Türkistan'dan Türkiye'ye. Tahir Özgen. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Tahir Özgen
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6494-02-2
Скачать книгу

      Türkistan’dan Türkiye’ye Hacı Parpi Özgen’in Hatıraları

      ÖNSÖZ

      XX. yüzyıl Türkistan’ı Sovyet Rusya ile Çin’in işgal etmesi neticesinde birkaç lider, farklı ülkelere sığınmıştır. Pakistan, Hindistan, Afganistan, Suudi Arabistan, Mısır ve Avrupa ülkelerine kadar giden Türkistanlı liderlerin son durağı Türkiye olmuştur ve buraya yerleşmişlerdir. Onların Türkiye’de yazdığı hatırat eserlerinden haberim vardı, kendileri ve kitapları hakkında inceleyip tanışmıştım. Hatta onların kitaplarının birkaç baskıları da mevcuttur. 2019’un Yaz ayı idi. İzmir’deydim. Yaşı 90’na yaklaşan bir Kırgız aksakalın burada yaşadığını öğrendim. Onunla görüştüğümüzde, bana kendisi, ailesi, Türkiye’ye geliş tarihleri hakkında çok kıymetli bilgiler verdi. Hacı Parpi Özgen korbaşının oğlu idi. Daha öncede bu kişiler ve bu kişiden öğrendiklerim hakkında az-çok birilerinden öğrendiğim malumatlar vardı. Onlarla görüşsem, sohbet etsem, Türkiye’ye geliş tarihlerini öğrensem diyordum. Tam dileğim yerine getirildi ve Adana’da, İstanbul’da, Avrupa’da kardeşleri, akrabaları olduğunu ifade etti. Aradan 7-8 ay geçtikten sonra, İstanbul’a gelip yerleştim. Orada da Hacı Papri Özgen’in torunu, ressam Tacigül Özgen Küntüz’ün evinde konuk oldum. O da dedesi, babası ile ilgili bilgileri aktararak, babasının kaleme aldığı, dedesinin hatırat kitabını gösterdi. Bu kitap hakkında daha önce bilgim yoktu. Açıp okuyunca Türkistan ve Kırgızistan tarihi ile ilgili daha önce bilinmeyen malumatla içerdiğini gördüm, Önce Kırgızca çevirmeyi düşündüm ve bazı ilaveler, yaptığım röportajlarla hatırat kitabı Kırgızca yayınlandı. Türkçesi 1960’larda basılmıştı ve ilk baskısı kütüphanelerde ya da kitapçılarda da, mevcut değildi, yeni bir Türkçe baskının yapılması isabet olacaktı, kitabın yeniden basılmasını, Hacı Parpi’nin torunu Tacigül Özgen Küntüz de uzun süredir istiyormuş. Onun da önerisiyle yine ilave, dipnot ve röportajları ekleyerek Hatıratı yeniden baskıya hazırladık. Bilgileri toplamada Tacigül Özgen Küntüz’ün büyük yardımları olmuştur.

Dastanbek Razak uulu Kasım 2021

      BİRİNCİ BÖLÜM

      HACI PARPİ ÖZGEN’İN HAYATI VE ESERİ HAKKINDA BİLGİ

      Hayatı

      Hacı Parpi Özgen’ın hayatı hakkında kendi yazdığı hatırat kitabından başka bir yazı yoktur. Onun doğum tarihini ve hayatıyla, ilgili bildiklerimizi oğullarından ve torunlarından öğrenebildiğimiz kadarıyla yazıyoruz Par-pi Bey 1886’da Fergana vadisinin şimdiki Kırgızistan’a ait bölgesindeki Özgen’de doğdu. Onun ataları Kırgızistan’ın dağlık taraftaki Sarı-Kamış köyünde yaşamış. (Şimdiki Kara-Kulca ilçesi). Köyü sel basınca, onlar Özgen’in Adır-Kıştak köyüne göç etmiş, Parpi Bey’de bu köyde doğar. Ona ilk Arunraşid (Harunraşid) ismini vermişler. Bir zaman sonra Arunraşid ağır bir hastalığa tutulur. Böyle bir hastalığı atlatmak için Kırgızlarda hasta kişiye “parpi”1 kelimesiyle seslenilirmiş. Bu sebeple Arunraşid ismi yerine, Parpi olarak kullanılmaya başlar ve zamanla Parpi ismi kalıcı olur. Parpi 3 yaşındayken babası Mamatiraim (Mehmet İbrahim) vefat eder. Erken yaşında babasız kalan Parpi, bölgedeki etkili Mati Binbaşı adında birisinin himayesine girer ve iyi bir eğitim alma imkânı olur, Ancak 12 yaşındayken annesi de vefat eder. Parpi Bey’in meziyetlerinin ve potansiyelinin farkında olan kabilesi onu 14 yaşında köy kaymakamı yaparlar. Parpi Bey birkaç sene köyüne hizmet ettikten sonra, ataları gibi ticarete atılır.

