Baochai hemen koca bir kadeh şarabı zorla Xiangyun’ün boğazından aşağıya gönderdi.
“Şimdi!” dedi Tanchun, kendisi de bir yudum içtikten sonra. “Size kuralları sıralamama gerek yok. Ne söylüyorsam onu yapın. Bir zar ve fincan getirteceğiz, Kuzen Qin’den başlayarak herkes sırayla zar atacak. Aynı sayıyı atan iki kişi ‘örtülü bilmece’ için eşleşecek.”
Baoqin üç attı. Yukarı masadakiler farklı sayılar attılar. İkinci masadan Xiangling de üç attı.
“Oda içindeki eşyalarla yetinsek iyi olur, ne dersiniz?” dedi Baoqin. “Aksi hâlde ihtimaller çok fazlalaşır.”
“Kesinlikle!” dedi Tanchun. “Üç tahminden sonra doğru cevabı bulamayan ceza olarak bir kadeh şarap içecek. Sen başla.”
“Bostan.”
Bu oyunu bilmeyen Xiangling, odada “bostan” kelimesini çağrıştıracak hiçbir şey bulamadı ama Xiangyun ipucu verildiği andan itibaren gözlerini etrafta dolaştırmaya başladı ve birden kapıda asılı olan yazı levhasını gördü:
ŞAKAYIK BAHÇESİ
Hemen Baoqin’in, on üçüncü Seçmeler kitabından bir alıntıyı düşündüğünü anladı. Orada Konfüçyüs, bahçıvanlık öğrenmek isteyen birisine, bostanı olan yaşlı bir adama gidip ondan bilgi almasını söylüyordu. Xiangling cevabı tahmin edemeyince, diğerleri onu hızlandırmak için davula vurmaya başladılar. Wang Wei’nin şiirlerinden birindeki “Bazen yeşillik bahçeme çekilirim” dizesinin bu soruya çok uyduğunu düşünen Xiangyun, eğilip Xiangling’i dürterek ‘yeşillik’ demesini fısıldadı. Ama Daiyu onu fark etti ve hemen ötekilere söyledi.
“Ona ceza verin! Cevabı söyledi.” dedi.
Xiangyun bir kadeh şarap daha içmek zorunda kaldı. Ama o kadar kızdı ki yemek çubuğuyla Daiyu’nün parmaklarına vurdu. Xiangling de ceza olarak bir kadeh şarap içti.
Sonraki çift, Tanchun ve onunla aynı sayıyı atan Baochai’di. Tanchun’ün ipucu “erkek”ti.
“Bunun kapsamı biraz geniş değil mi?” dedi Baochai.
“Pekâlâ.” dedi Tanchun. “Başka bir ipucu vereyim. Bu, kapsamı biraz daraltır.”
Bu sefer “oyuk” kelimesini verdi. Baochai bir süre düşündü. Masada bir yığın tavuk eti vardı. Tanchun Wang Wei’nin, Kırmızı ibikli horoz şafağı haber veriyor dizesini ve Luo Yin’in Alaca karanlıkta hâlâ kitabımı okuyorum, dizesine işaret ediyor olmalıydı. Kendisi de Şiir Klasiği’ndeki altmış üçüncü şiire dayanarak “oyuk” kelimesiyle cevap verdi.
“Horoz oyuğuna tünüyor.”
İki kız birbirlerine güldüler ve başarılarını kutlamak için şaraplarını yudumladılar.
Bu arada Xiangyun sabredemedi, Baoyu ile parmak tahmin etme oynamaya başladı. İkisi avaz avaz bağırıyordu. Odanın öteki ucunda You Shi ve Yuanyang masada birbirlerine dönük oturmuş, aynı oyunu oynuyorlar, bir “yedi”, bir “sekiz” diye sesleniyorlardı. Pinger ile Xiren de yandaki masada bir başka ikili oluşturmuş, gürültüye katkıda bulunuyorlardı. Onların curcunasına beş oyuncunun her hareketiyle bilezik şangırtısı ekleniyordu. Kısa süre sonra Xiangyun Baoyu’yü, Xiren de Pinger’yı yendi. Kaybedenlerin birer kadeh şarap içmesine, içmeden önce ve içtikten sonra bir şey yapmalarına karar verildi.
