Bütün bu eserler ve yazarlarının sahip oldukları çeşitli fikir ve anlayışlar genel edebiyatın hazineleri arasında sayılmalıdır. Cengiz Han ve edebiyatın yan yana gelmesi bile ilk anda dikkatleri cezbeder; zira o bir yazar değildir, bir bilgin ve bir roman karakteri değildir, büyük bir Kağan veya Han’dır. 13. Yüzyılın başında—iktidarda olduğu dönem—kafasında tek bir düşünce vardı: Düşmanlardan intikam almak ve cihanı hakimiyeti altına almak.
Rahmetli Nadir Devlet’in kitabından bahisle sizi kitabımızla baş başa bırakalım. American Journal of Human Genetics dergisinin Mart 2003 tarihli nüshasında yayınlanan bilimsel bir makale Avrasya coğrafyasında yaşayan iki bin kadar erkek denekten alınan DNA örneklerinin on altı milyon erkeğin “tek ve büyük bir aile”den geldiğini izah ediyor.3 Peki bu bilgi bize neyi gösteriyor? Devlet’in ifadesiyle bugün “her iki yüz erkekten bir tanesinin” genetik kodunu 12. Yüzyılda Moğolistan’da yaşamış olan bir adamdan aldığını gösteriyor. Yorumun devamında da “… bir Amerikalı ‘benim atam Cengiz’dir” derse şaşmayalım diyor. DNA testlerinin yüz ila iki yüz Amerikan dolarına yapıldığını belirttikten sonra isteyenin test yaptırıp soyunun İskender, Atilla, Cengiz veya Timur nesline mensup olduğunu öğrenebilirsiniz demeyi de ihmal etmiyor.
Gördüğünüz gibi isteyen bir “tükürük örneği” ve birkaç yüz dolar ile soyunu veya sopunu öğrenebilir. “Merak” duygusuyla dolu olan “insanlar” pek çok şeyi keşfettiler ve keşfetmeye de devam ediyorlar. Kimileri atasını kimileri de Cengiz Han gibi “sırlarıyla” gömülmüş büyük lideri aramaya devam ediyorlar. Tarihçiler, arkeologlar, antropologlar ve elbette edebiyatçılar da onu aramaya devam edecekler. En ilginç olanı ise “onun mezarı”nın yeri. Hâlâ bulunabilmiş değil. Bir de bulunduğunu düşünebiliyor musunuz? Kim bilir ne romanlar yazılır o zaman.
CENGİZ HAN’A DOĞRU
ORHAN SÖYLEMEZ 4 – ALİ DAŞMAN 5 : ROMANLARDA CENGİZ HAN’I ARAMAK
We were, all of us, searching for Genghiz Khan. 6
(Hepimiz Cengiz Han’ı arıyorduk.)
Yukarıdaki alıntıda adı kısaca Tim olarak—kitabın kapağında öyle yazdığı gibi—kaydedilen; fakat iç kapakta tam adının Timothy Severin olduğu kaydedilen araştırmacı, “… Boz at saatinde, Siyah at gününde, At ayında ve Beyaz At yılında, altı Moğol ile birlikte Paul ve ben yola çıktık” diyerek 16 Haziran 1990’da başladığı seyahatinde Cengiz Han ile alakalı önemli bilgiler sunuyor. Severin’e göre Cengiz Han’ın liderlik ettiği nüfusu iki milyonu geçmeyen Moğol halkının yüz otuz bin olarak tahmin edilen güçlü bir ordusu vardı. Üstelik bu toplama halk dünyanın en ücra ve zor tabiat şartlarının hüküm sürdüğü köşelerinden birinde yaşıyorlardı. Birdenbire onun liderliğinde tanınmış savaşçı bir halka dönüşmüş ve o zaman bilinen dünyanın yarısına hükmetmişlerdi. Timothy Severin bu bilgilerin ışığında şu soruları soruyor: Bu nasıl oldu? Bu başarının tek kahramanı o muydu yoksa yetenekleri ve karakteri mi baş rolü oynamıştı? Bu soruları soran sadece Severin değil. Onlarca araştırmacı, tarihçi, maceraperest ve sanatsever—edebiyatçı, ressam vd.—bu sorunun cevabını aramış, makaleler, kitaplar yazmış ve yayınlamışlar. Yazmaya da devam ediyorlar. Bu çalışma ise dünyanın bir şekilde tanıdığı bu “büyük savaşçıyı” baş kahramanı olarak onun iç dünyasına, iç çatışmalarına, kavgalarına, acılarına, sevinçlerine ve askeri-sosyal başarılarına satırlarında yer veren “romanların” peşine düştü. Gerek Türkiye’de yazılan gerekse Türkçeye tercüme edilmiş romanları tek tek ele alıp Cengiz Han etrafında çözümlemeye çalıştı. “Roman” kavramının “hayatta yaşanmışlık hissi veren edebi eserler” olarak tanımlandığı unutulmadan, yazarlarının ona bakışını, onu anlatış tarzını ve yaşanmışlık hissi veren olaylarını inceledi.
