İnsanı Tanıma Sanatı. Alfred Adler. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Alfred Adler
Издательство: Maya Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 9786258361148
Скачать книгу
cesaretlendirebilecek, tereddütlü kişinin zayıf güçlerini toparlayabilecek, gezgini daha güçlü ya da daha duyarlı kılabilecek yeni bir durumu temsil etmektedir. Veyahut diğer taraftan, gezginin çektiği korkuların ıstırabını söküp alacak bir merhem ya da uyuşturucu görevi görebilir.

      Sanrı aslında bizim için hiç de yeni bir şey değildir çünkü benzer olguları algıda, hafıza mekanizmasında ve hayal gücünde çoktan görmüştük. Rüyaları ele aldığımızda bu süreçlerin aynısıyla karşılaşacağız. Hayal gücünün önemini vurgulayarak ve daha yüksek merkezlerin eleştirisini dışarda tutarak sanrı olgusunu ortaya çıkarmak kolaydır. İhtiyaç ya da tehlike durumlarında ve bireyin gücünün tehdit edildiği bir durumun baskısı altında, kişi bu mekanizma sayesinde zayıflık hissini engellemeye ve onu yenmeye çalışır. Daha büyük bir gerginlik ve eleştirel yetilerde daha az bir değerlendirme. Bu gibi durumlarda herkes “başının çaresine bak” ilkesiyle kendi ruhsal enerjisinin zerresiyle bile hayal gücünü sanrı biçiminde yansımaya zorlar.

      Yanılsama (illüzyon) sanrıyla yakından ilişkilidir. Tek farkı ise, dışsal bağlantının birtakım noktalarının hâlâ sürmesi fakat yanlış yorumlanmasıdır. Tıpkı Goethe’nin Erlkönig (Gürgen Kralı) hikâyesinde olduğu gibi. Temelinde yatan durum, yani ruhsal tehlike hissi aynıdır.

      Bir başka örnek ise ruhun yaratıcı gücünün gerektiğinde ya bir yanılsama ya da bir sanrıyı nasıl ortaya çıkarabileceğini gösterecektir. Seçkin bir aileden gelmesine karşın kötü bir eğitim aldığı için hayatta hiçbir değeri olmayan bir adam önemsiz bir kâtiplik işi edinmiş. Hayatında, değerli biri olmaya dair tüm ümidini yitirmiş. Ümitsizliği üzerine ağır bir biçimde yüklenmiş ve buna ek olarak ruhsal gerilimi de arkadaşlarının sitemleriyle daha da şiddetlenmiş. Bu şartlar altında, kendisini, ona anında tatlı bir kayıtsızlık veren ve başarısızlığı için mazeret imkânı sağlayan içkiye vermiş. Bir süre sonra titreme hezeyanından (deliryum) dolayı hastaneye götürülmüş. Hezeyan sanrıyla yakından ilişkilidir ve içki zehirlenmesine bağlı hezeyanda fareler ya da böcekler ya da yılanlar gibi küçük hayvanlar sıklıkla görünür. Hastanın mesleğiyle alakalı diğer tür sanrılar ortaya çıkabilir.

      Hastamız içki kullanımına şiddetle karşı çıkan doktorların eline teslim edilmiş. Doktorlar onu katı bir tedavi programına alıp alkolizmden tamamen kurtulmuş, hastaneden iyileşmiş olarak ayrılmış ve üç yıl boyunca içkiye elini sürmemiş. Bu arada hastaneye yeni bir şikâyet ile geri dönmüş. Sürekli olarak iş yerinde kendisine yan gözle bakıp sırıtan bir adam gördüğünü belirtmiş. Artık yevmiyeci olarak çalışıyormuş. Bir keresinde bu adam ona güldüğü için bilhassa öfkelenince kazmasını alıp onun gerçek bir insan mı yoksa bir hayalet mi olduğunu anlamak için fırlatmış. Hayalet kenara çekilip saldırıyı savuştursa da hemen ardından saldırıp adamı fena bir şekilde dövmüş.

      Bu durumda artık bir hayaletin varlığından bahsedemeyiz çünkü sanrının gerçekten de adamakıllı yumrukları varmış. Açıklamasını bulmak hiç zor değil. Sanrı görmeyi âdet edinmişti ancak bu sefer tecrübesini gerçek bir insan üzerinde yapmıştı. Bu bize açıkça gösteriyor ki her ne kadar içki içme arzusundan kurtulmuş olsa da gerçekte hastaneden taburcu olduğundan beri daha da kötüleşmişti. İşini kaybetmiş, evinden atılmış ve arkadaşları gibi kendisinin de en düşük kademedeki meslek olarak gördüğü yevmiyeci olarak geçinmek zorunda kalmıştı. Yaşadığı ruhsal gerginlik azalmamıştı. Alkolden kurtulmuş olmasına rağmen, aslında bu çarenin büyük avantajına karşın, bir teselliyle daha da berbat olmuştu. İlk işini içki sayesinde yapabiliyordu. Çünkü evdekiler kendisine hiçbir şeyi başaramadığı için yüksek sesle sitem ettiklerinde, bir ayyaş olduğu mazereti ona, bir işi elinde tutma konusundaki kabiliyetsizliğinden daha az utanç verici gibi görünüyordu. Tedavisinden sonra yine gerçeklerle yüz yüzeydi ve kesinlikle bir öncekinden daha bunaltıcı bir duruma girmişti. Artık başarısız olduğunda kendisini teselli edebilecek ya da suçlayacak hiçbir şey, hatta alkol bile yoktu.

