“Hac yolculuğundan.”
Fakat bunu söylerken öyle bir bakış ile bakıyordu ki bey, bu bakıştan Ebu Müslim’in doğru söylemediğini fakat doğruyu da söylemek istemediğini fark etti. Daha önceden olduğu gibi her şeyi gizli tutmak arzusunda olduğunun kanısına vardı. Gerçekten de Ebu Müslim, Şia yardımcıları adına para vesaire istemek için daha önce İran beylerine pek çok kez başvurmuştu. Emevi Devleti valilerinin baskılarından korumak için bu girişimler gizli tutulmalıydı. Ebu Müslim’in davranış ve konuşmalarından zihnindekileri de hissetmişti.
“Bu sefer, işimizi gizli tutuyoruz zannediyorsunuz diye çekilen mahrumiyet zamanları, artık geçti. Şimdi alenen iş göreceğiz. Gizli kapaklı bir şey bırakmayağız. Arkamızda duracak mısınız?”
Merv beyi, Kirmani ile evlilik dolayısıyla ortaya çıkacak bağı derhâl hatırına getirerek verdiği söz ve yemine muhalif bir harekette bulunduğunu anlıyordu. Çünkü daha önce Abbassilere bütün kuvvetiyle canı ve malı ile destek olacağına yemin etmişti. Fakat ehlibeyit adına hilafeti ele geçirmeye çalışan, başkaldıran Şia’nın peş peşe başarısızlıklarını göre göre Abbasiler ve taraftarlarının da bir şey beceremeyeceklerini zannetmişlerdi. Öyle uzak hayallere kapılmış olmaktansa gerçekçi işler yapan ve bütün zorluklara rağmen meydana atılan Kirmani’nin gelecekte oluşturacağı etkiden faydalanmayı daha uygun bulmuştu. Bununla beraber bey, Ebu Müslim’in sözlerinde abartı görür gibi oldu. Kirmani ile olan ilişkilerini gizli tutmak ve daha sonra hangi taraf galip gelirse o tarafa geçip çıkar sağlamak üzere Ebu Müslim’in bahsettiği açıkça ortaya konulacak girişim hakkında bilgi almak istedi.
“ ‘Saklanma ve mahrumiyet zamanları artık geçti.’ diyorsunuz, bununla ne demek istiyorsunuz?”
Ebu Müslim cevap verdi:
“Demek istiyorum ki İmam İbrahim lehine ve Emeviler aleyhine bütün İran beyleriyle beraber sizin de yardım ve desteğinizi sağlamak için size o zaman gizlice başvuruyorduk. Bu gizlilik geçicidir. Düşmanlarımıza kılıç kuvvetiyle karşı koyabilme zamanının gelmesini bekliyorduk. İşte bu zaman, şimdi geldi. Zira büsbütün meydana atılmak alenen iş görmek için imam tarafından bize tam yetki verildi.”
“Kılıçla karşı durabilmek için asker topladınız mı?”
“Hayır, henüz asker toplamadık çünkü bu dakikaya kadar alenen daha işe başlamadık hatta bu mücadelemizden ilk haberdar olan sizsiniz. Fakat bir kere biz ortaya atılalım, bize pek çok adamın katılacağına eminiz. Zira Horasan’da sayısız taraftarlarımız var. Beylerin çoğunluğu bize destek verecektir.”
“Bu kısım pek doğrudur. Bu taraflar Emevi düşmanlarının en büyük merkezi sayılır. Kafilede sizinle beraber daha kimler var?”
“Yetmiş kadar nakip subay bizle beraber. İmam hazretleri bunları en seçkin taraftarlarından seçerek kendi hilafetine halkı davet etmek ve askeri komuta etmek üzere buraya yolladı. Bu subayları yakında Horasan’ın çeşitli yerlerine göndereceğiz.”
“Her şey yolunda demek. Fakat devlet bu perişan zamanda her gördüğü İranlı hakkında kötülük besler hâlde bulunurken, bu kadar büyük bir zafer ile yolda hiçbir engele uğramaksızın buraya kadar gelmeniz cidden övülmeye değerdir. Buna ne derece hayret edilse yeri vardır.”
