz, aynı zamanda belirli karakterlere iliştirilen anlam hakkında kesin bir fikir edinmemize de yardımcı olur. Örneğin, leuhun ölçeğin en düşük notası anlamına geldiğini bulduk ve bu da, mecazen, bir çalgıyı diğerinin tam perdesine koyduğumuzda hedeflediğimiz hassas etkiye benzeyen diğer güzel uyarlama örneklerine uygulanmış gibi görünüyor.
Eski zamanlarda çan, bir ayın veya uydumuz olan Ay’ın kavuşum devriminin bölündüğü on iki dönemi kaydetmek için kullanılırdı; modern zamanlarda, büyük bir ahşap kürsüye asılmış bir halde akşam duası sırasında vurulduğu ana tapınaklarda görüyoruz. Sunakların verildiği diğer zamanlarda bir tokmak veya tahta çekiçle kullanılır. Bu çalgı, Batı’da bilinmesinden yüzyıllar önce Doğu’da vardı ama bizde bu aletin bir tokmağı var. Bu takmak bir tekerlek üzerinde asılı durur ve onu yönetmek için büyük bir el becerisi gerektirir. Çin’de onu çalmak için ne bilim ne de güç gerekir; Avrupa’da “zil çalma sanatı” en dâhiyane değişim sistemlerindendir ve hoşa giden çeşitliliğin evrimi o kadar çoktur ki, kendilerini araştırmaya adayanlar konuyu hiçbir zaman tam olarak bitirememişlerdir. Çin’de eski zamanlarda müzik sisteminin düzenleyicisi (statikte ve ölçümle ilgili tüm konularda baş bilirkişi, ayın gelip geçici dönemlerinin kaydedicisi) olarak kalmış ve hâlâ bilinmeyen bir tanrıya yapılan hitaplarda bir tür öncü olmaya devam etmektedir.
BEŞINCI BÖLÜM
Çin’in Dini
Çin’in yerli dini, Mısır ve Yunanistan’ın teogonileri1 gibi, kutsanmış masallar yığınından başka bir şey olmayan bir çoktanrıcılık sistemidir.