Ermeni Uydurmalarından Doğan Beşeri Cinayetlerin: DÜNÜ VE BUGÜNÜ
ÖN SÖZ
Sahte “Ermeni sorunu” o kadar derin ve geniş bir konu ki, herhangi bir kitaba “Ön Söz” veya “Giriş” başlığı altında onun hakkında kalın ve kapsamlı bir kitap yazmak mümkündür. Bunun nedeni konunun Ermeni toplumuna ait olmasından değil, bu konuyu çirkin amaçları için kullanan, siyasi gündeme getiren çok sayıda güçlü tarafların olmasıdır. Sahte “Ermeni meselesi”ni Osmanlı devletine karşı uzun yıllar kullanan partiler, nihayet 19. yüzyılın sonunda Ermeni terörizmini bir eylem şekline çevirmeyi başardılar. Geçen yüzyılın ilk yıllarından itibaren daha da büyüyen Ermeni isyanları, siyasi gündemi meşgul etmeye başladı. Ermeni kaynakları da, isyanları organize etmek için kendilerinin ilgi odağı olmayı başardıklarını açıkça kabul ediyorlar.
Şu anda sahte “Ermeni meselesi”nden yararlanan üç kutup var. Birincisi, bu toplumu siyasi amaçlarla kullanan partiler, ikincisi Ermeni lobisi ve din adamları, diğeri saldırgan Ermeni devleti. Bu süreçte her üç tarafın da elinde bir araç olan Ermeni toplumu ile mağdur olan taraf Azerbaycan ve Türkiye’dir. Ermeniler, tarih boyunca hiçbir zaman Türk toplumuyla tek başlarına ya da toplu olarak yüz yüze ve yalnız görüşemediklerini biliyor ve kabul ediyorlar. Söz konusu tarafların her birinin sahte “Ermeni meselesi”nde kendi menfaati olduğu için, bundan kaynaklanan sorunların çözümü imkansız bir süreç haline gelmiştir. Sahte “Ermeni sorunu”ndan kaynaklanan sorunların çözülebilmesi için öncelikle bu davayla ilgilenen taraflar arasında bir anlaşmaya varılması gerekiyor.
İnsanların terbiye, eğitim, bilgi, yaşam tecrübesi ve genetik faktörler sonucu geliştikleri gibi, milletlerin ve halkların da milli ideolojiler ve genetik özelliklerle biçimlendiği herkesçe malumdur. Milli ideoloji sağlıklı ve insani değerlere uygun olursa, bütün toplumların belli ölçüde zararlı özelliklerden arındırılması mümkündür. Fakat genetik faktörlerin, milli özelliklerin oluşmasındaki etkisi inkar edilmez. Sahte “Ermeni meselesi”nin devamı olarak ortaya çıkan hayali “Büyük Ermenistan” ideolojisi uydurma olduğu için Ermenilerin milli hasletlerindeki olumsuz yönleri maalesef daha da tetiklemektedir. Sıradan Ermenileri rahat yaşam tarzından, iyi imaj kazanmak imkanlarından mahrum eden “Büyük Ermenistan” ideolojisinin icracıları olan milliyetçi Ermeniler ve Ermeni din adamları kendi niyetlerine ulaşabilmek için mensup oldukları topluma karşı da ağır suçlar işlemişler. Bu suçların en vahimi ise, herkesin gözünde Ermeniler hakkında tamamen kötü bir imajın yaratılmasıdır.
Ayrıca, genetik uzmanları, belli mesleklere eğilimin halkların genetik yapısından oluşan milli özelliklerinden kaynaklandığını ispatlıyorlar. Demek ki, bilim suça eğilimin ve ondan yararlanmanın Ermenilerin kalıtımsal özelliklerinden kaynaklanan “meslek” ve “istihdam” merakından ileri geldiğini kanıtlıyor. Ermeni milliyetçileri zaman zaman “Büyük Ermenistan” ideolojisine hizmet eden fon ve kuruluşlarda toplanması gereken aidatları ödemeyi reddeden sıradan Ermenileri çeşitli yollarla cezalandırmışlardır. Görüldüğü üzere amaçlarına ulaşmak maksadıyla kendi milletlerinin temsilcilerini bile gaddarca ve acımasızca infaz etmek, Ermeniler için olağan bir davranış şekline dönüşmüştür.
Ermeniler her zaman, büyük güçlerin doldurduğu farklı büyüklükteki mermi rolünü oynadılar. Bu nedenle, zaman zaman hücum taktikleri değişir. Benzeri oldukları mermileri kendileri dolduramadıkları için her zaman müşterinin ateş etmesini bekliyorlar. Bu müşteriler son iki yüz yılda sık sık birbirlerinin yerini almış olsalar da Ermeni karakteri değişmedi. Yalnızken mutsuz olan tek toplum, bir araya geldiğinde milliyetçi, kavgacı ve hırslı doğası ile etrafta bir sorun oldu.
Kitapta sahte “Ermeni meselesi”nden doğarak günümüze kadar gelen uydurma “Ermeni soykırımı”, şu veya bu şekilde siyasi şartlara göre işleyen Ermeni terörü, Ermeni teröristlerini kahramanlaştırma ve isimlerini ebedileştirme çalışmaları ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. Yazar, kapsamlı araştırmalar sonucunda sahte “Ermeni meselesi” nin tüm tehlikeli unsurlarını ve en önemlisi Ermeniler arasında suça yatkınlığı artıran önemli noktaları, örnek olgular ve mantıksal düşüncelerle sunmaktadır.