Bir ulusun veya milletin ruhu en açık şekilde edebiyatında görülür. Akıl sahibi her insan, bir ulusun varlığını sürdürdüğü müddetçe edebiyatının da var olacağının farkındadır; zira o ulusun dili bir edebiyat yaratmışsa o dil edebiyatla birlikte yaşamaya devam eder. Çok sayıda yazar da ya tarihe olan ilgilerinden ya da tarihi keşfettiklerinden konularını tarihten alan eserler kaleme alırlar. Yazılan ve basılan bu eserlerde daha ziyade gerek başarılarıyla gerek sanata verdikleri değerle gerek kurdukları nizam ile ve gerekse acımasızlıklarıyla tarihe damga vurmuş şahsiyetleri seçerler. Cengiz Han kurduğu cihan devleti ile tarih sayfalarında yerini almış önemli şahsiyetlerden biridir. Sadece tarih ile ilgilenenlerin değil, edebiyatçıların da dikkat buyurdukları Cengiz Han, yazarların bulundukları konumlara veya onun kişiliğine bakış tarzına göre ele alınmıştır. Görüşler ve yaklaşımlar birbirine ya çok yakın ya da oldukça uzaktır. Hatta birbirine taban tabana zıt görüşler de vardır. Böylece “roman kahramanı” olarak Cengiz Han’a yakından bakmanın gerekliliği ortaya çıkmış oldu.
Tespit edebilen epeyce bir roman var. Kimileri yabancı dilden Türkçeye çevrilmiş, kimileri de Türkiye’de yazılmış romanlar. Dördü yabancı dilden tercüme on ikisi doğrudan Türkçe yazılmış roman. Bir de çizgi roman var. Ekip işi bir çalışma. Hikayesi Filippi, tarih danışmanı Favereau, Resim Garcia, renk Spano ve çeviri Özkök tarafından yapılmış muhteşem çizgi ve renkleriyle ilginç bir çizgi roman. Hepsi burada enine boyuna incelendi. Bu arada Pamela Sargent’in İngilizce olarak kaleme aldığı ve henüz Türkçeye tercüme edilmemiş Ruler of the Sky (Göklerin Hâkimi) (A Novel of Genghis Khan-Cengiz Han Romanı) adlı eseri zikretmeden geçmemek gerekir. Brian Jacomb’un yazısından anlaşıldığı kadarıyla daha ziyade kurmaca kitaplarıyla tanınan Sargent, bu ilk muhayyel kitabında Cengiz Han’ın hayatını ve devrini anlatıyor. Kadın yazar olmanın verdiği avantajlardan yararlanarak olayları bu cihan hakiminin etrafındaki kadınların gözüyle betimliyor.7 Feminist yazar olarak bilinen Sargent’in bir başka romanı The Shore of Women (Kadınların Kıyısı) da Cengiz Han’ı aynı anda hem acımasız, vahşi ve canavar hem de alçak gönüllü ve müşfik olabilen bir karakter olarak anlatıyor. Yazar kitabında onu seven ve yönlendiren kadınların gözünden anlatıyor. Annesi Honelun’un anlattığı ve babasının nasıl zehirlendiğine dair hikayeler onda “intikam” duygusunu körüklüyor. Karısı Börte ihmal edilmiş olmanın kederi içinde kıvranırken, diğer karısı Ibakha onu Gök-Tanrı inancından Hristiyanlığa döndürmeye çalışıyor. Bir başka karısı Çinli prenses Ch’i-kyuo ise eş cinsel dürtüleriyle hareket ediyor. Diğer taraftan Cengiz Han ise Tatar kız kardeşler Yisui ve Yisugen ile aynı yatağı paylaşmaktan zevk alıyor. Elbette yazarın gözünde Han da aynı zamanda Çinli prenses gibi eş cinsel ilişkileri olan bir erkek konumunda tasvir ediliyor.8 Bu kitapların Türkçe çevirilerinin olmadığı belirtmekte yarar vardır.
Romanları yabancı dilden çevrilmiş ve Türkçe yazılmış olanlar şeklinde sıralandığında şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: