Nutuk. Мустафа Кемаль Ататюрк. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Мустафа Кемаль Ататюрк
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6862-56-2
Скачать книгу
Artık İstanbul Anadolu’ya hâkim değil, tabi olmak mecburiyetindedir.

      5- Size düşen fedakârlık pek büyüktür (Ves. 27).

      Ali Kemal Bey’in Genelgesi

      25 Haziran’a kadar Amasya’da kaldım. Hatırlardadır ki o tarihlerde Dâhiliye Nezaretinde (İçişleri Bakanlığı) bulunan Ali Kemal Bey, benim azledildiğim ve artık benimle hiçbir resmî muameleye girişmemek ve hiçbir isteğimi yerine getirmemek hususunda şifre ile bir genelge yayımlamıştı.

      23 Haziran 1919 tarih ve 84 numaralı olan bu şifre metnini, dikkate değer bir zihniyeti gösterir vesika olduğu için aynen arz edeceğim:

      Dâhiliye Nazırı Ali Kemal Bey’in 23.6.1919 tarihli ve 84 sayılı şifresinin çözülmüş suretidir:

      Mustafa Kemal Paşa büyük bir asker olmakla beraber, günün siyasetinden o derece haberi olmadığı için büyük vatanseverlik ve gayretine rağmen yeni vazifesinde asla başarı gösteremedi. İngiliz Fevkalade Temsilcisi’nin istek ve ısrarıyla azledildi ve edildikten sonra yaptıkları ve yazdıklarıyla da bu kusurlarını daha çok meydana vurdu. Reddiilhak Cemiyetleri gibi Karasi (Balıkesir) ve Aydın dolaylarında Müslüman ahaliyi boş yere kırdırmaktan veyahut bu vesileden istifadeyle halkı haraca kesmekten başka bir iş görmeyen emirsiz, saygısız ve kanunsuz olarak kurulan bazı teşekküller için öteden beri çektiği telgraflarla da siyasi hatasını idari bakımdan da artırdı. Kendisinin İstanbul’a getirilmesi Harbiye Nezaretine ait bir vazifedir. Fakat Dâhiliye Nezaretinin size kesin emri, artık o zatın azledilmiş olduğunu bilmek, kendisiyle hiçbir resmî muameleye girişmemek, hükûmet işlerine dair hiçbir isteğini yerine getirmemektir. Bu talimata uygun hareket etmekle ne gibi sorumlulukların ortadan kalkacağını takdir buyuracağınızdan eminim. Ve bu önemli ve tehlikeli günlerde, memur, halk, her Osmanlı’ya düşen büyük vazife, barış konferansınca mukadderatımıza dair karar verilirken ve beş senedir yaptığımız çılgınlıkların hesapları görülürken, artık aklımızı başımıza devşirdiğimizi göstermek, akıllıca ve tedbirli davranmak, parti, mezhep, ırk ayrılıklarını gözetmeksizin her ferdin hayatını, malını, ırzını koruyarak, medeni dünyanın gözünde bu memleketi bir daha lekelememek değil midir?

      Ali Kemal Bey ve Padişah

      Bu şifre-genelgeden, benim ancak Sivas’a vardığım 27 Haziran 1919 tarihinde haberim oldu. Ali Kemal Bey, 23 Haziran tarihinde bu genelgesiyle düşmanlara ve Padişah’a önemli bir vazife yaptıktan sonra 26 Haziran 1919 tarihinde hükûmetten çekilmiştir. Ali Kemal Bey’in Sadrazamlığa verdiği resmî istifa yazısından başka, Saraya gidip Padişah’a bizzat verdiği istifa yazısı suretlerini ve sözlü maruzatını ve Padişah’ın ona verdiği cevabı çok sonra öğrendim.

      Ali Kemal Bey, istifa yazılarında, bilhassa Padişah’a sunduğunda: “Muhtelif Osmanlı vilayetlerinde patlak vermiş olan ayaklanma ve karışıklıktan, ihtilal ateşinin derhâl ve olduğu yerde bastırılıp söndürülerek yok edilmesi için tedbirler almak yalnız kendi makamına aitken Padişah’tan gördüğü iltifat ve itimadı çekemeyen bazı arkadaşlarının birçok asılsız bahaneler ileri sürerek ihtilalin daha da genişlemesine yol açmakta olduklarından” bahsettikten sonra “resmî memuriyetten çekilmekle beraber özel şekilde hizmet ve sadakate devam edeceğini” ilave ediyor ve sözlü olarak da “Resmî vazifeden ayrılmasını fırsat sayan düşmanlarının hücumlarından kulunuzu muhafaza buyurunuz.” istirhamında bulunuyor.

      Padişah cevap olarak “Beni büsbütün yalnız bırakmayacağından eminim. Sadakatiniz bana büyük ümit ve teselliler vermiştir. Saray, her dakika size açıktır. Refik Bey ile iş birliği yapmaktan ayrılmayınız.” iltifatında bulunuyorlar (Ves. 28).