      Ruhsal risk barındıran bu durumda sanrılar yeniden görünür. Kendisini önceki durumuyla bir görmektedir ve dünyaya sanki hâlâ bir ayyaş gibi bakmaktadır. Ayrıca, çok net bir şekilde sarhoşmuş gibi davranarak içki problemiyle tüm hayatını mahvettiğini ve bu konuda artık hiçbir şey yapılamayacağını söylemektedir. Hasta olması sayesinde onursuz ve üstelik bir hendek kazıcısı olarak görev yaptığı, kendisine göre nahoş olan işinden kendi adına bir karar vermek zorunda kalmadan kurtulmayı ümit etmiştir. Yukarıda bahsedilen sanrı, sonunda yeniden hastaneye yatmak zorunda kalana dek, uzun bir süre devam etmiş. Artık kendisini şayet içki belası hayatını mahvetmemiş olsaydı büyük işler başarabileceği düşüncesiyle teselli edebilirdi. Bu mekanizma kişisel değerlendirmesini yüksek bir düzeyde tutmasını sağlamıştı. Onun için çalışmaktan ziyade kişisel değerlendirmesinin kötüleşmesine izin vermemek daha önemliydi. Girişimlerinin tümü başına bir talihsizlik gelmemiş olsaydı, büyük işler başarabileceğine dair görüşü sürdürmeye yönelmişti. Güç ilişkisinde kendisini destekleyen ve diğer insanların kendisinden daha iyi olmadığına, ancak, kendi önünde aşılmaz bir engel olduğuna inanmasını sağlayan kanıt buydu. Teselli edici bir mazeret bulma girişimindeki ruh hali yan gözle bakan hayaleti meydana getirmişti. Hayalet aslında özsaygısının kurtarıcısıydı.

      III. Fantezi

      Fantezi, ruhun başka bir yaratıcı yetisinden başka bir şey değildir. Bu aktivitenin izlerini daha önce betimlediğimiz çeşitli olaylarda bulabiliriz. Tıpkı belli başlı hatıraların bilincin keskin odağında yansıtılması ya da hayal gücünün acayip üstyapılarının ortaya çıkarılması gibi fantezi ve hayal kurmanın da ruhun yaratıcı aktivitesinin bir parçası olduğu düşünülmektedir. Gezici herhangi bir organizmada gerekli bir yeti olan önsezi ve önyargı fantezide önemli bir unsuru oluşturur. Fantezi insan organizmasının gezici olmasıyla ilişkili olup aslında bir önsezi ve geleceği görme yönteminden ibarettir. Çocukların ve yetişkinlerin bazen hayal görme olarak nitelendirilen fantezileri daima gelecekle ilgilidir. “Boş düşler” bu fantezilerinin aktivitesinin hedefidir ve gerçek aktivitenin modelleri olarak kurmaca biçimlerde oluşturulurlar. Çocukluk fantezilerine dair incelemeler güç çabasının baskın bir rol oynadığını açıkça gösterir. Çocuklar, hırslı hedeflerine hayallerinde ulaşırlar. Fantezilerinin çoğu “büyüdüğüm zaman” ve benzeri sözcüklerle başlar. Sanki hâlâ büyümek zorundaymış gibi yaşayan birçok yetişkin vardır. Güç çabası üzerine yüklenen belirgin vurgu bize ruh hayatının ancak kişinin önüne belirli bir hedef koyduğunda gelişebileceğini tekrar gösterir. Medeniyetimizde bu hedef sosyal itibar ve takdir edilme hedefidir. Bir birey asla nötr bir hedefte uzun süre kalmaz çünkü insanlığın toplu yaşamına özbenliğin sürekli ölçümü eşlik eder. Bu da üstünlük arzusu ve yarışta başarılı olma ümidine neden olur. Çocukların fantezilerinde açıkça görülen önsezi biçimleri çocuğun gücünün neredeyse tamamen dışavurulduğu durumlardır.

      Burada genelleme yapmamalıyız çünkü fantezinin seviyesi ya da hayal gücünün boyutu için kurallar koymak imkânsızdır. Daha önce söylediklerimiz birçok sayıda durum için geçerlidir ancak bazıları için uygun olmayabilir. Hayata saldırgan gözlerle bakan çocuklar fantastik güçlerini daha ileri seviyelere doğru geliştireceklerdir çünkü tedbirli yaklaşımları, tutumlarının bir sonucu olarak daha büyük bir gerginliği uyaracaktır. Kendileri için hayatın her zaman keyif verici görünmediği zayıf çocuklar daha kuvvetli fantezi güçleri geliştirip kendilerini özellikle bu tür bir aktiviteyle meşgul etme eğiliminde olacaklardır. Gelişimlerinin belirli bir evresinde, hayal kurma becerileri hayatın gerçeklerinden kaçınılan bir mekanizmaya dönüşebilir. Fantezi, gerçekliğin suçlanması olarak istismar edilebilir. Bu gibi durumlarda