“İçmeden önce edebiyattan ve şiirden bilinen birer alıntı yapman, bir domino üçlüsü, bir şarkı adı ve takvimden bir gün tahmini söylemen lazım. Beşi bir araya gelince anlamlı bir cümle oluşturacak. İçtikten sonra da bu masada gördüğün, birden fazla anlamı olan bir yiyeceğin adını söyleyeceksin.” dedi Xiangyun Baoyu’ye.
Herkes kahkahalarla güldü.
“Böyle bir saçmalığı ondan başkası düşünemezdi.” dediler. “Ama çok ilginç olabilir.”
Baoyu’ye başlaması için baskı yaptılar.
“İnsaf edin!” dedi Baoyu. “Bu kadar çok şey yapacaksam düşünmek için zamana ihtiyacım olacak.”
“Şarap iç.” dedi Daiyu. “Geri kalanını ben hallederim.”
Baoyu sözünü dinleyip şarabını içti ve ona kulak verdi.
“Bir. Akşam bulutları sudaki ürkek yeşilbaş ördekle yarışıyor.” dedi Daiyu. “İki. Yaban ördeği, rüzgârlı gökyüzünde ağıt yakarak uçuyor. Üç. Kanadı kırık bir yaban ördeği olmalı. Dört. O kadar hüzünlü bir ses ki yürek parçalayıcı. Beş. Yaban ördeğinin çığlığı uzaktan bile duyuluyor.”
Hep beraber gülerek, “Gerçekten çok anlamlı!” dediler.
Daiyu içki sonrası cezasını yerine getirmek için masadan bir fındık aldı.
Fındıkların komşunun çamaşır taşıyla hiçbir ilgisi yok,
Peki, neden on bin kişi vuruyor gibi kumaş sesi gelir tok.
Diğer iki mağlup Yuanyang ve Xiren’e daha hafif ceza verildi: Her biri yaş günleri üzerine yazılmış, bilinen bir atasözü söyleyecekti. Tasarruf etmek adına onların cevapları hikâyemizden çıkarılmıştır.
Sonraki çiftler belirlenirken kısa bir tereddüt yaşandı. Sonra Xiangyun’ün Baoqin’le parmak tahmini; Xiuyan ile aynı sayıyı atan Li Wan’in de örtülü bilmece oynamalarına karar verildi. Li Wan başlayacaktı.
“Su kabağı.” dedi Li Wan.
“Yeşil.” diye cevap verdi Xiuyan.
Belli ki “yeşil” cevabı doğruydu, Li Wan kabul etti ve iki genç hanım şaraplarından birer yudum içtiler. Bu arada Xiangyun parmak tahmini oyununda Baoqin’e yenildi ve ne ceza vereceğini sordu.
“Lai Junchen, Zhou Xing’in kendi tasarladığı kazanı gösterip ne dedi biliyorsun.” dedi Baoqin. “ ‘Sizi kazana davet ediyorum!’2 Galiba benim de sana aynı şeyi söylemem lazım. Neden Baoyu için belirlediğin cezanın aynısını sen de yapmıyorsun?”
Xiangyun hariç hepsi bu tarihi kinayenin çok yerinde olduğunu söyledi. Xiangyun hiç gecikmeden karşılık verdi.
“Bir. Hızla dönüp duran girdap. İki. Nehrin dalgaları göğe doğru kabarır. Üç. Yalnız tekneyi demir zincirle bağlamalı. Dört. Çünkü nehirde fırtına var. Beş. Yolculuk için kötü bir gün olacak.”
Herkes kahkahalarla güldü.
“Çok komik!” dediler. “Böyle bir ceza vermesine şaşmamak lazım. Kendisi de şakasıyla dâhil olmak için yaptı demek! Haydi o zaman, ikinci kısmını da söyle!”
Xiangyun yemek çubuklarıyla önündeki tabaktan bir ördek başı aldı, odanın öbür ucundaki dördüncü masada oturan hizmetçilere doğru kaldırdı.
Bu küçük ördek şu küçük ördeklerle kıyaslanamaz;
Bu kel kafalı ama onların saçları var.
Buna daha da çok güldüler ama hizmetçiler alınmış gibi yaptılar; Qingwen ve Xiaoluo masasına gelip itiraz ettiler.
“Bayan Xiangyun’ün şakası güzel de bizi karıştırmamalıydı. Ceza olarak bir içki daha içirin ona! Bize saçımıza sürmemiz için bir şişe de yağ versin.”
“Eminim