7
İMAMIN EMİRLERİ
Beyin sorusu üzerine Ebu Müslim onun desteğini bir kat daha arttırmak maksadıyla hazır etmekte oldukları inkılap için ne gibi girişimlerde bulunduklarına dair bilgi vermek istedi. Çünkü bu bey, kendilerine destek verirse Horasanlı birçok bey de yardımda bulunup onun arkasından geleceklerdi. Durum ve mevki hakkında şu yolda açıklamaya girişmişti:
“Bey! Siz de bilirsiniz ki Emeviler, hakkımızda etmedik hakaret bırakmadılar. Biz, İranlılara âdeta esir gibi davranıyorlar. Hatta ellerinden gelse bizden esir bırakmamak, yeryüzünde yaşatmamak isterler. Hâlbuki iktidarı elinde bulunduran bu Emeviye hanedanı hazreti peygambere akraba ve ona bağlı olmak gibi bir hak ve ayrıcalığa sahip adamlar da değildirler. Onlar tam tersine ehlibeytin en imansız, en şiddetli düşmanıdırlar. Bunların geneli ehlibeyit ve bilhassa peygamberimizin amca oğlu Hazreti Ali’nin evlat ve torunları hakkında pek acıklı bilgi, zalimane davranışlar, cidden çirkin, şiddetli, kan dökmeyi reva gördüler. Hâlbuki ehlibeyit, peygamber gibi güzel huylar sahibidirler. Müslüman olmak üzere herkesi eşit görürler. Hatta Arap olmayanlar hakkında, kalpleri kırılmasın diye güzellikle davranıyorlar. İşte bunun için bunların taraftarları hep İranlılardan oluştu. Son zamanlarda Aleviler hilafet hukukunu peygemberin amcası Hazreti Abbas’ın torununa terk ettiler. Abbasi hanedanı erkânının büyüğü İmam İbrahim hazretleri olduğu için bütün hanedan Alevi taraftarıdır. Şimdi bu zata destek veriyorlar. İmam hazretleri, Şam şehri etrafında Umman kısımlarında Humeyme kasabasında ikamet etmekte ve halifeliği tanıttırmak için oradan her tarafa adam göndermektedir. Haberleşmeyle meşgul bulunmaktadır. İmam hazretleri geçen sene bu işin liderliğini bana emanet etti ve bana itaat etmeleri lüzumunu bütün taraftarlarına yazdı. Beni Horasan’a ve fethedeceğim bütün şehirlere vali ve komutan tayin etti. O sırada genç bir yaşta bulunduğum için büyük yaşta bulunan bazı nakipler ve komutanlar beni küçük görmek istedilerse de çok geçmeden o fikirden vazgeçtiler. İmam hazretleri geçen sene beni uğurlayacağı gün, bana birtakım önemli emirler ve emanetler verdi. Bu emirleri şimdiye kadar her hususta özenle yerine getirdiğim gibi Abbasiler adına hilafeti yerine getirmek yolunda bundan sonra gerçekleşecek davranışlarımı, bu emirlere göre yerine getireceğim.”
Merv beyi, Ebu Müslim’in sözlerini dinlerken onun bu yaşta gösterdiği metanet ve ciddiyete hayran oluyor. Yüzünde parlayan heybete ve ağırbaşlılığa göre alelade bir adam ile değil âdeta büyük bir komutan yahut büyük bir hükümdar ile konuştuğunu hissediyordu. Bey, imamın önemli emirleri sözünü işitince bu emirlerin ne gibi şeyler olduğunu anlamak merakı ile işitmek istedi. Gülnar, ne olduğunu görüp anlamak için bütün uzuvlarıyla göz kulak kesilmiş olduğu hâlde kendisini bahse kayıtsız duruyor gibi göstermeye çalışıyordu. O ana kadar Ebu Müslim’i ikinci defa görüyordu. Fakat yüzündeki her çizginin kendisinde bir etki bıraktığını hissediyordu.
Fakat ne yazık ki! Ebu Müslim, bu cazibeli melek gibi güzel âşığının bütün bu hissiyatından, içinden geçen duygularından, kalbinin çarpmasından habersizdi. O, bütün kalp ve fikriyle takip ettiği büyük siyasi harekete gönlünü vermişti. İmam adına hilafetin ele geçmesinden başka bir isteğe gönlünü vermiyordu.
Ebu Müslim, imamın emirlerini söylediği zaman elini cebine soktu. “Arapça nasıl söylenirse size öylece harfiyen okuyacağım.” diyerek bükülmüş bir ceylan derisi çıkardı. Herkes de büyük bir sessizliğe büründü. Okumaya başladı.
Ey Abdurrahman ehlibeyitteniz, sen de bizdensin sana emanet ettiğim şu emirleri büyük bir ciddiyetle icra et. Yemen kabilesine, özellikle teveccüh ve ihsanda bulunarak onları harekâtımıza katılmaları için ikna et. Zira Cenabıhak bizi ancak onların desteği ile bu işte başarılı kılacaktır. Rebîa kabilesine hiç güvenme. Onlara daima şüpheli bir gözle bak. Mudar kabilesinden ise asla emin olma. Çünkü bize en yakın düşmanlar bunlardır. Her kimden güvenin ve huzurun ortadan kalkarsa, her kimin sadakatini şüpheli görürsen onu tereddütsüz katlet. Elinden gelirse Horasan topraklarında, Araplardan ve onların taraftarlarından esir bırakmamak için çalış. Beş karış boyunda çocuklardan itibaren her kimi bize karşı iyi niyet ve sadakat beslemiyor görürsen onu idama izinlisin. 4
Ebu Müslim okumasını bitirdiği zaman ne gibi bir etki oluşturduğunu anlamak