Varna’da kazanılan büyük zafere rağmen Osmanlı Devleti için tehlike bütünüyle ortadan kalkmamıştı. Macarlar iki yıl sonra yeniden harekete geçtiler. Onlarla iş birliği yapan Eflak beyi Rusçuk’u ele geçirdi. Aynı günlerde Osmanlı tahtında hak iddia eden Davut Çelebi de Bizans tarafından Dobruca’ya çıkarıldı. Ancak bir sonuç alamadı.
İkinci Kez Tahta Çıktı
Devlet yeniden bir cenderenin içine düşürülmek isteniyordu. Zira Çandarlı Halil Paşa’nın tahriki ile yeniçeriler de isyan etti. İsyancılardan bir bölük İstanbul’daki taht iddiacısı Orhan Çelebi’nin yanına gitme tehdidinde bulundu. İsyan ancak halkın desteği ile bastırılabildi.
Durum, II. Murat’ın tahta çıkmasını zorunlu hâle getirdi. Rumeli beylerbeyi Vezir Şehabettin Şahin, onu yeniden tahta çağırdı. II. Murat 5 Mayıs 1446’da Manisa’dan acele yola çıktı. Ardından, belki Edirne’deki isyan sebebiyle fikrini değiştirerek Bursa’ya geldi. Ağustos sonlarında oğlunun haberi olmaksızın Rumeli’ye geçip Edirne’ye ulaştı. Bu arada II. Mehmet’e tahttan babası lehine vazgeçtiği açıklamasını yaptırdılar. II. Murat iki yıllık bir aradan sonra tekrar görevinin başına geçmiş oldu. II. Mehmet de veliaht ilan edilerek Manisa’ya gönderildi.
İkinci Kosova Savaşı da Zaferle Sonuçlandı
II. Murat tahta çıkınca ilk olarak, Mora despotuna boyun eğdirmek için 27 Kasım 1446’da Kerme suru önünde göründü. Surlar ele geçirilip 10 Aralık’ta yıkıldıktan sonra Petras ve Klarentza’ya kadar ilerledi. Bu arada Bizans Devleti de yeniden Osmanlı’ya bağlılık bildirdi. Eflak despotu da barışmak için elçiler gönderdi. Ancak onu Macar Kralı Yanko 1447’de öldürdü. Arnavutluk’ta İskender Bey’den de Kocacık Hisarı alındı. Bu sırada Yanko’nun Arnavutluk’a doğru harekete geçtiği haberi alındı. II. Murat, Macar Kralı Yanko’yu Kosova Ovası’nda karşıladı. 17-20 Ekim 1448’deki savaştan, Macarlar büyük bir hezimetle ayrıldılar. Yanko, 1444’te olduğu gibi ateşli silahlarla takviye edilmiş arabaların himayesinde (tabur cengi) çekilebildi. Sırplar bu defa da Macarlarla iş birliği yapmadılar ve Karamanlılar Murat’a askerî yardım gönderdiler.
1450 yılının yaz aylarında II. Murat oğlu Mehmet’i yanına alıp Arnavutluk’a ikinci sefer yaptı. Bu defa Akçahisar’ı kuşattıysa da Yanko’nun tekrar saldırıya geçeceği söylentisi üzerine uzayan kuşatmayı kaldırarak kuvvetlerini geri çekti. O senenin kışında Murat’ın oğlu Mehmet’in Dulkadiroğlu Süleyman Bey’in kızı Sitti Hatun ile evlenmesi dolayısıyla Edirne’de muhteşem bir düğün yapıldı. Düğünün ardından II. Murat hastalanarak 3 Şubat 1451 tarihinde vefat etti.
İkinci Murat vefat ettiğinde 48 yaşındaydı. 2 Ağustos 1446’da düzenlettiği vasiyetnamesinde, “Bursa’da merhum oğlum Ali yanındaki kabrin katında koyalar… Üzerime bir çâr dîvâr türbe yapalar, üstü açık ola ki üzerime yağmur yağa… Soyumdan sopumdan her kim ki ölecek olursa benim yanımda komayalar, katıma getirmeyeler.” dedi.
Türkleri, Balkanlar’ın Tek Egemeni Yaptı
II. Murat döneminde Osmanlılar’ın Balkanlar’da yayılması ve yerleşmesi kesinleşti. Ducas, “Bugün Gelibolu Boğazı’ndan Atina’ya kadar olan yerlerdeki Türkler, Anadolu’da bulunan Osmanlı tebaası Türklerden fazladır.” der.
II. Murat devrinde merkezde hakiki iktidarı ve merkezle eyaletler arasındaki ilişkileri belirleyen güçler ve şartlar sonraki devirlerden oldukça farklı idi.
II. Murat döneminde Çandarlılar’ın devlet içindeki üstün yeri kuvvetlenmiştir. Birinci Vezir Bayezid, ikinci vezir Çandarlı İbrahim, üçüncü vezir Hacı İvaz Paşa idi. Çandarlılar, Rumeli’de Çelebi Mehmet’in rakiplerine hizmet ettikleri için eski nüfuzlarını kaybetmişlerdi. Çelebi Mehmet, Bayezid Paşa’ya güveniyordu. Bayezid Paşa, II. Murat tahta çıktığı zaman veziriazam ve Rumeli beylerbeyi olarak bütün devlet işlerine hâkimdi. Ulemadan olan ve asker üzerinde doğrudan doğruya bir nüfuzu bulunmayan Çandarlı İbrahim, Hacı İvaz ile beraber Bayezid Paşa’dan kurtulmayı başardı ve veziriazamlığı ele geçirdi, vefat ettiği 25 Ağustos 1429’a kadar bu mevkide kaldı. Çandarlı’nın ardından Amasyalı Mehmet Ağa, Temmuz 1430’da veziriazam oldu.
II. Murat devrinde uç beyleri devlet içinde önemli bir rol oynayacak kudret ve nüfuza sahipti. Başlangıçta Mihaloğlu Mehmet Bey, 1422’deki ölümünden sonra Paşa Yiğitoğlu Turahan Bey uç kuvvetlerinin başı oldu. Turahan Bey, Tırhala ve Yenişehir merkez olarak Yunanistan ve Mora’ya yapılan akınları idare ederdi. İkinci uç bölgesi başlangıçta Selanik’e karşı Serez ve Arnavutluk’ta Ergiri idi. Bu bölge Evrenosoğulları’ndan Ali, İsa ve Barak’a aitti. Üçüncü uç bölgesi Üsküp’tü. Burada Paşa Yiğit Bey’den sonra evlatlığı İshak Bey, onun ölümünün ardından oğlu İsa ve Mustafa beyler hâkimdi. Bunların faaliyet alanı Sırbistan ve Bosna idi. İshak Bey akınlarını Hırvatistan’a ve Dalmaçya’ya kadar genişletti. Dördüncü bölgenin merkezi Vidin olup buradan Sırbistan, Macaristan ve Eflak’a karşı seferler yapılırdı. Niğbolu’da Firuz Bey’in oğlu Mehmet Bey ve Silistre’de Gümülüoğulları faaliyetteydi.
Bu uç sancakları, eski Osmanlı geleneğini devam ettiren irsî ve yarı feodal bir yapıya sahipti. Uç beyleri padişaha ve merkezî kuvveti temsil eden beylerbeyine karşı gelmekten, saltanat iddiacılarını dahi desteklemekten çekinmezdi.
II. Murat uç beylerine hiçbir zaman güvenmedi. Bu dönemde Hristiyan kuvvetlerinin gittikçe daha fazla ateşli silahlar kullanması ve Yanko gibi güçlü bir düşmanın ortaya çıkması üzerine uç beyleri zaaflarını anlamışlar ve merkeze daha sıkı bağlanmak gereğini duymuşlardır. II. Murat’tan sonra onların kudret ve nüfuzu tarihe karışmıştır.
Osmanlı ilim hayatı, II. Murat devrinde büyük bir ilerleme göstermiştir. Bu dönemde müftü ve kadı Molla Yegan’ın kişiliği hâkimdir. Fatih Sultan Mehmet devrinin birçok üstadı, bu arada Hızır Bey ve Hatipzade Tacettin İbrahim onun yetiştirmelerindendir.
Murat döneminde Arabistan, Türkistan ve Kırım’dan birçok değerli ulema gelmiştir. Başlıcaları Molla Gürani, Alâeddin et-Tûsî, Şerefeddin Kırîmî, Seydi Ahmet Kırîmî, “Bahrü’l-Ulûm” sahibi Alâeddin es-Semerkandî, Seydi Ali Arabî ve Acem Sinan’dır. Çoğu Seyyid Şerif el-Cürcânî’nin ve Sadettin et-Teftâzânî’nin talebeleri olup bu iki üstat arasındaki ilmî tartışma konularını Anadolu’ya getirerek ilmî hayata canlılık vermişlerdir.
II. Murat döneminde Zeyniyye ile Mevleviyye devlet katında ilgi görmüştür. Bayramiyye de çok yayılmıştı. II. Murat’ın Hacı Bayram-ı Veli müritlerine vergi bağışıklığı tanıması bu tarikatın yayılıp gelişmesine yardım etmiştir. Bu dönemde Hacı Bayram halifelerinden Yazıcızade ailesi Türk kültür tarihinde seçkin bir yere sahiptir. Yazıcızade Mehmet’in Muhammediyye’si ve Ali’nin II. Murat’a ithaf ettiği “Selçukname”si devrin iki kuvvetli akımını temsil eden eserlerdi. Birincisinde tasavvuf, ikincisinde Oğuz geleneği belirmekte, her ikisi de o devir Türkçe nesrinin mükemmel örneklerini oluşturmaktadır. Bu dönemde hâkim olan Oğuz-Kayı geleneği daha ziyade pratik siyasi bir gayeye hizmet etmekte olup bu da Osmanlı hanedanını Timurlular karşısında yükseltmek ve Türkmen çevrelerinde nüfuz sağlamaktır.
II. Murat devrinde birçok eserin Arapça ve Farsçadan Türkçeye çevrilmesi Osmanlı Türk kültürünün gelişmesi bakımından önemli