Öküzü yüzüp yaşlı adam derisinden tulum yaptıktan sonra Jansap sessizce:
– Ben tulumun içine bakayım demiş ve içine girmiş. Yaşlı adam hemen tulumun ağzını bağlayıp oradan uzaklaşmış. Dağın başından büyük bir kuş gelmiş ve tulumu alıp uçmuş. Kuş tulumu dağın başına götürüp parçalamış. Jansap tulumdan çıkıp ayağa kalkmış. Kuş insanı görünce kaçmış. Jansap etrafına baktığında yaşlı adamın nehrin kıyısında beklediğini görmüş Yaşlı adam, Jansap’a:
– Korkma evladım, incileri, mercanları, mücevherleri bana doğru at, demiş. Jansap dedeye dönerek:
– Öküzün karnını alıp git. Beni tanımadın mı? Bir ara dağın başında beni tek başıma bırakarak mücevherleri alıp kaçmıştın. Jansap’ım ben, demiş. Jansap sonra kıble tarafa doğru yürümeye başlamış. Biraz gittikten sonra Suymurık Padişah’ın ülkesine varmış. Olan biteni padişaha anlatmış. Padişah da:
– Ey, evladım. Ben sana elbisesini elinden bırakma dedim. Giderken bir şey söyledi mi? diye sormuş.
– Beni Gavharnigin adlı şehirden bulursun diyerek gitti, demiş Jansap.
– Hiç duyulmamış bir şehir. Yarın kuş, peri ve yılanların toplanma günü, onlara soralım. Biri bilmezse biri bilir yavrum. Onu dert etme, demiş.
Ertesi gün çocuğunu yanına alıp kuş, peri ve yılanların toplandığı yere gitmişler. Suymurık Padişah gelip konan peri, kuş ve yılanlara Gavharnigin adlı şehri biliyor musunuz diye tek tek sormuş. Hepsi:
– Bilmiyoruz, diye cevap vermiş. Onların arasında 200-300 arası yaşta olan kuşlar da varmış. Onlar da bilmiyoruz, demişler. Suymurık Padişah çocuğuna:
– Benden de büyük peri, kuş ve yılanların padişahı Nurıkşa adında biri var. Eline bir mektup verip seni ona göndereyim oğlum, demiş. Hemen bir devi çağırmış. Mektup yazıp eline vermiş. Jansap’ı devle beraber Nurıkşa adlı padişahın yanına göndermiş.
Jansap Nurıkşa ile selamlaşıp mektubu vermiş. Nurıkşa mektubu okumuş:
– Sen bizim evladımızsın, dert etme yavrum. 500-700 yaşlarında Süleyman peygamberi görmüş kuşlar var. Onların biri bilmese biri bilir diyerek Jansap’ın sırtını sıvazlamış. Sonra da kuş, peri ve yılanların mekânına götürmüş. Kuşlara:
– Gavharnigin adlı şehri bileniniz var mı, diye sormuş.
– Bilmek şöyle dursun, duymuşluğumuz bile yok, demiş kuşlar. 500-700 yaşlarındaki kuşlar da Gavharnigin adlı şehri duymadık. Onu kandırmışlardır, demişler.
Nurıkşa üzülmüş. Jansap’a bakarak hepimizin büyüğü Nurğı-Parman adında bir ağabeyimiz var. O bütün perilerin, devlerin, kuşların ve yılanların padişahıdır. O sana bulur, demiş. Bir mektup yazarak Jansap’ın eline vermiş. Bir kuşu çağırıp Jansap’ı sırtına bindirmiş:
– Doğru Nurğı-Parman’a ulaştır, demiş.
Kuş Jansap’ı sırtına bindirip göz açıp yumuncaya kadar Nurğı-Parman’a ulaştırmış.
Jansap, Nurğı-Parman ile selamlaşıp Nurıkşa padişahın mektubunu vermiş. Nurğı-Parman mektubu okumuş ve:
– Sen bizim evladımızmışsın, demiş.
