Yazdığı her satırdan özgürlüğüne çok önem verdiği anlaşılan yazar, eşinin ortadan kaybolması üzerine birçok fikir üretir. Kaçırılma, kaza, iş görüşmesi gibi olasılıkların üzerinde düşünür; ancak sonunda Esther’in kendisini terk ettiğine kanaat getirir. Başına gelecekleri düşünür; bir süre acı çekecek, hayata küsecek, sürekli eşini düşünecek, gördüğü her kadını ona benzetecektir. Bu durum haftalar, aylar hatta yıllar sürebilir. “Ta ki bir sabah uyandığımda başka bir şey düşündüğümü fark edene kadar” (s. 30) diye düşünen yazar, yaşayacağı acılara kendini hazırlar ve “birisi gittiğinde gider, çünkü bir diğeri gelmek üzeredir” (s. 30) düşüncesiyle aşkı yeniden bulacağı günün hayalini kurar.
Romanda vak’a zamanı Esther’in ansızın ortadan kaybolmasıyla başlar, Esther kaybolduğunda on yıllık evlidir ve bu uzun süreç hakkında okuyucu hiçbir şey bilmez. Hem yazarın Esther’den önceki yaşamını hem de evlilik sürecini, yazarın üç yıla yakın bir süre alan kendini sorgulama anlarında, vak’a zamanda yaşanan “geri kırılma” (flashback) (Sağlık 2002: 131) sayesinde öğrenilir.
Hayatta birçok zorluğun üstesinden gelen ve başta ailesine kafa tutmakla başlayıp birçok kimseye direnen, birçok şeyle savaşan yazar, kitap yazmayı istediği halde bunu denemekten korkup, şarkı sözleri yazmakla yetinir;
Gerçek olan param olduğu, ilişkilerim olduğuydu, sahip olmadığım şey ise bir kitap yazacak kadar cesaretti. Hayallerim şimdi daha bir elle tutulur hale gelmişti, ama eğer dener de başaramazsam, yaşamımın geri kalanının neye benzeyeceğini bilmiyordum; işte bu nedenle bir hayali besleyerek yaşamak, sonunda hiçbir şey elde edememe olasılığıyla yüzleşmekten daha iyiydi. (s. 32)
O, yarım kalmışlıkların, yarınlara ertelenmişliklerin insanıdır. Yazarlık hayali de dâhil olmak üzere her şeyi erteler. Sevmeyi erteler, sadakati erteler, dinlemeyi ve paylaşmayı erteler. Hülasa yaşamı manalı kılan ne varsa hepsini erteler. Adrenalinden öte anlamlı gördüğü bir değer yoktur. O, “Ben serüven ve bilinmeyenin peşinden koşarken, kadınlar daima denge ve sadakat arıyorlardı.” (s. 33) felsefesinde iken; Esther onu sevdiğinden emindir. Öyle ki yazar, Esther’i de diğer kadınlarla birlikte kategorize edip, anlaşamadıklarını ve yollarını ayırmaları gerektiğini düşünürken Esther ona bir İspanya bileti alır ve uzun bir seyahate çıkıp hep ertelediği kitabını yazmasını söyler. Çünkü Esther, eşinin, kitabını yazmadığı sürece tüm ömrünü evlenip boşanmakla geçireceğini düşünmektedir. Madrid’e yerleşen yazar, orada da sadakatinden uzaktır. Nitekim “Hala evli olmak ve daima onun kollarına dönebileceğimi bilmek ama bu arada yeryüzündeki tüm özgürlüklerin tadını çıkarmak çok rahatlatıcı.” (s. 38) düşüncesindedir. Aylarca Madrid’de eğlenmekten tek satır yazamayan yazar, eşi Madrid’e kendisini bir aylığına ziyarete geldiğinde enteresan bir şekilde ondan ilham alıp yazmaya başlar. Taslaklar oluşur ve birlikte Fransa’ya geri dönerler. Bir sabah Esther, yazılanları alır ve matbaada çalışan bir arkadaşına götürür. Kitap basılır ve altı aya gibi kısa bir sürede birinci baskısı tükenir. Ve böylece yazar, asla cesaret edemeyeceği yazarlık hayaline Esther’in sayesinde kavuşur.
Bir yayıncı bir gün yazara “iyilik bankası”ndan söz eder. Dünyadaki en güçlü banka olduğunu ve yaşamın her alanında bulunabileceği anlatır. Bu bankaya hiçbir karşılık beklemeden iyilik yatırdığında o iyilikler bir gün gelip onu bulacaktır. Bunu yapmadığı sürece belirli bir noktada yaşam ters dönmeye başlayacaktır.
Yarı yolu geçmiş olursun ama tümünü değil, yarı mutlu ve yarı kederli hissedersin, ne hüsrana uğrarsın ne de tam anlamıyla başarılı olursun. Ne üşürsün ne de terlersin, ılıksındır ve bazı kutsal kitaplarda bir vaizin dediği gibi: ılık şeyler damak zevkini tatmin etmez. (s. 47)
İyilik gerçekten de geri gelip dönen bir şeydir, balık bilmezse Halik bilir ama muhakkak her zaman bir bilen olur. Bir Çerkez atasözünün de dediği gibi “kalbinde iyilik olmayana iyilik gelmez” Ve yarım yönlerimizi, eksikliklerimizi tamamlayan, hamlıklarımızı olgunlaştıran bir şeydir iyilik. Bize değişik açılarla bakan yüzlerce aynaya tebessüm etmek gibidir; yansır, yayılır ve çoğalır…
“Mutluluk nedir?” sorusuna verilebilecek birçok yanıtın olduğu muhakkaktır. Mutluluk tanımı elbette kişinin hayata baktığı noktaya göre şekillenecektir. Bir bebek için anne kucağında olmak, bir âşık için sevgilinin yanında olmak, bir asker için terhis olmak, bir öğrenci için mezun olmak, işsiz için iş bulmak… Yaşam ihtiyacımız olan şeyleri, hayallerimizi, uğruna uğraştığımız ideallerimizi bir gün bize sunar sunmaya da, bir zaman geldiğinde aslında huzursuzluğumuzun halen devam ettiği trajedisi gözümüzden kaçmaz. Belki, pozitif olmak, başarılı olmak ve iyi hissetmek için Polyana bakmak, beyin gücünü geliştiren kişisel gelişim kitapları okumak, bize kendimizi bir noktaya kadar iyi hissettirecektir. Ve belki de bizim geçici sevinme duygusuyla karıştırdığımız mutluluk, sevinçten çok huzurla eşanlamlıdır. Huzur gönül rahatlığıdır ve “Kalpler ancak Allah’ı anmakla mutmain olur.” (Ra’d/28) Nitekim Esther’in mutlu olmak için her şeyi vardır görünürde. İstediği işi yapar, iyi kazanır; ünlü bir yazar ile evlidir. Görünürde her şey tamdır, lakin o mutlu değildir. İçinde boğulduğunu hissettiği mutsuzluk, onu evinden uzaklara göndermekle kalmayıp, yaşamından, sahip olduğu her şeyden çok uzaklara gönderir. Bir gün savaş muhabirliği yapmak için savaş bölgesine gitmeye karar verir, aslında bu bir kariyer hevesinden öte kocasından, hayatından hatta kendinden kaçıştır:
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.