      Sadakatinden Padişah’ın büyük ümit ve teselliye kapıldığı Ali Kemal’i, nazırlık makamında ve Padişah’ın huzurunda gördükten sonra, onu bir de asıl hakiki vazifesi başında görelim!

      Canınız sıkılmazsa, Sait Molla’nın Rahip Frew’ya yazdığı mektuplardan birini gözden geçirelim:

      Ali Kemal Bey’e,

      Son felaketi üzerine üzüntünüzü bildirdiğinizi söyledim. Bu zatı elde bulundurmak lazım; bu fırsatı kaçırmayalım. Bir hediye takdimi için en uygun bir zamandır.

      Ali Kemal Bey, dün o zatla görüşmüş. Basın işinde biraz ihtiyatlı davranmak lazım geldiğini söylemiş. Bir kere, bir yola yöneltilen fikir ve kalem sahiplerini, öncekine aykırı bir gayeye sevk etmek bizde kolaylıkla mümkün olmaz. Bütün resmî memurlar, millî mücadeleyi şimdilik iyi görüyorlar, dedi. Ali Kemal Bey talimatınıza harfi harfine uyacak; Zeynelabidin Partisiyle de iş birliği yapmaya çalışıyor. Hülasa işler bulandırılacak.

      Aynı mektubun bir notu vardır. Şimdi onu da okuyalım:

      “Not: Birkaç defadır söylemek istediğim hâlde unutuyorum. Mustafa Kemal Paşa’ya ve taraftarlarına biraz kendilerinden yanaymış gibi görünmeli ki kendisi hiç şüphelenmeden buraya gelebilsin. Bu işe son derecede önem veriniz. Kendi gazetelerimizle taraftarlık edemeyiz.”

      Bu vesikalar hakkında sırası gelince daha çok bilgi veririm. Şimdilik bu kadarı kâfidir.

      Ali Galip Bey Sivas’ta

      Ali Kemal Bey’in Amasya’da iken henüz haberdar olmadığımı arz ettiğim genelgesi, mebusların ve halkın zihinlerini hakikaten bulandırmış. Her yerde eksik olmayan menfi ruhlu kimseler, derhâl aleyhimde propagandaya ve faaliyete geçmişler.

      Bu yoldaki menfi gösterilerin ve fiilî hareketlerin en önemlisi Sivas’ta hazırlanmaya başlanmış.

      Müsaade buyurursanız, bunu kısaca anlatayım: Dâhiliye Nazırı Ali Kemal Bey’in yukarıdaki genelgesiyle verdiği emrin tarihi olan 23 Haziran günü Sivas’ta, Ali Galip Bey adında bir zat, on kadar adamıyla hazır bulunuyormuş. Bu zat, İstanbul’dan Elazığ valisi olarak gönderilmiş olan Kurmay Albay Ali Galip’tir. Güya ikinci derecede vilayet memurlarından olmak üzere, birtakım insanları da İstanbul’dan seçmiş, beraberinde götürüyor.

      Ali Galip, yolu üzerinde bulunan Sivas’ta kalmış. Özel vazifesi bulunduğuna şüphe etmemek lazım gelen Ali Galip, orada derhâl kuvvetli taraftarlar bulmuş. Vazifesini layığıyla yerine getirmek için hazırlıklara ve tedbirler almaya başlamış.

      Dâhiliye Nezaretinin, aleyhimdeki emri gelir gelmez faaliyet başlamış. Sivas sokaklarında “benim hain, asi, zararlı bir adam olduğuma dair” duvarlara yaftalar yapıştırılmış.

      Kendisi de bir gün, Sivas’ta vali bulunan Reşit Paşa merhumun yanına giderek Dâhiliye Nezaretinin emrinden bahsettikten sonra, Sivas’a gittiğim takdirde hakkımda uygulayacağı muameleyi sormuş.

      Reşit Paşa, ne yapılabileceğini öğrenmek istemiş. Ali Galip, “Ben senin yerinde olsam, derhâl kollarını bağlar, tevkif ederim ve senin de böyle yapman lazımdır.” demiş.

      Reşit Paşa, bu işin bu kadar basit olacağına inanmamış, görüşme hayli uzamış. Görüşmeye katılanlar çoğalmış… Hatta bir kısım halk verilecek kararı öğrenmek üzere toplanmış…

      Bugün, Haziran’ın 27’nci günüdür. Gözlerimizi, tekrar dönmek üzere, bir an için, bu tablodan ayıralım ve Amasya’ya çevirelim.

      Sivas’a Hareket

      Ayın 25’inci günü, Sivas’ta aleyhimde bazı münasebetsiz olaylar çıkmaya başladığını öğrendim. 25-26 Haziran gecesi, yaverim Cevat Abbas Bey’i çağırdım ve yarın sabah, karanlıkta, Amasya’dan güneye hareket edeceğiz, dedim. Bu hareketimizin gizli tutularak hazırlanılması için emir verdim.

      Bir taraftan