“Ermenicilik” kavramı uzun zamandır “amaca ulaşmak için tüm kirli yollar kullanılabilir” şeklinde bir faaliyet biçimine çevrilmiştir. Ermeni toplumuna aşılanan bu tehlikeli fikir, çok sayıda gerçek ve çok yönlü faaliyetlerle incelenmiştir.
İKİ YÜZ YILLIK ERMENİ SALDIRGANLIĞININ GÜÇ ALDIĞI KAYNAKLAR
“Ermeniler her zaman işgalci bir siyaset gütmüşlerdir!”
Her milletin yaşam tarzında ve gelişmesinde ideolojinin rolü eşsizdir. Modern dünyada ulusal ideoloji, o milletin güvenliğinin temelidir. Ancak, ideolojinin temelleri sağlam, adil, gerçeğe uygun ve barışçıl olmalıdır. Aksi takdirde sadece diğer milletlere değil ait olduğu millete de fayda getirmez. Sonunda ciddi bir direnişe yol açar. Bahsetmek istediğimiz konu, uydurma “Ermeni meselesi” kavramıyla ilgilidir. Zaman zaman bu kavram, yerli-yersiz tartışılarak dünya siyasetinde yer edinmeyi başardı ve bundan sahte bir “Büyük Ermenistan” ideolojisi doğdu.
Bu iddia, yaklaşık iki yüz yıl boyunca Anadolu’da, Kafkaslarda ve şimdiki İran arazisinde Müslüman-Türk ahaliye karşı kullanılmış, büyük cinayetler soykırım ve zorunlu göç politikası izlenmesine sebep olmuştur. XIX. asrın sonlarından başlayarak Osmanlı Devleti’ne karşı Ermenilerden daha etkin bir şekilde istifade eden büyük güçler, I. Dünya Savaşı’nda onları, yaşadıkları ve vatandaşı oldukları devlete karşı gerçek anlamda kışkırttılar.
Şimdi fikirlerimizi daha açık bir hale getirmek, sahte “Büyük Ermenistan” hayalleri ile ilgili genel bir bilgi vermek için sahte Ermeni etnoğrafisine ait gerçekleri şöyle sıralayabiliriz:
–Bazı yalanları Ermeni toplumuna gerçek gibi sunmak, –Olmayan konuları olmuş gibi göstermek, –Sahte olaylar üzerinde tartışmalar yaparak farkındalık yaratmak, –Bütün Ermenileri sahte “Büyük Ermenistan” iddiasına inandırmak ve bunun gerçekleştirilmesi için oluşturulan bütçeye ödeme yapmaya mecbur etmek, –Her tür meseleden istifade ederek dünya kamuoyunda taraftar toplamak vs.
Öncelikle belirtmeliyim ki modern dünyada Müslüman-Türk halkına karşı Ermenistan’ın ve Ermeni milliyetçilerinin saldırıları aktif bir şekilde devam etmiştir. Ancak bunlar birbirine bağlı olsalar da karıştırılmamalıdır. 1918 yılına kadar yani eski Azerbaycan topraklarında Ermenistan devleti kurulana kadar bu fonksiyonu Ermeni milliyetçi grupları idare ettiler. Bunlar, Ermeni kiliselerinin imkanlarından ustalıkla istifade ettiler. 1918 yılından bu tarafa ise Ermenistan Devleti ile Ermeni milliyetçi gruplarının faaliyetleri birleştirildi. Konunun özelliğini daha iyi kavramak için Ermeni cinayetlerini istatistik olarak değil siyasi bakımdan tahlil etmek gerekir. 1917 yılında Çar Rusya’sı Hükümeti’nin, Bolşevik İhtilali sonucunda yıkılması, uzun yıllardan beri askeri baskı altında olan halklara, tabii ki de Azerbaycan’a bağımsız devlet kurma şansı verdi. Ancak Üç deniz arasında Ermeniler için devlet kurmak hülyası ve iddiasında olan, daha sonra Anadolu’nun doğusundan, Güney Azerbaycan topraklarından ve Kafkasya’dan çekilen Çar Rusya’sının askeri birlikleri silah ve teçhizatlarını Ermenilere vererek Müslüman-Türk halkı için yeni bir tehlike yarattılar.
Şunu belirtmeliyim ki, şu anda Azerbaycan ve Türkiye için en büyük sorun, Ermeni devleti ile problemlerin çözülmesidir. Bu sorunun merkezinde hayali bir “Ermeni sorunu” ve bundan kaynaklanan üç önemli faktör vardır: Sahte “Büyük Ermenistan” ideolojisi, sözde “Ermeni soykırımı” iddiasının yanı sıra Azerbaycan ve Türkiye aleyhindeki asılsız iddialar. Teorik olarak, bunların tümü birbirini tamamlayan ve yakından ilişkili konulardır. Dünyanın dört bir yanındaki Ermenilerin beyni “Büyük Ermenistan” sahte ideolojisiyle zehirlenmiş, toplumda sahte Türk düşmanlığı oluşturulmuştur. Bu ideolojinin etkisiyle Ermenilerde “hedefe ulaşmak için her şey yapılabilir” ilkesi benimsenmiştir. Sonuç olarak, kurnazlık, yalancılık, söylenti, casusluk, sahtekarlık, cinayet ve soygun gibi suçlar Ermenistan’da normal faaliyet halini almıştır. Bunları doğrulayacak birkaç örnek anlatabiliriz (Bu gerçeklere, çalışmanın ayrı bölümlerinde daha ayrıntılı olarak yer