Alpler’deki halka açık tahıl ambarları için ....100 frank
Digne ‘deki Monosque ve Sisteron’daki yoksul kızların eğitimi için Kadınlar Birliğine ................ 1.500 frank
Yoksullar için ................................................ 6.000 frank
Kişisel harcamalarım için ............................. 1.000 frank T
OPLAM ........................................................ 15.000 frank
Gördüğünüz üzere, harcama listesini yukarıdaki şekilde hazırlayan Bay Myriel, onu “evimin giderleri” olarak adlandırmıştı ve Digne’de görev yaptığı süre boyunca bu listeyi hiçbir zaman değiştirmedi.
Bu düzenleme Matmazel Baptistine tarafından tam bir boyun eğişle kabul edildi. Bu dindar kadın, Bay Myriel’i hem ağabeyi hem de piskoposu olarak görüyordu; onun açısından tabiatı bakımından hamisi, kilise açısından ise üstü konumundaydı. Onu sadece seviyor ve ona büyük saygı duyuyordu. Bay Myriel onunla konuştuğunda başını eğerek her şeyi kabul ediyor, harekete geçtiği zaman ise tam bağlılığını göstererek ona yardım ediyordu. Bu konuda küçük de olsa homurdanan tek kişi, hizmetçileri Madam Magloire idi. Bay Piskopos ona gelir olarak sadece bin frank ayırmıştı, bu da Matmazel Baptistine’in yıllık bin beş yüz frank gelirine ek olarak bin frank gelir elde etmelerini sağlıyordu. Bu iki yaşlı kadın ve Piskopos, işte bu gelirle yaşamlarını idame ettiriyorlardı.
Ve yine de bir köy papazı Digne’ye geldiğinde Madam Magloire’ın katı kuralları ve Matmazel Baptistine’in akıllı ev idaresi sayesinde Piskopos, hanesinde misafirini ziyadesiyle düzgün ağırlamanın yollarını bulabiliyordu.
Piskopos, Digne’ye gelmesinden yaklaşık üç ay sonra şöyle dedi:
“Yine de bütün bunlara rağmen herkesten çok daha sıkışık durumdayım!”
“Ben öyle düşünmüyorum!” diye hemen araya girdi Madam Magloire. “Monsenyör, şehirdeki arabasının masrafları ve piskoposluğa bağlı çevre illere yolculukları için bakanlığın kendisine borçlu olduğu ödeneği bile talep etmedi. Eski günlerde bunu almak, piskoposlar için bir gelenekti.”
“Doğru!” diye haykırdı Piskopos. “Çok haklısınız Madam Magloire.”
Böylece talebini yaptı.
Bir süre sonra bakanlık konseyi, bu talebi dikkate alarak ona şu başlık altında yıllık toplam üç bin franklık ödemeyi kabul etti: Bu ödenek, taşıma masrafları, pastoral ziyaret masrafları için Piskopos Myriel’e verilecektir.
Bu elbette ki kasabalılar arasında büyük bir infial yarattı. İmparatorluğun bir senatörü ve Beş Yüzler Konseyi’nin eski bir üyesi olan, Digne şehrinin yakınlarında kendisine muhteşem bir senatörlük ofisi sağlanmış eski Din Bakanı Bay Bigot de Preameneu’ye hemen konuyla ilgili oldukça öfkeli ve gizli bir not içeren mektup yazdılar. Bu özgün satırları aşağıda sizler için alıntılıyoruz:
Taşıma masrafları için ödenek mi? Nüfusu dört bin kişiden az olan bu küçük şehir için böylesi bir masrafa gerek var mı? Yolculuk masrafları mı? Bu yapılacak geziler, kimin işine yarayacak ki? Sonra, bu dağlık kısımlarda nasıl bir gezi yapılabilir ki? Yol bile yok. Burada at haricinde kimse başka türlü yolculuk yapamaz. Durance ile Chateau-Arnoux arasındaki köprüden ancak kağnılar geçebiliyor. Bu rahiplerin hepsi paragöz ve açgözlüdür. Bu adam ilk geldiğinde üzerimizde iyi bir intiba bırakmıştı. Şimdi tıpkı diğerleri gibi davranıyor; illa onun da bir arabası ve faytonu olmalı, tıpkı eski piskoposlar gibi lüks eşyalara sahip olmalı. Ah, tıpkı tüm yobazlar gibi, bu da aynı! İmparator bizi bu siyah şapkalı hergelelerden kurtarana kadar, hiçbir şey yolunda gitmeyecektir, Bay le Comte. Kahrolası Papa! (Bu sırada Roma ile işler de karışmak üzereydi.) Şahsen ben, tam anlamıyla Kayzer yanlısıyım vesaire vesaire…
Öte yandan, Madam Magloire bu duruma çok seviniyordu. “Çok iyi.” dedi Matmazel Baptistine’e. “Monsenyör sonunda aklını başına topladı, ne de olsa kendisini de düşünmek zorunda. Bütün gelirini zaten hayır işlerine adamış durumda. Şimdi en azından bizim için ayırabileceği üç bin frank olacak! Nihayet!”
