Hüzünlü Mısralar. Vagıh Behmenli. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Vagıh Behmenli
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6853-81-2
Скачать книгу
öldürdü bizi

      İnandık tavadaki kayganaya

      Kalbur deliğine

      Devin boynuna geçen değirmen taşına

      İnandık Hamza’nın kel başına

      Masallar öldürdü bizi

      İnsanlık sıfatından çıkardı bizi

      Kırlangıç eyledi melek eyledi

      Yıldırım eyledi rüzgâr eyledi

      Fakir kazanında kaynattı taşı

      Taneyi ezip ekmek eyledi

      Masallar öldürdü bizi

      Çörek karşılığı masal geceler

      Akıl karşılığı masal geceler

      Bizi öz anamız böyle eyledi

      Masallar öldürdü bizi

      Işık tanrısından rüzgâr tanrısından

      Yağış tanrısından yol tanrısından

      Doğum tanrısından ölüm tanrısından

      Kaçtık, hal kızı iğneden nasıl kaçtıysa

      Masal tanrısından kaçamadık birce

      O da ki öldürdü bizi

      Masallar öldürdü bizi

      Bırakmadı bağımda erik olsun

      Nar olsun badem olsun

      Masallar bırakmadı insan olmaya

      Elma bağımızı devler talan etti

      Kafamız masalla öyle karıştı

      Bilmedik kimler yedi kimler taladı

      Masallar öldürdü bizi

      Bu masal dünyasının neyi var Allah

      Atın önünde etten başka

      İtin önünde ottan başka

      Padişahın neyi var vaatten başka

      Masallar öldürdü bizi

      Humar gözümüz açtık ne zaman

      Güya helva düşüyor, aş düşüyor gökten

      Elmasız kalasın masalcı dede

      Bizim başımız taş düşüyor gökten

      Masallar öldürdü bizi

      Kulak sağır, gözler kör, kol çatlak çatlak

      Dünyanın kökünü kurutur yalan

      Kapın çarpılaydı kırkıncı oda

      Beyaz atın öleydi, beyaz atlı oğlan

      Umudun öldürdü bizi

      Koymadı yarınlara gün ağlamaya

      HÜZÜNLÜ MISRALAR

      Yine gülseydi kollarım

      Sinemde sazım olsaydı

      Bülbülüm ötseydi yine

      Bahçemde yazım olsaydı

      Hoş açsaydı seherlerim

      Boğulaydı kahırlarım

      Cıdır’ım da tepelerim

      Yaylamda kuzum olsaydı

      Berkmiş, Allah, yerin canı

      Yuttu nice feryat eden hasta canı

      Zafer günü şirin canım

      Adak duam olaydı

      Yağı sudan kurudan aşıp

      Dalıp nice yerden aşıp

      Gam dalları serden aşıp

      Biçen tırpanım olaydı

      Yanıyor dağım, yanıyor taşım

      Od eleniyor adım başı

      Top atana odlu başım

      Atanda lazım olaydı

      Saf bağlayıp merdi yığan

      Aslanı yığan, kurdu yığan

      Kayalardan ordu yığan

      Mehmet Araz’ım olaydı

      GERİ DÖN

      Tutuşup od gibi kızardı yine

      Yanak bir taraftan, tan bir taraftan

      Bize aydınlık dolu masal söyledi

      Gökler bir taraftan, gün bir taraftan

      Sabrederim soğuklar üşütsün beni

      Yeter ki gül nefesin ısıtsın beni

      Dökülsün tepemden didiklesin beni

      Tufan bir taraftan sis bir taraftan

      Senin yüreğindir aşkıma vatan

      Sığın kucağıma sen ey gül beden

      Kırsanız gönlümü yaşayamam ben

      Hicran bir taraftan sen bir taraftan

      Gafilden gözümden yitsen de bir gün

      Kederi üstüme atsan da bir gün

      Sözümden incinip gitsen de bir gün

      Dön bir taraftan gel bir taraftan

      Hasretin dizini saralım yine

      Dünyadan zevk alıp kanalım yine

      İpek saçlarını tarayalım yine

      Rüzgâr bir taraftan, ben bir taraftan

      KAŞLARI KEMAN

      Ne zaman bize gelse aşkım hevesim

      Arzum çiçeklenmiş çemen gibidir

      Omzunda titreşir dokunsa nefesim

      Saçı bulut gibi duman gibidir

      Bakınca yüreğim kanadı belki

      Elleri güvercin kanadı belki

      Hürüdür peridir sonadır belki

      Bakışı yalvarış aman gibidir

      Gidince elimden çok yüceldi o

      Yücelince Vaqif’ı derde saldı o

      Vallahi yüreğimi nişan aldı o

      Kaşları gerilmiş keman gibidir

      AKLINA GELİYOR MUYUM?

      Bahar kucaklamış taşı toprağı

      Gözlere nem süzüyor yazın çisesi

      Yırtıyor tomurcuğu alça çiçeği

      Aklına geliyor muyum?

      Yıllar çok mu geçti? Elli yıl yüz yıl

      Karga, haberini soranlara yorumluyor

      Sabahın sükûtunu trenler bozuyor

      Aklına geliyor muyum?

      Esen yel mi kovuyor rüzgâr mı kovuyor?

      Ona bak, o çocuk kelebek kovuyor

      Sanki titreyen bir yürek kovuyor

      Aklına ben geliyor muyum?

      OLMAYANDA

      Kederli yer görmemişim

      Bu dağ gibi bu düzlük gibi

      Ne