1920-50 yıllarında Türkiye’ye gelen Kırgız, Kazak, Özbek, Uygur, Türkmen, Tatar ve Başkurtlar “Türkistanlıyız” diyerek, dışarıdan Sovyetlere karşı mücadele etmiş, birlik olup iyi ve kötü günlerde de beraber olmuşlar. Türkiye ve başka ülkelerdeki Türkistanlılar Cihanbeyli’ye Par-pi Özgen’i ziyarete gelmiştir. Bu kişilerden biri tarihçi ve bilim adamı Zeki Velidi Toğan’dır, onun “Hatıralar” kitabında Parpi Özgen ile dostluğuna da yer vermiştir.2 Zeki Velidi Toğan’ın kızı İsenbike Toğan ve Parpi Özgen’in torunları da Hacı Papri Bey ile Zeki velidi Toğan’ın yakın ilişkileri olduğunu doğrulamıştır.
Bunun dışında Abdülkadir İnan, İsa Yusuf Alptekin ve Hasan Oraltay gibi Türkiye’de yaşayan Türkistanlı liderler de Parpi Özgen’in evine ziyaretlerde bulunmuştur. Parpi Özgen ömrü boyunca Özgen’e gidebilme gayesiyle yaşamıştır. Ne var ki bu arzusuna ulaşamadan 1968’de 82 yaşındayken Konya’da vefat eder. Cenazesine Suudi Arabistan, Mısır, Pakistan, Afganistan, Almanya, Avrupa ülkelerinden Türkistanlı mülteci liderler gelmiştir. Türkistan geleneklerine de uygun olarak, başsağlığı dilemeye gelenlerin de toplanabilmesi için defin işlemi hafta bekletilmiştir.
Eser Hakkında Genel Bilgi
Göçebe bir halk olmaların da getirisiyle Kırgızlar, hayat tarzlarını, gelenek ve göreneklerini, destanlarını, efsanelerini, tarihini ve şecerelerini yazıya geçirmemişler. Bu gelenek XX. yüzyıla kadar devam etmiş hatta XX. yüzyıl başında olup biten birçok önemli olay yazıya aktarılmamıştır. XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyıl başında Türk Dünyasında “cedidcilik hareketi ortaya çıkmıştır. Bu sayede okuryazarlık oranı artmaya başlamış, iyi bir eğitim alındıkça çeşitli eserler üretilmeye, şiir, hikâye, roman ve fikir yazıları üretilmeye başlamıştır. Kırgızlar’da Belek Soltonoyev, İşenalı Arabayev ve Osmanaalı Sıdık UULU Sovyet hükümetinden önce kendi eserlerini üreten ilk yazarlar arasındadır. Sovyet hükümeti iktidara geldikten sonra Kırgızlar arasında yazılı eser üretimi hızlanmıştır.
Sovyet Hükümetine karşı en uzun mücadeleyi veren “Basmacılar Harekâtı” olmuştur. Son mücadeleler de Kırgızistan’ın dağlık bölgelerinde geçmiştir. Basmacılar Harekâtı Sovyet tarih yazıcılığında sadece negatif vurgular yapılarak aktarılmış, mücadele verenler baskıncı, işgalci, yağmacı, halk düşmanı, antikomünist ve anti devrimci olarak adlandırılmıştır. Basmacı liderler ise zengin dini liderler gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Gerçekte, harekâtın içinde dini liderler olduğu kadar Enver Paşa, Osman Hoca, Törökul Canuzakov, Zeki Validi Toğan ve Münavver Karı gibi aydınlar da vardı. Buna rağmen “Basmacılar Harekâtı” 1990’lara kadar olumsuz tanıtıldı.
1991’de bağımsızlıklarını kazanan Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan bu harekât hakkında ayrı ayrı araştırmalara başladı. Kırgızistan’da basmacılar vatan, toprak, millet, halk ve din için mücadele edenler olarak tanımlanmaya başladı. Bununla beraber bir dizi tez yazıldı, makale yayınlandı, kitap kaleme alındı. Fakat buna rağmen Kırgız bilim adamları “Basmacılar Harekâtına” son noktayı koyan bir değerlendirmede bulunamadı. Araştırmacıların bir kısmı bu harekâtı “Milli İstiklal Mücadelesi” olarak adlandırmayı önerse de bazıları Sovyet döneminde ortaya çıkan fikirleri savunmaktadır. Fakat bu çalışmaların hemen hemen hepsi harekâtın ilk kısmı olarak kabul edilen 1918-1923 yılları üzerine araştırmalarda bulunmuştur.