      1918’de kanlı yol ile Türkistan Muhtariyetini yıkarak, bütün Fergana vadisini işgal eden Bolşeviklere (Sovyetler) karşı yerel halk, kendi liderleri etrafına toplanarak istiklal mücadelesini başlatırlar. Bu mücadeleye daha sonra “Basmacılar Harekâtı” adı verildi. Mati Binbaşı da Parpi Bey’i yanına çağırarak kendi grubunu oluşturur ve bölgesini 1922’ye kadar komünistlerden korur. 1922’ye gelindiğinde Özgen, Alay, Gülçö gibi bölgeler daha korbaşıların elindedir. Özellikle dağlık alanlarda savaşmakta zorlanan Sovyet kuvvetleri basmacılar karşısında zor durumda kalır ve dağlık kesimlerdeki korbaşılarla direnişi durdurmaya yönelik anlaşmaya varır. Sovyetler basmacıların elindeki bölgelerin birine Mati Binbaşı’yı vali, Parpi Bey’i de ticaret başkanı yaparlar. Ne var ki, 1925’e gelindiğinde Sovyet hükümeti basmacıların nerdeyse bütün ileri gelenlerini, iş adamlarını ve aydınlarını tutuklamış, bazılarını sürgüne yollarmış, bir kısmını da sorgusuz sualsiz kurşuna dizmiştir. Kaybolanların arasında Mati Binbaşı da bulunur. Sovyetler Parpi Bey’in de peşine düşerler. Parpi Bey kaçmayı başarır ve yakalanmamak için iki sene boyunca sıklıkla mekân değiştirir; Oş, Andican, Celal-Abad ve Ayım-Kışlak gibi farklı yerlere gider. 1927’ye gelindiğinde Sovyet Hükümetinin yanlış siyasetinden dolayı Özgen’deki ünlü korbaşı Canıbek Kadı ile Sovyetlerin arası bozulmuş, aralarında çatışmalar tekrar başlamıştır. Böylece Fergana vadisinin dağlık taraflarında istiklal mücadelesi tekrar alevlenmiştir. Bu olayın sonrası “Basmacılar Harekâtı”nın ikinci kısmı olarak bilinir. Parpi Bey de bu dönemde ünlenerek etrafına yiğit toplar ve korbaşı unvanına layık görülür. Böylece Parpi Korbaşı 1927-1931 seneleri arasında Sovyetlere karşı yoğun bir şekilde mücadele verir. 1930’lara gelindiğinde Sovyetler iyice kuvvetlenir, korbaşılar yenilir ve direnişleri kırılır. Bu durumda korbaşıların çoğunluğu Doğu Türkistan’a (Kaşgar) göç eder. Parpi Korbaşı ticaret yaptığı zamanlarda Kaşgar’ı sıklıkla ziyaret ettiğinden orada bir ev satın almıştır. 1931’de Özgen’deki köyüne gece gizlice gelip ailesini yanına alarak, Kaşgar’a yol alır, sadece büyük oğluyla büyük kızı Özgen’de kalır. Yolculuğu boyunca farklı kent ve kasabalara giderek ticaret yapmayı da sürdürür. Parpi Korbaşı aynı yıl Kaşgar’a geldiğinde yeni bir oğlu dünyaya gelir.