Aynı akşam Piskopos, kız kardeşine aşağıdaki ödemeleri içeren bir not daha yazdı:
TAŞIMA VE GEZİ MASRAFLARI
Hastanedeki hastalara et suyuna çorba ikram etmek için ...................................................................... 1.500 frank
Aix’teki yardımseverler için .......................... 250 frank
Draguignan’daki Anneler Derneği için ..........250 frank
Sokakta kalanlar için ................................... 500 frank
Yetimler için .................................................. 500 frank
TOPLAM ........................................................ 3.000 frank
Bay Myriel’in bütçesi işte bu şekilde düzenlenmişti.
Piskoposluk ödenekleri, dinî idareler, özel vaftizler, vaazlar, kutsanmalar, kilise veya şapellerde kıyılan nikâhlar ve diğer masraflar konusuna gelince bunları da zenginlerden aldığı bağışlardan karşılıyordu ve bu hususta kendisi yoksullara karşı ne kadar hakkaniyetli davranıyorsa zenginlerden para alma hususunda da aynı itinayı göstermekten kesinlikle geri kalmıyordu.
Bir süre sonra, parasal olarak yapılan bağışlarda artışlar olmaya başladı. Parası olanlar da olmayanlar da Bay Myriel’in kapısını çalıyordu. Kimi ona para bağışlarken kimi de istemeye geliyordu. Bir yıldan kısa bir süre içerisinde Piskopos; her türlü derdin dermanı, her sıkıntıyı çözüme ulaştıran iyilik eli oldu. Elinden hatırı sayılır miktarlarda paralar gelip geçiyordu ama hiçbir şey onu mütevazı hayatını sürdürmekten alıkoymuyor, yaşam tarzında en ufak bir değişiklik gözlemlenmiyordu. İhtiyacı olandan daha fazlasına elini sürmüyordu.
Dünyevi isteklerden öylesine uzaktı ki! Aşağı tabakalarda, yukarıdakilerin kardeşliğine karşılık çok daha büyük sefalet yaşandığından her gelen bağış, tabiri caizse daha alınmadan önce yerini bulmuş oluyordu. Kurak topraklarda ortaya çıkan bir su kaynağı gibiydi; eline ne kadar çok para geçerse geçsin, kendisine ait hiç parası olmuyordu. Çünkü başkalarına yardım edebilmek için her zaman kendi ceplerini bile boşaltıyordu.
Piskoposlar için özel olarak seçilmiş vaftiz adları ve pastoral mektuplarının başlıklarında kullanacakları bir lakapları olurdu. Kırsal kesimlerdeki yoksullar ona karşı besledikleri büyük sevgiden ve onun şefkatli tavırlarından dolayı, aralarında Piskopos için özel bir isim belirlemişlerdi ve ona, Monsenyör Bienvenu (Hoş geldiniz) dışında başka bir şekilde hitap etmiyorlardı. Biz de onları örnek alıp bundan sonrasında kendisini bu şekilde anacağız. Üstelik Piskopos da kendisine bu şekilde hitap edilmesinden dolayı çok mutlu oluyordu.
“Bu ismi beğendim.” diyordu. “Bienvenu, Monsenyör kelimesinin anlamını daha da yüceltiyor.”
Burada tasvir etmeye çalıştığımız portrenin gerçekliği hususunda herhangi bir iddiamız olamaz ancak orijinaline benzediğini söylemekle yetineceğiz.
III
İyi Bir Piskoposa Zorlu Bir Piskoposluk
Piskopos, her ne kadar seyahat masraflarını başka bağışlar için kullanmış olsa da yine de pastoral ziyaretlerini gerçekleştirmekten geri kalmıyordu. Digne şehrinin piskoposu olmak çok yorucuydu. Bu şehrin