Genel itibariyle “Basmacılar Harekâtı,” Buhara, Hive ve Fergana’da 1923-24 senelerinde sona ermişse de, Hive’nin çöllerinde, Buhara’nın dağlık alanlarında ve Fergana’nın Kırgızistan taraflarında yer yer 1930’lara kadar sürmüştür. Fakat Sovyet hükümetinin 1927-28’deki Kırgızistan’ın güneyindeki toprak-su reformu, kolhozlaştırma (çiftçileştirme), zenginlerin servetine el koyarak onları sürgüne gönderme siyaseti tekrardan “basmacıları” mücadeleye mecbur bırakmıştır. Basmacılar Harekâtı’nın ikinci dönemiyle ilgili Kırgızistan’da birkaç tez ve makale3 yayınlanmış olsa da bu dönem üzerine daha çok ve derin bir araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Parpi Özgen’in “Türkistan’dan Türkiye’ye” isimli kitabı bu dönem çalışmaları üzerine boşluğu doldurma hususunda oldukça önemlidir.
Türkiye Göç Eden Türkistanlıların Hatırat Eserleri
1950’lerde Orta Asya’dan (Türkistan) Türkiye’ye göç eden Kazak, Özbek, Uygur ve Kırgız aydınlarının bazıları ve Türkiye’de doğan evlatları kendi vatanlarından Türkiye’ye göç edişlerinin hikayelerini, kendi yaşam öykülerini kaleme almıştır. Basmacılar Harekâtının ilk döneminin en önemli liderlerinden biri olan Şer Muhammed 1953-54’te Türkiye’ye geldiğinde kendi anılarını kaleme almıştır. Bu anılar, 1950’lerde Türkiye’ye gelen Doğu Türkistan’ın istiklalci liderinin biri Mehmet Emin Buğra’nın 1956-57’de çıkarttığı “Türkistan Sesi” adlı derginin her sayısında yayınlamıştır.4 Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye göç eden Kazaklardan Hasan Oraltay “Hürriyet Uğurunda Doğu Türkistan Kazak Türkleri”5, Halife Altay “Anayurttan Anadolu’ya”6; 1940-50’lerdeki Doğu Türkistan Uygur lideri İsa Yusuf Alptekin “Mücadele hatıraları”7; Başkurtistanlı tarihçi Zeki Velidi Toğan “Hatıralar, Türkistan ve Diğer Müslüman Doğu Ülkelerinin Milli Varlık ve Kültür Mücadeleleri”8 gibi eserleri hatırat olarak yayınlamışlardır. 1950’lerde Türkiye’ye 3 yaşında gelen Özbek asıllı, Çağatay Koçar, Türkistan, Türkistanlıların istiklal mücadelesi ve göçleri hakkında yazdığı makaleleri “Atayurttan Anayurda Türkistanlılar” isimli kitabında birleştirmiştir.9 Kırgızlarda ise Parpi Özgen Korbaşı diğer Türkistanlı aydın liderler gibi kendi yaşadıklarını, Fergana ve Doğu Türkistan’daki önemli olayları içeren “Türkistan’dan Türkiye’ye” eserini yayınlatmıştır.10
Eserin Yazılışı ve Dili
Bu eserin kaleme alınmasını teklif eden kişi Hacı Parpi Özgen’in Kırgızistan’da doğan, 12 yaşındayken ülkesinden ayrılarak babasıyla birlikte Kaşgar’a giden, daha sonra da Hindistan, Pakistan ve Türkiye yollarını onunla beraber tecrübeleyen oğlu Tahir Özgen’dir. Tahir Özgen 12 yaşından itibaren babasının başından geçenlere şahit olduğu için, büyük bir liderin hayatının unutulup gitmesini istemez, böylece babasına anılarını yazmayı önerir. Parpi Özgen başlarda hatıralarını yazıya geçirmeye pek gönüllü olmasa da Tahir Özgen’in ısrarıyla zamanla ikna olur. Kaşgar, Pakistan’da yaşadıkları süre zarfında Arap alfabesini öğrenmiş olduğundan ve latin alfabesini de henüz öğrenmediğinden Tahir Özgen, Parpi Özgen’in anlattıklarını Arap harfleriyle Kırgızca yazmaya başlar. Yeri geldiğinde kendi yaşadıklarını ve gözlemlediklerini de ekler. Parpi Özgen’in anılarının yazıya dökülmesi tamamlandığında Tahir Özgen ortaokuldaki kız kardeşinin de yardımıyla yazılanları Kırgızca’dan Türkçeye çevirir. Bu süreç de tamamlandıktan sonra Tahir Özgen Cihanbeyli’den Konya merkezinde bir yayınevine gider ve elindeki metni gösterir. Türkçesini okuyan yayınevi metine ilave yapılmasının uygun olacağını söylemiş,