      1931’de Kumul’da başlayan bir isyan tüm, Doğu Türkistan’a yayılır. 1933’e gelindiğindeyse artık, Çin yönetimi bölgeden temizlenmeye başlanmıştır. Parpi Kor-başı da bu sıralarda Abat kentinde ticaret yapmak için bulunmaktadır. Bölgede başlayan ayaklanmanın liderleri, ondan da kendilerine katılmasını rica eder. Böylece Parpi Korbaşı da 1933-1934 yıllar arasında Doğu Türkistan’daki en çetin savaşlara katılır, bölgenin bağımsızlığına kavuşabilmesine yönelik büyük katkılarda bulunur. Ayrıca 1933 yaz aylarında Kaşgar şehrinin mahkemesi ve geçici ikinci başkomutanlık görevleri yapmıştır. 1934’te Milliyetçi Çin yönetimi, Sovyetler Birliği’nin de yardımıyla Doğu Türkistan’ı tekrar ele geçirmeyi başarır. Bu süreçte isyancı gruplar ve liderleri yurt dışına kaçmaya başlarlar. Parpi Korbaşı da ailesini ve akrabalarını yanına alarak, Kargalık, Hoten ve Tibet’ten geçerek 1936’da Hindistan’a varır. Yolculuğun bu noktasında kar yağışıyla yollar ve geçitler kapanır. Dağ geçidinde 6 ay kalırlar. Bu sırada bir oğlu daha dünyaya gelir, ancak kısa süre sonra hastalık nedeniyle eşi vefat eder. 6 aylık oğlunu ve ailesini alarak 1937’de Keşmir’e gelir ve 1947’e kadar Hindistan’ın her bölgesini dolaşır. 1947’de Hindistan’in ikiye ayrılmasıyla Pakistan Cumhuriyeti kurulur. Parpi Korbaşı da oğullarıyla Pakistan’ın Karaçi şehrine yerleşir. Burada ayakkabıcılık ve marangozluk öğrenen Parpi ve oğulları kendilerine gelir sağlar. Parpi Korbaşı Karaçi’de yaşadığı süre boyunca, Pakistan’ın kuzeyindeki Kırgız korbaşı Canıbek Kadının ailesiyle ve Afganistan’ın Pamir yaylalarındaki Kırgızlarla her zaman iletişimde olur. 3 oğlunu Pamir’e göndererek, oğullarından ikisinin oradaki bir Kırgız’ın kızlarıyla evlendirir. Kendisi ise Karaçi’de mülteci bir Uygur kızıyla evlenir ve ondan da 3 oğlu ve 2 kızı dünyaya gelir. Bu arada Hac görevini de yapmış. Ondan sonra Hacı Parpi Bey demeye de başlamışlar.

      1944’te Doğu Türkistan’da Türkler tekrardan azadlık mücadelelerine girişmiş ve bağımsızlıklarını kazanmıştı. Ancak 1949’da Kömünist Çinliler Doğu Türkistan’ı işgal edince binlerce Kazak, Uygur ve Özbek Pakistan’a göç eder. Pakisanlı ve Hindistanlı zengin, tüccar ve liderlerle iyi ilişkiler içinde olan Parpi Korbaşı, Karaçi şehrinde bir oteli kiralar ve şehre gelen göçmenlere belge işlerinde de yardımcı olarak onlara kalacak yer sağlar. 1952’de Türkiye Cumhuriyeti’nin Pakistan’daki Türk asıllı mültecileri kabul haberi duyulunca, Parpi Korbaşı bu mültecileri Türkiye’ye gönderme işlemleriyle de ilgilenmeye başlar. Ondan da yardım istemeye gelen mülteciler her gün otelin önünde sıra oluşturur Parpi Korbaşı onların belgelerini hazırlayıp limandan mültecileri Türkiye’ye yollar. Kendisi de ailesiyle birlikte Türkiye’ye


<p>1</p>

“Barpi’nin Farsça “Berfi” (kar) sözcüğüyle ilişkili olmalı. “Kar”, “karsıl”, “kar gibi”, “ilk kar tanesi” gibi anlamlara da tekabül edebilir. Özellikle kışın doğan çocuklarda kullanılan bir isimdir. Oş-Celalabad bölgesinde f’ler p/b’ye dönüştüğünden “Berfi” Parpi’ye dönüşmüş olabilir. Buna ek olarak, “Barpık” kelimesi aynı bölgede “titrek” demek. Bebekliğinde hastalanmışsa ve titremeleri olmuşsa bu ismin kullanılmış olması muhtemel.” Kelime kökenine açıklama getiren Orta Doğu Teknik Üniversitesi Modern Diller Bölümünden Öğr. Gör.Dr. Uğur Köroğlu’na teşekkür ederiz.

Anadolu Türkçesindeki “hastalanan insanları ocak denilen kimselerce, ev ilaçlarıyla ya da okuyarak iyileştirme işlemi” ve “çok üşümüş kimseyi, sıcak ve kuru bez, havluyla ısıtmaya çalışmak” anlamlarına işaret eden Harun Özgen’e teşekkür ederiz.