(Nisan Yağmurları-şiir- Şafak dergisi, sayı:40, Temmuz-Ağus tos 1994)
(Resmidir-şiir- Şafak dergisi, sayı:92, Haziran-Temmuz 1999)
(Doğa Değişti-şiir- Şafak dergisi, sayı:94, Eylül 1999)
İnsanların çeşitli kötü alışkanlıkları vardır ki bunlar sadece sahiplerine zarar vermekle kalmaz, dolayısıyle, onların mensup bulundukları toplumları da zayıflatır, gelişmesini köstekler ve birliği zedeler.
Bu kötü alışkanlıklardan bir tanesi de hiç şüphesiz dedikodu, yani insan çekiştirmektir. Buna, yıkıcı konuşma da denebilir.
Çeşitli art düşünce ve çıkarların etkisi altında bin bir türlü yalan ve iftiralarla süslenip genel olarak bir çift dudakla bir kulak arasında fısıltı halinde, kimi kere de açıktan açığa yapılan dedikodulara ve dedikoduculara her toplumda az veya çok rastlamak kabildir. Ancak, dedikodu, daha ziyade kültür bakımından geri kalmış toplumlarda kendini belirli bir şekilde hissettirmektedir. Bu da dedikoducuların dedikodularını dinletebilecek kimseleri bulabilmesinden ileri gelmektedir. Halbuki dedikoduyu dinleyenlerin dedikoduyu yapanlardan arif olması gerekir.
Toplumumuz için fayda sağlayacak pek çok konularda olumlu ve yapıcı konuşmalar bir yanda dururken ortaya birini atıp çekiştirmenin üzücü örneklerini çevremizde sık sık görüyoruz. En ilkel ahlâk kurallarıyle dahi bağdaşmayan bu kötü alışkanlık, her şeyden önce toplumumuzun insanlarını birbirinden soğutmakta, aramızda düşmanlık yaratmakta ve dolayısıyle birlik ve beraberliğimizi zedelemektedir. Dedikodu yaparak insan çekiştirmekle kaybedilen zaman ve kıymetli iş saatleri ise şu kısa ömür için hiç de küçümsenmeyecek kadar önemlidir.
Oysa, toplumumuzun sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda gelişip ilerliyebilmesi için birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok muhtaç olduğumuz şu yıllarda dedikodularla kaybedilecek bir tek dakikamız bile yoktur.
Köylü veya kentli kadın ve erkek bütün kardeşlerimiz şunu iyi bilmelidirler ki, evlâtlarımıza güzel ve mutlu bir “yarın” bırakabilmek için “bugün” çok çalışmamız gerekmektedir. Bunu başarmamız da zamanımızı değerlendirebilmemize bağlıdır. Bu münasebetle dedikoduculara katiyen yüz vermeyiniz. Çünki onların, söyledikleri ve söyliyecekleri; tersine olarak kıymetli zamanınızın boş yere harcanmasına sebep olacaktır. Hatta dedikoduculara, yaptıkları hareketin iyi olmadığını hatırlatıp bu huylarından vazgeçmeleri hususunda telkinlerde bulunmak da bir insanlık görevidir. Bu suretle onların bu kötü alışkanlıktan kurtulmalarına yardım etmiş oluruz.
Ezan okunuyor segahtan
Kuşlar uyandı uyanacak,
Deniz maviye boyandı boyanacak;
Seni özlemişim yine…
Ben zaten gün batışlarında
Ve de gün doğuşlarında
Hep seni özlerim.
Sen hareli yani menevişli rüyalarında, ben burada uyanık
Ufuklar ötesini gözlerim…
Yol olur, ray olur içimde tüm çizgiler;
Uzar her biri uzar da sana gider.
Bir tek ben uzanamam soğuk ve karlı
O buruk ve efkârlı yalnızlıklarına…
Hasret kıyılarına vurmuş
Harap bir tekneyim ben.
Hatıralar ufuklarımda
Yelken yelken şişmiş;
Bordama çarpan her çılgın dalga
Yüreğimin bir parçasını
Koparıp gitmiş…
Sevgilerle büyük büyük yaşıyorum
Sevmenin, sevilmenin gizemli akışında
Coşuyor, taşıyor, çağlayanlaşıyorum…
Şu kavgalı, şu karmaşık dünyada ben
Doğayla, insanlarla ve özümle barışık
Bir dergâh kumuşum sevebilenlere,
Çiçek tozundaki aşkı görebilenlere açık…
Suyun renginde renklenmek geceler boyu
Ve yaşamayı yaşamak gibi ipeksi bir duyguyu
Üleşiyorum türkülerde paylaşabilenlere…
Bilemezsin nasıl gülerim
Gülünce ben,
Nasıl ağlarım ağlayınca.
Hele sevince öyle sever,
Öyle severim ki
Bilemezsin…
Biliyorum,
Sen de sevmiyorsun
Sessizliğini gecenin.
Hele şu gökyüzünü örten
Bulut adlı bilmecenin
Kurşun ağırlığı
Kasvetle çökünce omuzlarına
Çırpınıyorsun değil mi
Kurtulmak,
Kurtulup çıkmak için yarına?
İşte, ben de öyleyim…
Günlerimi mi soruyorsunuz?
Günlerim geçiyor işte…
Ben İstanbul’un içinde,
Batı Trakya benim içimde
Özlemlerle yaşıyorum
Sarmaş dolaş bir biçimde…
Topladık tası tarağı;
Tamam, göçüyoruz artık bu dünyadan…
Billah gideceğimiz yer ölüm ötesi de olsa;
Canımız emrine amade sevimli Azrail’in.
İnanın, nazını çekemeyeceğim artık
Aramızda evliya geçinen üç-beş rezilin…
Çok uzaklardan geliyorum;
Avuçlarımda güneş, yüreğimde ateş
Ve göklerimde martı kanadından damlalar…
Özlemleri sürüklüyorum peşimde;
Sana her gelişimde
Altın Oraklar ülkesinden
Anılar taşıyorum kucak kucak
Her biri hayal olmuş ya da olacak
Anılar…
Çok uzaklardan geliyorum
Martılar seren direklerimde;
Akşam oluyor, martılar yorgun.
Yüreğim gibi doğaya da akşam
Bir başka yansıyor;
Sanki biraz solgun, biraz