– Bizde 100-1500 yaşlarında kuşlar var. Dev, peri ve yılanlar var, biri bilmese biri bilir, demiş ve Jansap’la hav-yanların yanınıa gitmişler. Yılan, peri, dev ve kuşlara tek tek sormuşlar. Bilen çıkmamış. Kuşların en sonunda 1700 yaşında iki kuş oturuyormuş. Bilse bunlar bilir, bunlar da bilemezse yalan söylemiş demektir, demiş ve bu iki ihtiyar kuşa:
– Gavharnigin şehrini biliyor musunuz, diye sormuş. İkinci kuş:
– Tam bilmiyorum, ben yavruyken duymuştum. Bir gün annemiz üç gün ortadan kaybolmuştu. Üç gün aç kalmıştık. Üç gün sonra öğlen vaktinde, annem gelmişti. O zaman, “Anne, üç günden beri neredesin?”, diye sorduğumda, “Avcıya yakalandım yavrum, o beni Gavharnigin adlı şehre götürdü. Sizlerin eceli gelmemiş ki, üç gün sonra kaçıp kurtuldum. Yavrularım buradan kaçalım.” dedi. Sonra kaçıp buraya geldik. Biz göçeli uzun yıllar oldu, demiş.
– Orası nerede, diye sormuş, Nurğı-Parman.
– Göhiykap dağının ardında, yedi günlük yol, demiş, ikinci kuş.
– O zaman Jansap’ı yuvanıza kadar götürün. Kalan yolu kendisi gider, demiş Nurğı-Parman.
Nurğı-Parman’ın dediği gibi yuvalarının olduğu yere kadar götürmüşler, Jansap’ı.
– Arkadaş, buradan sonrasını biz bilmiyoruz, kendiniz gidersiniz, demiş kuş.
– Tamam, öyleyse, anneniz Gavharnigin’den döndüğünde hangi taraftan gelmişti, bana onu söyleyin, demiş Jansap.
– Doğu taraftan geldiydi, demiş kuş.
– Jansap da doğu tarafa doğru yola koyulmuş.
Peri uçup ülkesine gelince peri padişahı olan babasına başından geçenlerin hepsini anlatmış ve Jansap’ın geleceğini bilerek her köşe başına adam koydurmuş. Jansap biraz yol gittikten sonra bir delikanlıyla karşılaşmış. Delikanlı Jansap’a nereden geldiğini sormuş. Jansap da delikanlıya başından geçen olayların hepsini anlatmış. Delikanlı:
– Peri padişahı benim gibi kaç adamı köşe başlarına koydu Ben talihliymişim, sen padişaha götürürsem çok hediye alırım, demiş ve Jansap delikanlıyla yürümeye başlamış. Biraz sonra Gavharnigin adlı şehre gelmişler. Peri padişahın sarayına varmışlar. Jansap, dışarıda kalmış, delikanlı padişahın huzuruna çıkmış:
– Aradığınız adamı bulup getirdim, demiş.
– Nerede, diye sormuş peri padişahı.
– Dışarıda bekliyor, diye cevap vermiş, delikanlı.
– Çok güzel, deyip padişah delikanlıya hediyeler vermiş. Yanındaki vezirlerine de:
– Damadı kendisi için özel hazırlanmış otağa alın, demiş. Padişah düğün hazırlıklarına başlamış. Peri padişahının kızları yengeleri ile Jansap’ın yanına gelmişler. Jansap ile sohbet etmişler. Padişah birkaç gün düğün yapıp kızını Jansap’a vermiş. Düğünden sonra padişah Jansap’ı yanına çağırıp:
– Sen de birilerinin tek evladısın. Anne baban arkanda gözyaşları döküyordur. Bir kadın için çok çektin. Şimdi anne babanın yanına gidip onlara haber ver. Sonra geri gelirsin, evladım demiş.
– Çok iyi olur. Size minnettarım baba, demiş Jansap. Aradan birkaç gün geçtikten sonra Jansap padişaha:
– Babamın ülkesine gitmek için hazırım eğer izin verirseniz, demiş. Padişah bir iki dev çağırıp:
– Sizler Jansap’ın emrindesiniz. Önce Jansap’ı babasının ülkesine götürün. Sonra nereye götür derse oraya götürürsünüz, demiş. Hediyeler hazırlayıp kızını da Jansap ile kocasının ülkesine göndermiş. Devler çok kısa sürede Jansap ile eşini ülkesine götürmüş. Babasının hizmetkârlarından birisi Jansap’ın geldiğini görmüş ve padişaha giderek:
– Jansap, gelininizi getirdi, demiş.
Padişah şaşıp kalmış. Uzun süre kendine gelememiş. Bir süre sonra toparlanıp yerinden kalkmış. Oğulunu ve gelinini kucaklayıp sağ salim